Masal nedir? İçinde olağanüstü kişi ve olayları barındıran bir tür anlatı… Edebiyatın sevilen bir unsuru olan masal kitaplarını okumayı hangimiz sevmedik ki? Hepimiz bir zamanlar onları okuduğumuz dönemden geçtik. İyi ki de geçtik… İyiler ödüllenince sevindik, kötüler cezalanınca ayrıca sevindik. Çünkü bu dünyadaki adalete ilk defa onlar sayesinde inanmaya başladık. Onlar sayesinde hayallere daldık, düşler ülkesinde yol aldık. Olağanüstü varlıklar olan o devlerle, cadılarla, perilerle onlar sayesinde tanıştık. 

Hayal gücümüz genişledi, olmazları hayalimizde de olsa oldurduk. Olmasa bile olabileceğine kendimizi inandırdık çünkü bir şeylerin olabilmesinin mümkün olacağına inanmak istedik. Yeri geldi, kendimizi Rapunzel kadar güzel hissettik, yeri geldi Pamuk Prenses kadar kıymetli… Sevdiğimiz insanları da kendi hayatımızın kahramanları ilan ettik. O zamanlar çok masumduk, çocuk dünyamız saftı, temizdi ve hayat bu kadar kirlenmemişti…

Ben bazı insanları masallara çok benzetirim ve onlara masalsı insanlar derim. Hangi açıdan mı? Hayal gücü açısından… Bazı insanlar ne kadar büyürse büyüsün hayal kurmaktan vazgeçmezler. Kurdukları hayallerin peşinden de giderler. İçlerinde dünyayı değiştirebileceklerine dair umutları vardır. 

O yüzden hayalleri küçücük bir tohum da olsa, onların filizlenip büyümesine izin verirler. Filizlenirken de içlerinde ektikleri toprağa o kadar müdahale etmezler. Onlar sadece hayallerinin tohumlarını eker, onları düşünceleriyle sular, onlar için çabalar ve öylece gelişip serpilmesini seyrederler… 

Yıllar geçtikçe, araya yaşanmışlıklar girince insanlara ne oluyor bilmem. Fakat bildiğim bir şey var o da hayallerinin balon misali söndükleri… ama yine de bütün bunlara inat bazı insanlar hayallerini yaşatıyor ve onların peşlerinden gidecek cesareti gösteriyor ve gerekli riskleri alıyor. İşte o insanlara çok saygım var çünkü dünyanın gidişatı onlar sayesinde değişiyor. 

Haberlerde ara sıra denk gelmişsinizdir. Elleri olmayan insanlar, ayaklarıyla resim yapıyor. Çok da güzel yapıyorlar. Ya da başka yeteneklerini harekete geçiriyorlar. Bu durumda insan ister istemez şunu sorguluyor: İnsan kendini neden kısıtlıyor?

Tarih, insanın hayal edip de yaptığı ilklerle dolu. Örneğin Hezarfen Ahmet Çelebi çoğu kaynağa göre uçmayı deneyen ilk insan olarak kabul ediliyor. Hayal ediyor ve uçmayı başarıyor. Böyle bir şeyin mümkün olabileceğini herkese gösteriyor. O tarihlerde o kadar kısıtlı imkânlara rağmen onlar bir şeyleri başardıysa teknolojinin bu kadar geliştiği bir ortamda bizi hayallerimizden alıkoymaya çalışan bu yorgunluk ve yıpranmışlık neyin nesidir?

Evet, ne diyorduk? Masallar… iyi ki de varlar. Onlar, hayal gücümüzü diri tutmamızı sağlayan araçlar. İnsanın isterse her şeyi başarabileceğine dair içimizde yeşerttiğimiz umutlar… Umutlar… hayaller… gerçekleşen hayallerle birleşen büyülü dünyalar…

Bu yazı hayal kurmaktan vazgeçmeyenlere gelsin…