Dün, 1 Nisan’ı geride bıraktık. 1 Nisan deyince akla tabi ki şaka yapmak geliyor. Fakat bazı şakalar gerçekten öyle bir hâl alıyor ki, olay maksadını, sınırlarını aşıyor ve kırıcı oluyor…

Şaka, kelime anlamı olarak karşı tarafı güldürmek amacıyla kurulan cümle ya da yapılan hareket anlamına gelmektedir. İnsanların yüzlerinde tebessüm uyandırmak ya da kahkahalar attırmak elbette ki güzeldir. Fakat bazı insanlar şaka yaptım çatısı altında öyle maksadını aşan cümleler kurup öyle hareketlerde bulunuyorlar ki, insan gerçekten bu nasıl şaka? Resmen karşı tarafı rencide etmek şeklinde düşünmeden edemiyor. 

Örneğin, ortalamanın üstünde kiloya sahip olan bir insana “yağ tulumu” deyip dalga geçmek, şaka değil, görgüsüzlüktür. Ya da hiç evlenmemiş bir insana “sen evleneceksin de ben göreceğim” deyip gülmek kabalıktır ve söylenmemesi gerekir. Bu lafını ve kendini bilmemezliktir. 

İnsanlar, çoğu zaman karşısındaki insana olan kıskançlıklarını belli etmek amacıyla, şakaya vurup karşı tarafı incitmeye çalışır ve bunu yaparken de yaptığı saygısızlıktan mutlu olur. Karşısındakinin bunu anladığını fark ettiği anda ise, kötü niyetini maskelemek amacıyla “sen yanlış anladın, sana öyle gelmiş” diyerek çirkinliklerini kapatmaya çalışırlar. 

Bu tarz şakaların altında art niyet yatmaktadır.  Art niyetli insansa toplumun her alanında karşımıza çıkmaktadır. En üzücü olanıysa, bu tarz maksadını aşan şakaları yaptıktan sonra özür dilemek yerine o insanın üstüne daha fazla giderek “o şakaydı, o alındı” diyerek üste çıkmaya çalışmak ve hatasını kabul etmemektir. 
Bunun adı şaka değil, içindeki şeytana yenik düşerek kötü niyetiyle karşı tarafı incitmektir. Oysaki hiç kimse söylenmeyen şeyleri hissedecek kadar “hisli” ya da söylenen şeylerin gerçek anlamını hissetmeyecek kadar “hissiz” değildir. Herkes, karşı taraf neyi anlatmak istiyorsa genelde o şekilde anlar. 
Şakanın en iyisi, dozunda yapılanıdır. İleriye gitmek, hadsizleşmektir. Hadsizleşmek ise, karşı tarafa duymak istemediği sözler söylemek, hareketlerde bulunmak ve sınırlarını aşmaktır.

Sınırlar, sosyal bir varlık olan insan için çok önemlidir.  Her insanın bir mahremiyeti vardır. Bazı şeyler sorulmaz, söylenmez ve onlarla dalga geçilmez. Kişiliği gelişmiş ve olgunluğunu tamamlamış insan, sınırlara müdahale etmez ve ettirmez. 

Üstelik sınırlar aşılınca zor duruma düşen taraf sadece hataya maruz kalan değil, sınırı aşan taraftır da aynı zamanda. Çünkü yapmış olduğu sınır ihlali, kendisini de zor duruma sokar. Toparlamak istese de toparlayamaz. Kendini ve haddini bilmeyen insan durumuna düşer. 

Kısacası, kurduğumuz cümlelerimize dikkat etmeli, bin düşünüp bir konuşmalıyız çünkü söz ağızdan çıkınca geri dönüşü olmuyor ve bazı şeyler affedilmiyor. Gerek aile hayatımızda, gerek iş hayatımızda, gerek sosyal çevremizde yaptığımız şakalara dikkat etmeliyiz. Sonra durumu toparlamak zor olabilir ve Eyvah! Şaka yapmıştım (!) durumuna düşebiliriz.