Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’un ‘Çanakkale Şehitlerine’ şiirindeki tek satır takıldı aklıma bir kaç gündür. Hani diyor ya kalemine kurban olduğum Ersoy; Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela.....

Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’un ‘Çanakkale Şehitlerine’ şiirindeki tek satır takıldı aklıma bir kaç gündür. Hani diyor ya kalemine kurban olduğum Ersoy; Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela... İşte, yalnız ve güzel ülkemin içinde bulunduğu durum bu. Çanakkale Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sırasında topları ve tüfekleri ile güzel yurdumu işgale gelen soysuzların bu defa topsuz tüfeksiz, çeşitli alicengiz oyunlarıyla yıllar önce başaramadıkları planlarını yeniden uygulamaya koymak için çabalamalarını şu son 10 senedir hayretle izliyorum. Dindar olmasam da İslamiyet’in ensar ve muhacir kavramını özümseyen ve kendisi de bir muhacir yani Türkçe ağzıyla macır (Göçmen) kökenli bir aileden gelen bendeniz artık kemerin son delikte olduğunu düşünüyorum. Öncelikle şunu bir ifade edeyim, ırkçı tarafım hiç olmadı ancak milletimi sevmekten de hayatım boyunca imtina etmedim. Fakat bu dakikadan sonra söyleyeceklerim ırkçılık değil, vatanseverliktir, ülkesine sahip çıkmaktır, kötü gidişe, bozuk düzene bir ‘DUR’ demenin dayanılmaz hafifliğidir. Ben artık ülkemin sessizce istila edilmesini istemiyorum. Rahmetli dedem, ailesini ve rahmetli babamı Bulgar zulmünden kaçarak, binbir zahmetle, ölüm korkusuyla bu yurda getirdiğinde inanın bana şu anda ülkemde bulunan kimi bilmem ne bela olanlara gösterilenin yarısı kadar hoşgörü yarısı kadar yardım yarısı kadar şefkatle karşılaşmamış. Bulgarlarca ‘Pis Türk’ Türkiye’dekilerce de ‘Gavur’ sayılmanın ne demek olduğunu sadece yaşayan bilir. Yaşadınız mı diye sorarsanız; Hayır. Ancak yaşayanların birebir ağzından duymuşluğum var. Nefret ettiği Bulgar gavurunun çok iyi bildiği dilini Türk topraklarına adım atar atmaz unutan, aile arasında bir defa bile kullanmayan, Rusça ve Sırpça dahil 3 dil bilen dedemin sorduğumda ‘Bırak torunum. Bulgarın diline de insanına da lanet olsun’ diyebilecek kadar zulüm gördüğünü anlamak için kahin olmaya gerek yok. Bu kadar ayrıntıya neden girdin diye soracaksınız biliyorum. İZMİRLİ OLMAYAN İZMİRLİLER Şu bayram tatili süresince gördüklerim, sessiz istilanın boyutlarının ne kadar büyük olduğunu fark etmemi sağladı. İzmir’deki ören yerleri ve açık alanlarda kilometre kare başına düşen Türk insanının ne kadar olduğunu öğrenmek isterim. Benim şahit olduğum yüzde 10 bile değildi. Suriye, Irak, Gana, Nijerya, Zambiya, İran, Afganistan ve hatta Ukrayna uyruklu İzmirlilerin ne kadar saygısızca ve hoyratça İzmir’i kullandıklarını gördüm. Bayram için ülkelerine giden burada dikkatinizi ülkelerine giden lafına çekmek isterim, Suriyelilerin dönüşte sınırdan alınmayacaklarını söylemek ne kadar etkili oldu sizce? Ya da bugüne kadar 500 bin Suriyeli’nin ülkesine kesin dönüş yaptığını, 1 milyon Suriyeli için de çalışmaların sürdürüldüğünü duymak ne kadar etkiliydi? Resmi rakamlarla 5 resmi olmayan rakamlarla 9 milyon sadece Suriyeli’nin, (Diğerlerinin sayısı hakkında kesin bilgi ise mümkün değil) ne kadarı bu Cennet vatanı bırakıp, arkasını bile dönüp bakmadan kaçtığı topraklara geri dönecek sizce? Hele bir kısmına vatandaşlık da vermişseniz! Vatandaşlık verilenlerin sayısının her geçen gün arttığı gün gibi aşikarken. Bugüne kadar Türk çocuklarına harcanması gereken milyonlarca lirayı harcadığımız yetmezmiş gibi geri dönmelerini sağlamak için ne kadar memleket varlığını gözden çıkardık acaba? Cihat ve gaza kavramı olmayan ama memleketini bırakmaktansa ölmeyi yeğleyen milyonlarca Ukraynalı’nın tırnağı bile olamayan, memleketini terkedip güzel ülkeme çöreklenen bu güruhu istemeyenler kervanına ben de katılıyorum. Kimse kusura bakmasın bu ırkçılık değil. Vatanına sahip çıkmak. Benim ülkemin çocukları yurtdışına nasıl kaçarımın cevabını ararken, demografik değişiklik planları yapan Dünya ülkelerinin de cevabını vermek için geç kalmayallım! Benden daha iyi düşündüğüne inandığım Devlet büyüklerine açık mektubumdur. Ezcümle: Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mustafa Kemal Atatürk