Geçtiğimiz hafta başladığım yazı dizisine bugün devam ediyoruz. 11 Aralık 2021 tarihinde ilk yazıyı yazdığımda dolar kuru 13,9 TL'den işlem görmekteydi. 13 Aralık'ta 14,80'lere kadar yükselen kur Merk...

Geçtiğimiz hafta başladığım yazı dizisine bugün devam ediyoruz. 11 Aralık 2021 tarihinde ilk yazıyı yazdığımda dolar kuru 13,9 TL'den işlem görmekteydi. 13 Aralık'ta 14,80'lere kadar yükselen kur Merkez Bankası'nın müdahalesi sonucu biraz düşmüştü. Ben yazıya başladığım dakikalarda 1 Dolar = 14,30 TL olarak görünüyor açık piyasalarda. Yükselmeye devam etmesi de epey muhtemel. Yani ben son satıra nokta koyduğumda 14,50 TL de olabilir. Aradaki 20 kuruşluk farkın nelere kadir olduğunu ilk yazıda yaptığım hesaplamayla tekrar dile getirmek istiyorum. Bir takımın yıllık maaş ödemesi 15 milyon dolar olursa eğer, söz konusu 20 kuruşluk yükselmenin bir spor kulübüne faturası yaklaşık 3 milyon TL olacaktır. Cumhur İttifakı tarafından hazırlanan ve bütçe görüşmelerinin ardından meclise sunulacak spor yasasının en çok dikkat çeken yönü de işte bu ekonomik kısımdı. Kulübü başkanlığı döneminde zarara uğratan başkan söz konusu borçlardan sorumlu olacak ve cebinden ödeme yapacaktı. İyi de, içinde bulunduğumuz ve maalesef bizi teğet geçemeyen bu ekonomik krizden kulüp başkanları mı sorumlu? Elbette, gereksiz menacer ücretleri ödeyen başkanlar bu zararlardan sorumlu tutulsun. Değeri 3 milyon TL olan oyuncuya rakip kulüp alamasın diye 3 milyon dolar ödeyen başkan bu zarardan sorumlu tutulsun. Özellikle Süper Lig hakkında konuşacak olursak, her yıl bir kulübün şampiyon olabildiği ligimizde şampiyonluğa oynayan takımlardan geri kalanı zarar etmek zorunda kalacaktır. Zaten söz konusu dalgalı kur politikası nedeniyle artık şampiyon olan kulüp de şampiyonluk primiyle zararlarını kapatamayacaktır. Geçtiğimiz günlerde Fenerbahçe kulübü başkanı Ali Koç, "TL’nin yüzde 70, 80 değer kaybı, belimizi kırmıştır. Şu an önümüzü göremiyoruz, çünkü gelirlerimizin yüzde 100’ü TL, giderlerimizin aşağı yukarı yüzde 80’i döviz kuru cinsinden oluyor. Biz Fenerbahçe Spor Kulübü olarak takım sporları dışında yani olimpiyat branşları diyelim, 3 yıllık ihtiyaçlarımızı karşılayacak sponsorluğu bulduk, imzaladık. Ama bundan sonrasını göremiyoruz. Bütün anlaşmaları kanun dolayısıyla TL üzerinden yapıyoruz. Orada da büyük bir darbe aldık. Devletimizin bir karar vermesi gerekecek. Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş gibi takımlara destek olacak mı? Yoksa siz kendi yağınızda kavrulun mu diyecek. İkinci seçenekse zaten bizim de yapabildiklerimiz sınırlı olduğu için bu üç büyük kulüp de bu alanda tarih boyunca devam ettiği şekilde devam edemeyecektir." açıklamalarını yaptı. Hadi ben abartıyor olayım, Fenerbahçe kulübünün başkanı da mı abartıyor? ÖZÜMSENEN KAYNAK Özkaynak düzeni diye bir hayal tutturulmuş gidiyor... La Masia gibi bir altyapı düzeni kuran Barcelona kulübü bile yarın kapısına kilit vursa kimse şaşırmaz. Son 20 yılda Barca altyapısından çıkan yüzlerce oyuncu sayabilirsiniz. Şimdi kulüp ekonomisi ne halde peki? Sportif başarı olarak ne halde? Türkiye'de çocuklar ya okul ya futbol ayrımına düşüyor, doğru mental gelişimi sağlayamıyor, çok iyi olan da kulübüne birkaç milyon dolar kazandırıp yuvadan uçuyor... O zaman özkaynaktan gelen oyuncuyla başarının gelmeyeceğini söyleyemez miyiz? İngiltere'nin, İtalya'nın en flaş stoperleri Türkiye'de yetişti. Biz de gidip bilmem nerenin stoperlerine milyonlarca dolar verip oynatmaya çalışıyoruz, hatalarına göz yummaya çalışıyoruz. Fenerbahçe de Galatasaray da bu hafta puan kayıplarını yabancı oyuncularının hataları yüzünden yaşamadı mı? Altyapı fetişi bizi gerçekleri göremez hale getirmiş. Artık Türk futbolu gelişmez, düzelmez. Sürdürülebilir başarıyı sağlamanın yolunu bulmak zorundayız. Galatasaray'dan örnek verelim, Avrupa Ligi'ni lider tamamladı, Süper Lig'in yarısı biterken 9. sırada yer alıyor. Yani böyle giderse önümüzdeki yıl Avrupa'da olamayacaklar. İhtimaller dahilinde değil mi bu? 4 sene önce Şampiyonlar Ligi gruplarından lider çıkan Beşiktaş, bu yıl Türkiye tarihinin en kötü performansını göstermedi mi? Demek ki başarı sürdürülebilir olmazsa son kaçınılmazdır. Spor yasasıyla çözüm üretmek yerine tecrit etmeye çalışırsak kulüplerimizi Araplara satmak zorunda kalacağız. Yani, GELİYOR GELMEKTE OLAN!