İnsanın hem kendi yaşadığı, hem de diğer tüm canlıların yaşadığı çevreyi, tanımasına, onu nasıl koruyacağını öğrenmesine ve söz konusu çevrede sağlıklı bir yaşam sürmesine vesile olan tüm çaba ve çalı...

İnsanın hem kendi yaşadığı, hem de diğer tüm canlıların yaşadığı çevreyi, tanımasına, onu nasıl koruyacağını öğrenmesine ve söz konusu çevrede sağlıklı bir yaşam sürmesine vesile olan tüm çaba ve çalışmalarına çevre eğitimi denir. Bilgilendirme, bilinçlendirme, kendini geliştirme ve koruma gibi öğelerden oluşan bu eğitimle, bireyde  bu doğrultuda davranışlar meydana gelmesi amaçlanır. Çevrenin beklenilen iyilik düzeyine erişebilmesi için, bu yönde verilen eğitimlerin süreklilik arz etmesi ve yaşam boyu gerçekleştirilmesi gerekir. Öyle ki, mevcut çevre sorunları ve bu sorunların çözümü noktasında tek seferlik manevraların işlevsiz kaldığı, olaylara devamlılık prensibiyle yaklaşılması gerektiği anlaşılmış; bu nedenle çevre bireysel  ve toplumsal tüm yönleriyle ele alınmaya başlanmıştır. Başarılı bir çevre eğitimi gerçekleştirebilmenin ilk koşulu gelişmişlik düzeyi yüksek, kültürlü ve bilgili bireyler yetiştirebilmektir. Toplumun büyük kesiminin genel eğitime ve öğrenime önem vermesi, çevre eğitimine önemi de arttırır. Bu çerçevede yerel, ulusal ve uluslar arası işbirliği çok önemlidir. Çevre eğitiminin kökeninde, doğayı koruma bilinci yatmaktadır. Toprak, su, orman gibi doğal kaynakla rın korunmasının yanı sıra biyosfer, atmosfer ve eko sistemi de kapsayacak şekilde, tüm çevreyi koru mak ve iyileştirmek üzerine kuruludur. Tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de eğitim hayatı okul öncesi dönemde başlar; bu nedenle yaşamın ilk yıllarında çevreyi tanıma ve koruma konusunda edindiğimiz, bilgiler çok önemli ancak yetersizdir. Dolayısıyla sonraki evrelerde okul çağında daha geniş kapsamlı ele alınmaları gerekir. İlköğretim kurumlarında genel bilgiler eşliğinde verilen çevre eğitimi, ortaöğretim ve lisede çoğunlukla seçmeli ders şeklinde uygulama alanı bulmuş; Ancak yükseköğretimde  çevre bilimi veya çevre mühendisliği gibi akademik alanda eğitim alanlar açısından anlamlı hale gelmiştir. Sağlıklı bir çevreye sahip olmanın çevre eğitimiyle mümkün olabileceğine olan inanış, 1972 yılında Stockholm’de düzenlenen BM İnsan çevre konferansı ile çevre eğitimi konusu küresel bir boyut kazan mış; “insanlık, şimdiki ve gelecek kuşaklar için çevreyi korumak ve iyileştirmek zorundadır”  şeklinde vurgulanmıştır. Yine 1977 yılında UNESCO tarafından gerçekleştirilen bir çevre eğitimi konferansında; “Çevre eğitimi, çevreyi korumak ve iyileştirmek için gereken bilgiyi, değer yargılarını, tutum, sorumluluk ve becerileri kazanmaları yolunda olanak sağlamak, toplumda, çevreye dönük yeni davranış biçimi yaratmaktır” denilerek, söz konusu eğitimin önemi bir kez daha ortaya konmuştur. Bu çerçevede, doğanın  sonunu getirebilecek sorunların ortadan kaldırılması için vazgeçilmez bir araç olan çevre eğitimi ile çevre bilincine sahip bireyler yetiştirilmesi hedeflenmektedir. Bu nedenle ne kadar erken yaşta başlanır ise o kadar etkili olmaktadır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, çocukluk çağında ve genç yaşta oluşan değer yargıları ve davranışlar, doğayla olan ilişkilerde empatinin gelişmesine ve doğaya karşı sevginin oluşmasına sayısız katkı sağlamaktadır. Bu duygu ve düşünce yapısına sahip kişiler, çevreyi koruma bilinci gelişmiş, doğa dostu bireyler olurlar. Öyleyse, çevreye dair tüm eğitim faaliyetlerinin, aile, okul, iş ve yaşamın her alanında uygulanması, birey ve toplum açısından bir lüks değil; zorunluluk arz etmektedir.