İyi haftalar! Bu hafta İzmir terapilerinde hangi noktalara temas ettik, nelerin içinden geçtik birlikte bakalım. Herhangi bir olayı yaşarken, bu olayın iyi mi yoksa kötü mü olduğuna daha yaşamanın...

İyi haftalar! Bu hafta İzmir terapilerinde hangi noktalara temas ettik, nelerin içinden geçtik birlikte bakalım. Herhangi bir olayı yaşarken, bu olayın iyi mi yoksa kötü mü olduğuna daha yaşamanın başlarındayken karar vermiş oluyoruz. Zihnimiz bize hatırlatma yapıyor mesela, ‘Dikkat et bu aynı beş sene önce yaşadığımıza benziyor.’ Ya da ‘Bu durumla annen de aynı şekilde başa çıkardı sen de öyle çık’ diyor. Zihnimizde yer alan kodlamaları fark etmediğimizde ve bunların saf bir şekilde kendi sorgulamalarımızdan süzülen yapılar olduğuna inandığımızda kendimizde verdiğimiz tepkilere şaşırıyoruz. Bir şeyi değiştirmek istiyoruz ama olmuyor. Kaygılarımızı aşmak istiyoruz ama yetmiyor. Belki çok sinirli ve agresif bir insan haline dönüşüyoruz. İnsanlar bizi farklı görmeye başlıyor. Gördüğünüz gibi hayatınıza birçok etkisi olabiliyor kodlanmış meselelerin. Oturumlarda farklı kodlarla sıklıkla karşılaştığımız bir haftaydı. Hepimizin kodu çok değişik yerlerden tanıyor, farklı insanlara dönüştürüyor bizi. Galiba mesele, hangi düşüncelerimizin bizim tarafımızdan inşa edildiği ve hangilerinin bize eklenmiş olduğuyla ilgili. Bir baksanıza, hangi parçalarınız size has ve hangileri değil? *** Karşılaştığımız bir diğer meselemiz olaylarla ilgili düşüncelerimizi harika birer trenlere çevirmemiz. ‘Inside out’ adlı animasyon filminde de vardı bu trenden. Her akşam kişi uykuya yattığında beyinde ana merkeze o günün anılarıyla dolu bir tren kalkıyor. Trene ne yüklediğiniz çok önemli, harika şeylerle de doldurabilirsiniz, kötü hislerle dolu anılar da. Kaç vagon olacağına karar verebilirsiniz. En sık gördüğümüz konuların bir tanesi vagonları çoğaltmamız ve upuzun bir tren haline dönüştürmemiz. Ve yaşadığımız olay daha trenin başındayken, son vagona kadar gidip orada nelerin olduğunu incelemeye çalışmamız. Elinizde bir durum var diyelim, bu durumun nereye gidebileceğini kestiremiyorsunuz. Ve vagonlarda ilerlemeye başlıyorsunuz. Ya kötüye giderse, bir vagon geçtiniz. Ya kötü olduktan sonra bu durumu bırakmam gerekirse, bir vagon daha atladınız. Ya bu durumla başa çıkamazsam ve daha kötü hissedersem, vagonlar arasında sekmeye başladınız, tebrikler! Verdiğim örnek düşünceler değişebilir, özel bir örnek vermek istemedim. Ne kadar değişirse değişsin trenlerimiz aynı ama, burası sabit. Uzun vagonlu ve sabaha kadar düşünüp içinde kaybolabileceğiniz yapılar. Neden ana merkezimize böyle uzun bir tren gönderiyoruz ki? Ya da trenin başında oturup yolu izlemek varken son vagonda neyi, ne için arıyoruz? Bu kendimizi yormaktan başka işlere yarar mı? Bu hafta bu sorulardan çok dolaştı etrafımızda, güzel cevaplara da ulaştık. Umarım siz okuyucular için de farklı bir kapı aralanabilir. Keyifli haftalar olsun!