Teknolojinin gelişimi ile yüz yüze yapılan iletişim artık yerini sosyal medyaya bırakmı...

Teknolojinin gelişimi ile yüz yüze yapılan iletişim artık yerini sosyal medyaya bırakmış, sosyal medya insanların yalnızca iletişim kurabileceği bir alan değil aynı zamanda bilgi edindiği, eğlendiği, alışveriş yapabildiği bir ortama dönüşmüştür. Günümüzde birçok kişinin günlük rutini haline gelen sosyal medya insanların duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebildiği, fotoğraf ve videolarını paylaşarak herkesin kendini gösterebileceği bir iletişim alanı haline gelmiştir. Sosyal medyanın geniş bir alana hitap edebilme özelliği insanların rahatlıkla bilgi paylaşabilmesine ve kolektif çaba ile birbirine dayanışma sağlamasında da sınırsız imkan sağlamaktadır. 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş merkezli 10 ilimizi etkileyen 7.7 şiddetinde meydana gelen büyük deprem felaketi sonrasında sosyal medya yoluyla insanlar birlik beraberlik ve dayanışma çağrıları yaparak deprem bölgesindeki depremzedelerin ihtiyaçlarına ulaşmaya çalıştı. Yapılan bu iyi niyetli dayanışma çağrıları sayesinde insanlar ulaşamadıkları yakınları hakkında bilgi almaya çalışıp, yakınlarına ulaşabildiler, acil ihtiyaçlarını duyurarak binlerce kişiye yardımlar ulaştırabildi. Elbette bu süreçte sadece iyi şeyler paylaşılmadı. Deprem anına yönelik insanların acı ve öfke dolu anlarını paylaşan fotoğraf ve videolarda fazlasıyla acı, utanç ve hüzün vardı. Yakınlarını enkazdan kurtaramayan insanların yaşadığı çaresizlik, yardımların sistemli bir şekilde dağıtılmamasının yaşattığı öfke bizlerde utanç ve çaresizlik gibi duygular hissettirdi. Acı, yerini öfkeye bıraktı. Hepimizin güvenlik duygusu zedelendi. Kendimizi çaresiz hissediyoruz. Herkes öfkesini kusacak bir muhatap arayışında tam da bu ihtiyaç üzerinde sosyal medya bazıları için insanların hissettiği olumsuz duyguları aktaracak bir alana dönüştü. Şu günlerde sosyal medya üzerinden tartışılan normalleşme süreci ile ilgili yapılan paylaşımlar, daha fazla bir şey yapamadığı için kendini suçlu hisseden insanlar için adeta bir baskı unsuru haline geldi. Nefret söylemi üzerinden linç kültürü oluşturanlar için elverişli bir hale dönüşen sosyal medya, ben yapıyorum sen ne yapıyorsun üzerinden birinin diğerini acının ne kadar ve nasıl yaşayacağını, normale ne zaman ve nasıl döneceğini, yardımlar konusunda ne kadar sorumluluk alıp ne kadar almayacağını adeta dayatır haline geldi. Hepimiz çaresizlik, utanç ve suçluluk gibi duygular hissediyor, bu duyguların verdiği kaygıya rağmen normalleşmeye çalışıyoruz. Normalleşme sürecine sağlıklı geçebilmek önemli ama herkes sosyal medya sayfasını diğerini suçlamak için bir silaha dönüştürerek değil. Hepimizin yapabileceği şeyler sınırlı olduğu gerçeğini kabul etmek ve kendi normalleşme sürecine odaklanıp gücünün yettiğince yapabileceklerini yapmaya devam etmesi çok önemli olduğu düşünüyorum. Sosyal medya bizi birbirimizle buluşturup aramızda ilişki kurmamızı sağlıyor ama birbirimizle ilişkimizi bu öfke üzerinden inşa edersek aramızda yaptığımız kavga bizi tüketmeye başlar. Bu yüzden bize iyi gelecek olan sorumluluklarımızın bilincinde normalleşmeye odaklanmak olacaktır. Melek Aykaç