Türkiye Temmuz ayını pek sevmez. Neden mi? Arka arkaya hatırlamak istemediği olay yaşamıştır da ondan. Hangi birinden başlasak yüreğimiz daha az yanar bilemedim. “Sivas'ın yollarına, çıkayım dağlar...

Türkiye Temmuz ayını pek sevmez. Neden mi? Arka arkaya hatırlamak istemediği olay yaşamıştır da ondan. Hangi birinden başlasak yüreğimiz daha az yanar bilemedim. “Sivas'ın yollarına, çıkayım dağlarına Bırak ben beni vuram, ölüm gitmez zoruma vay Sivas'ın yollarına, çıkayım dağlarına Bırak ben beni vuram, ölüm gitmez zoruma vay” diye başlayan unutulmaz Selda Bağcan’la özdeşleşmiş türküyü dinledikçe yazar ve sanatçılardan oluşan 33 kişinin Sivas’ta yakılarak katledildiği Madımak faciası aklıma düşer. İki otel görevlisi ve iki gösterici ile birlikte 37 kişinin can verdiği o karanlık olay… Öyle ki gözaltına alınıp mahkemeye çıkarılanlar önce Ülkücü oldular bozkurt işareti yaptılar, sonra cihad işareti yaptılar, kabuk değiştirdiler. Ne işareti yaparlarsa yapsınlar şer odakları tarafından kışkırtılan bir avuç beyinsizden ileri gidemediler. Türkiye Madımak olayının yaralarını saramadan, şokunu üzerinden atamadan bu defa Başbağlar katliamı patlak verdi. Madımak’tan üç gün sonra Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyüne kan emici PKK’lı bir grup tarafından baskın düzenlendi.  Hain baskında 33 kişi hayatını kaybetti, köy ateşe verildi. Rakama dikkatinizi çekerim 33. Yani Madımak’ta katledilen 33 yazar ve sanatçının karşılığı olarak 33 saf masum köylü daha yaşanacak nice günleri varken bu dünyadan göçüp gitti. PKK'nın İmralı Cezaevi'ndeki terörist başı, bebek katili şerefsiz lideri Abdullah Öcalan yargılandığı sırada mahkemedeki ifadesinde, saldırının "Doktor Baran" kod adlı örgütün yerel sorumlulardan biri tarafından düzenlendiğini söylemişti. Sanki o kanlı, katil örgütte kendisinden habersiz yaprak düşermiş gibi. Ülkemin Temmuz ayı ile imtihanı bununla da sınırlı kalmadı. Tarihler 15 Temmuz 2016’yı gösterdiğinde ise sahneye Amerikan beslemesi, sözde dini ama aslında dinsiz, Allahsız bir örgüt piyasaya çıktı. Seneler boyunca yurt dışına kaçtığı için ‘Aman hocam sensiz buralar yaşanılacak gibi değil. Hasretinden öldük bittik’ diye gözyaşı dökülen, uğruna ağıt yakılan terörist başı Fethullah Gülen’in savaşmaya hazır tabansız askerleri Türk’ü can evinden vurmaya kalkıştı. Rabbimin ‘şevkat tokatından’ bahsederken dayatmalarda bir başka şahlanan Türk Milleti’nin kuvvetli tokadıyla ne olduğunu şaşıran Büyük Şeytan ve iblisleri darmadağın oldu. Amerika’nın hala Fethullah Gülen ve ona inananların oluşturduğu hareketi terör örgütü olarak ilan etmemesi, terörist listeye almaması, bu hainin babasının kim olduğunu da bizlere gösterdi. TÜRK’ÜN ÇİLESİ Bitti mi bitmedi. Biter mi Türk’ün çilesi. Pandemi ile can kayıpları ile halkımızın bilinçsizliği ve virüse karşı vurdumduymazlığı ile uğraşan kabinenin birde damat Bakanı Berat Albayrak ve eşi Esra Albayrak’ın çocuk sevincine yönelik gösterilen iğrenç tepki ile ülkemin bir gündemi daha oldu. Daha önce terörist bağlantıları gerekçesiyle hapiste bulunan Selahattin Demirtaş’ın eşine yönelik sosyal medyadan gösterilen çirkin tepkinin bir benzeri yaşanmıştı. O çirkin olayda da tek ağız olan iktidarı, muhalefeti, sivil toplum örgütleri ve sosyal medya takipçileri yine aynı tepkiyi bu çirkin düşünce sahiplerine yöneltmekten bir an bile tereddüt etmedi. Ne ile uğraşacağını şaşıran güzel ve yalnız ülkemin insanlarına tavsiyem: Kulaklarınızı tıkayın. Temmuz ayı gelmemiş gibi davranın. Amma tedbiri de elden bırakmayın. Hain Temmuz her an bir girişimde bulunabilir. Şaka bir yana kronolojisini yapmaya çalıştığımız bu olayları da unutmadan, korona belasını hafife almadan, risk sahibi canlarımızı tehlikeye atmadan bu ayı atlatmaya bakalım kazasız belasız. İnşallah…