Gastronomi dünyasının ve İzmirlilerin yakından tanıdığı bir isim. Baba mesleğini hakkıyla sürdüren kent belleğinin dama taşlarından biri Aykut Yenice. Aynı zamanda Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar F...

Gastronomi dünyasının ve İzmirlilerin yakından tanıdığı bir isim. Baba mesleğini hakkıyla sürdüren kent belleğinin dama taşlarından biri Aykut Yenice. Aynı zamanda Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu Başkanı. Yenice ile yaptığımız sohbetlerde kafama yerleşen bir konuyu yazmak istedim bugün. Sayın Yenice bir soru sormuştu: ‘Türk mutfağının hangi kitabında şef var?” Şöyle bir düşündüm. Aklıma gelenleri sıralıyorum: AHİ EVRAN’I UNUTTUK MU? Yaklaşık 8 bin 500 yıllık Türk Milleti’nin mutfağından asırlar sonra ortaya çıkan milletleşmeyi asırlar sonra becerebilmiş Fransız ve İtalyan mutfaklarından alıntı yapmaya ne gerek var? Türk esnafının nüvesini oluşturan Ahi Evran’ın kurucusu olduğu Ahilik teşkilatının usta-çırak ilişkisini nereye kaldırdık? Türk mutfağında usta var iken, aşçı var iken şefçikler nereden çıktı? Türk mutfağındaki deformasyona kim dur diyecek? Televizyonda reality şov haline gelen yemek programlarındaki ciddi görünümlü ciddiyetsizlik konusunda neler yapılmalı? Masterchef programında Türk mutfağının kraliçeleri, saray sofralarının vazgeçilmezleri, Türk insanın müthiş lezzetleri yerine ne olduğunu bile ayırt edemediğimiz yemekçiklerle bir garip kafa karışıklığına neden olunduğunun farkında değiller mi? Sözü geçen programda ustalıklarına emin olduğum 3 değerli aşçının verdiği dersler dışında o yemekleri yapmak için evlerinin mutfağını işin içinden çıkılmaz hale getirenler de işin cabası. Haa unutmadan birde orasını burasını kesen, kendini ve çevresindekileri yaralayan acemi şeflere de değinmeden geçmeyelim. Bütün bu tespitlerin ışığında Türk mutfağının değerlerini yerle bir eden, Türk insanının misafirperverlik hasletlerini ve hatta konukluk özelliklerini yok eden ‘Yemekteyiz’, ‘Komşudayız’, ‘Gelinler Kapışıyor’, ‘Kaynanalar Dövüşüyor’ türü programlara sesini bile çıkarmayan RTÜK’e ne demeli peki. En ufak çizgi dışına çıkanlara tonla para, belgesel yayınlama, karartma hatta kapatma cezası uygulamayı bir borç bilen, RTÜK’ün saygıdeğer üyeleri, ülkeyi şiddete sürükleyen dizileri ellemediği gibi, bu programları da izleyerek yemek yapmayı öğreniyorlar herhalde. Durun, yapmayın! Bu ülkenin bin yıllara dayanan kültürünü, bozmak için mücadele edenlere bu kadar prim vermeyin. Pandemi nedeniyle hayatı eve sığdırmaya çalışanlara hayatı dar etmeyin. Saçma sapan programlarla insanların beynini uyuşturmayın. Bir gastronomi ülkesi olması için hiçbir engel bulunmayan Türkiye’nin önünü açın. Değişik kültürlere, toplumlara ev sahipliği yaparken, mutfağını da zenginleştiren güzel ülkemin ustalarının, aşçılarının hakkını teslim edin. Unutmayın, yemeği güzelleştiren içine katılanlar değil, yapanın elinin lezzetidir…