Balıkçı barınağı, her türlü balıkçı gemilerine hizmet vermek maksadı ile mendireklerle korunmuş, yeterli havuz ve geri saha ile barınacak gemilerin manevra yapabilecekleri su alanı ve derinliğe sahip,...

Balıkçı barınağı, her türlü balıkçı gemilerine hizmet vermek maksadı ile mendireklerle korunmuş, yeterli havuz ve geri saha ile barınacak gemilerin manevra yapabilecekleri su alanı ve derinliğe sahip, yükleme, boşaltma, ön soğutma yapılan, bağlama rıhtımları ile suyu, elektriği, ağ kurtarma sahası, satış yeri, idare binası olan bir yerdir. Denizi kullananlar ve denizden geçimini sağlayanların, denizdeki canlıları, suyunu, kıyısına sahip çıkmak ve denizi gelecek kuşaklara sorunsuz taşımak için onu korumayı kendilerine görev edinmeleri gerekir. Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Eğirdir Su Ürünleri Fak. Em. Öğretim Üyesi, SDÜ Su Enstitüsü Kurucusu, TTKD Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici ile yaptığımız söyleşi ile balıkçı barınaklarının veya yat limanlarının amaç ve ilkeleri doğrultusunda yapılması gerektiğini masaya yatırdık. Geçtiğimiz günlerde fırtınadan Bodrum yat limanının görünümü perişan bir vaziyette idi. Dr. Erol Kesici, “Bir yere kurulacak balıkçı barınağı yaşanan olumsuzluklardan dersler çıkarılarak, acele verilmeyecek kararlarla doğaya, akla uyumlu bilimsel çalışmalarla yapılmalıdır. Eğer balıkçı barınağı işimizi hassasiyetle yaparsak ve gereken dikkati gösterirsek, ekonomik gelir, eğlenme ve dinlenme amacı için kullandığımız denizlerimizin - canlılarının- kıyıların, kıyıları paylaşan, orada yaşayanlar üzerindeki olumsuz etkiyi en aza veya sıfıra indirebiliriz” dedi. FIRTINA SONRASI… 21 Mayıs 2021 tarihinde meydana gelen fırtına felaketinde 56 özel, 10 gezi, 14 profesyonel balıkçı ruhsatlı teknenin şiddetli rüzgar nedeniyle tamamen zarar gördüğü ve 50 milyon lira maddi hasarın oluştuğu durum gösterdi ki, insanların dünden bu güne yanlış karar ve ötelemeleriyle, doğanın değil insanının afeti sonrasında acele karar vermesi tehlikelidir. Bölgenin iklimi, hakim rüzgarları bilinirken yapılan yanlış düzenlemelere “afet” demek yeni bir yanlışa adım atmaktır. Ayvalık’ta yapılacak her düzenleme, tıpkı doğal yaşam alanlarımızda ve kaynaklarımızda olduğu gibi bin defa ölçülüp bir defa biçilmelidir. Afetlerle karşılaşılmamalıdır. Bu nedenle balıkçı barınakları sağladıkları imkanlara, barındırdığı gemi sayısı ve büyüklüğüne göre imar edilir. Dr. Erol Kesici şöyle devam etti; “Her türlü balıkçı gemilerine hizmet vermek maksadı ile mendireklerle korunmuş, yeterli havuz ve geri saha ile barınacak gemilerin manevra yapabilecekleri su alanı ve derinliğe sahip, yükleme, boşaltma, bağlama rıhtımları ile suyu, elektriği, ağ kurtarma sahası, satış yeri, idare binası, ön soğutma ve çekek yeri bulunan, büyüklüğüne ve sağladığı imkanlara göre balıkçı limanı, barınma yeri veya çek çek yeri olarak adlandırılan kıyı yapıları’ olarak düzenlenmelidir. Amacımız balıkçı barınağı yapmaksa, işimizi hassasiyetle yaparsak ve gereken dikkati gösterirsek, yaşanılan üzücü durumları en aza, hatta sıfıra indirmemiz mümkündür. Balıkçı barınakları izolasyon (bölünen alan) oluşturması, tasarım ve kullanımındaki çeşitli bilinçsizlik ve ihmaller nedeniyle denizlerimizin, kıyıların, sosyal yaşam alanlarımızın kirlenmesine neden olmaktadır. Bunun sonucunda, denizlerimizde su kalitesinde olumsuzluklar olduğunu gösteren kanıtlar bulunmaktadır ve bu daha çok her türlü atık ve atık suların insanlara ve deniz yaşamına zararlı oldukları bilinen ve en önemli sorunları oluşturmaktadır. Dikkat edilmeli, bilgilendirilip korunarak kullanılması ilke edilmelidir. Küçük bir gezi teknesinin atık suyunu boşaltması, giderek çok ciddi sorunlar yaşayan (müsilajlaşma, biyoçeşitlilik kayıpları, denge- döngü akışı…) özellikle hassas bölgelerde ciddi zararlara yol açabilir” dedi. Acele verilen kararların sonuçlarını, rüzgara, denizin dalgasına, fırtınaya, afete, küresel ısınmaya havale ederek kurtulamayız. Deniz ve doğa kendisine yapılanlara bahane bulmaz, üzücü yaşanan olaylarda olduğu gibi yanıt verir de bu nedenlerle karar vericiler, sorumluluklarını kabul ederek, olumsuz çevresel etkilerini azaltıp, sürdürülebilir bir gelecek için katkıda bulunabilirler. Bunun için de acelecilik, ‘ben-biz yaparız’ değil, akıl ve bilim, ölçüp tartma ve ortak karar ve fikirler sonucu, amaçlar doğrultusunda karar verilmelidir. Bilim ve akıl her şeyin koruyucusu ve kurtarıcısıdır. Yaşanan üzücü olaylar; doğanın- iklim krizinin değil, insanların, balıkçı barınağı da dahil kenti – doğasını nasıl inşa ettikleriyle çok yakından ilgilidir. NE YAPILMALI? Dr. Erol Kesici “Gün geçtikçe etkisini daha fazla hissettiren insan sebepli iklim değişikliği, kentler için de büyük bir tehdit unsuru olarak karşımıza çıkmakta. Aniden bastıran yağışlar, aşırı hava olayları, sıcak hava dalgaları, sadece kentte gündelik yaşam pratiklerimizi engellemiyor, aynı zamanda can kayıplarına, sosyal ve ekonomik maliyetlere sebep oluyor. İklim krizi, elbette az sayıda kişinin yapacağı küçük değişikliklerle çözüme kavuşmayacaktır ancak arz talep dengesini sağlayan tüketicinin de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirme bilinci ile hareket etmesi ve yaşantısında belli değişikliklere gitmesi gerekiyor. İklim değişikliğine karşı mücadelede atılması gereken ulusal düzeydeki adımların yanında yerelden atılacak adımların değişimi hızlandıracağına, kentlerin gelecek kuşaklara yaşanır halde taşınmasının yolu kentin nasıl inşa edileceği konusunda verdikleri kararlara bağlıdır” diye ekledi. Kentler iklim değişikliğine karşı mücadele için de önemli fırsatlar barındırıyor. Nasıl bir gezegende yaşamak istediğimiz ve nasıl bir gelecek arzuladığımız, yaşam alanlarımızı, kentlerimizi nasıl inşa edeceğimizle ve dönüştüreceğimizle de yakından alakalıdır. Yerel yönetimler de oluşturacakları iklim eylem planlarıyla; – Yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanında atacağı adımlarla fosil yakıt bağımlılığımızı azaltabilir, – Kent ulaşımında toplu taşımaya, yaya ve bisiklet ulaşımına öncelik vererek kentleri araba odaklı olmaktan kurtarabilir, – Kentin içinde ve çeperinde kalan yeşil alanları koruyabilir, nefes alacağımız yeni yeşil alanlar oluşturabilir, – Sürdürülebilir ve çevreci bir katı atık yönetimi sayesinde ortaya çıkan hava, su, toprak kirliliğini engelleyebilir. Deniz kıyı ve işgallerine hangi amaçla olursa olsun son verilmesine katkı sunabilirler. – İvedilikle iklim değişikliğine karşı mücadeleyi stratejik planlarına almalarını, – İklim değişikliğine karşı azaltım ve uyum başlıklarını kapsayan iklim eylem planlarını hazırlamalarını, – Yapılacak iklim eylem planlarının kente yaşayanlar, kurumlar arası işbirliğine açık ve katılımcı şekilde hazırlanabilirliğinin büyük bir önem arz ettiği belirtilmektedir.