Bugün sizlerle toplumda gözlemlediğim üslup problemini ele almak istiyorum. Edebiyat ve sanat alanında kullanılmasının dışında üslup kelimesi, toplumda insanların bir duyguyu, düşünceyi, söylemi ifade etmesi anlamında da kullanılır. Kendini ifade ediş olarak üslup, birbirimizle olan insani ilişkilerimiz açısından son derece önemlidir.

Hepimiz eğer karşımızdakine insan olarak değer verip ona göre davranıyorsak, karşımızdan da o muameleyi görmeyi hak ediyoruz demektir. Çünkü insani ilişkiler, bir nevi etki-tepki meselesidir. Hepimiz genelde karşımızdan aldığımız etkiye göre tepki vermekteyiz. Çünkü “insan ne ekerse onu biçer.” Bu hayatın her alanında böyledir. Neye emek verirseniz onun meyvelerini toplarsınız.

Ders çalışıyorsanız sınavdan iyi not alırsınız. İş hayatınızda çok çalışıyorsanız, terfi alırsınız. Bu durum insan ilişkilerinde doğru orantılı olarak ilerler. İnsanlara iyi davranıyorsanız, karşılığını saygı, sevgi olarak alırsınız. “Hayat bir yansımadan ibarettir. Işık suya, ses dağa, yapılan davranışların sonucu da size geri yansır.”

Bir duygunun ifade ediliş tarzı, bizim kişiliğimizin kalitesini de belirler. Örneğin, karşımızdakine “rica etsem bana su getirebilir misin?” demek yerine “bana su getir!” demek, bizim nezaketsiz olduğumuzun göstergesidir. Bu tarz küçük sinyaller karşımızdakine bizim kişiliğimiz hakkında çeşitli ipuçları da verir.

Ya da bir iş yeri münakaşası hayal edelim. Karşımızda mesai arkadaşımız var ve ortak iş yapıyoruz. Ona olan tavırlarımızın gayet sert, suçlayıcı ve emir kipiyle dolu olduğunu varsayalım. O insan bizimle bir daha ortak iş yapmak ister mi? Ya da iş bittikten sonra nasıl bir daha yan yana gelinip yüz yüze bakılacak? Hatta bırakın iş yapmayı, bizi sosyal hayatta gördüğü zaman selam vermek isteyecek mi? Hepimizin aynı gemide olduğu hayat yolunda insan kaybetmek güzel bir şey mi?

Üslup kelimesine değinmişken, ses tonu ayarlamasına değinmeden de geçemeyeceğim. Bazen söylemlerimiz içinde emir kipi barındırmasa da o kadar sert bir ses tonuyla söyleyebiliyoruz ki, karşı taraf otomatik olarak inciniyor, kalbi yara alıyor. Belki o gün, ona zehir oluyor. Tüm neşesi kayboluyor. Tam tersi şekilde, bazen de içinde emir kipi barındırsa bile, o kadar yumuşak ve tatlı bir tondan girebiliyoruz ki, aradaki tüm buzlar bir anda eriyiveriyor. Kenan Doğulu’nun “Aşk ile Yap” şarkısında geçen şu cümleyi çok severim. “Ne dediğin değil, nasıl dediğin olay.”

Maalesef bazen insanlar nerde ne konuşacağını, neyin nasıl söyleyeceğini ve kendisini nasıl ifade etmesi gerektiğini bilmiyor. Bu da insan ilişkilerinin sağlıksız ilerlemesine neden oluyor. Oysaki ne sözcükler var “tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır” dedirten ve insan ilişkilerini düzelten.  O zaman yapıcı olmak yerine yıkıcı olmak neden?