Mart ayının başında korona salgını Türkiye sınırları içine “resmen” girdiğinde herkes “Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını” sezdi. Bu sezgi hali hemen birkaç gün içinde olguya dönüştü ve alınan önle...

Mart ayının başında korona salgını Türkiye sınırları içine “resmen” girdiğinde herkes “Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını” sezdi. Bu sezgi hali hemen birkaç gün içinde olguya dönüştü ve alınan önlemlerle sosyal ve ekonomik hayatımız tamamen değişti. Salgın, bir araya gelinen ortamlarda daha rahat yayıldığı için topluluklara hitap eden her türlü ekonomik ve kültürel faaliyet sınırlandırıldı. Geçtiğimiz günlerde gazetelerde okuduğumuz bir habere göre sinema seyircisi yüzde 90 azaldı. Tiyatro salonları uzun bir süredir hizmette değil. Yerel yönetimlerin toplumla buluşturduğu kültür hizmetleri de neredeyse tamamen durduruldu. Edebiyat, sinema ve tarih alanında araştırmalar yapan bir gazeteci olarak hazırlayıcısı ve davetlisi olduğum; ama pandemi dolayısıyla iptal edilen etkinlikleri sıralıyorum: -Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Edebiyat Festivali, -Buca Belediyesi “Sabahattin Ali ve Edebiyatımız” paneli (Taner Cindoruk da davetliydi) -Buca Belediyesi “Köy Enstitüleri’nin Kuruluş Yıldönümü” paneli. -Bornova Belediyesi “Edebiyatımız ve Emek” konulu panel (Tahir Şilkan ve Mahmut Temizyürek’le beraber) -Buca Belediyesi “30 Ağustos’un Tarihsel Önemi” paneli (Prof Dr Engin Berber’le beraber) -Adana-Altın Koza Film Festivali Bunlar sadece aklıma gelenler. Bu liste bir şey anlatıyor: Sanatla ilgilenen herkesi kendine göre bir listesi var. Burada hem toplumun ihtiyaç duyduğu etkinlik alanının sınırlanmış olması hem sadece bu alanda emek veren insanların yaşadığı zorlukları görme durumumuz söz konusu. Geçtiğimiz günlerde saat 22.00’den sonra esnafa getirilen yasak özellikle eğlence mekanlarında çalışan müzisyenlerin yeni bir işsizlik dönemine girmesine neden oldu. Sanatçılar, İzmir’in bazı merkezi caddelerinde saat 22.00’de “Bekliyoruz” şiarıyla eylemler düzenledi. Ankaralı meslektaşlarımızın yolladığı bazı basın davetleri benzer tepkilerin farklı şehirlerde de ortaya konulduğunu gösteriyor. Salgının hayatımızda yarattığı olumsuz etkilerin hepimiz farkındayız. Her önlemin kendi içinde bir değer olduğunu da reddetmiyoruz. Ancak, hayatını sadece bu alandan kazanan insanların da ülkemizin bir gerçeği olduğunu unutmamalıyız. Bu meslek erbabının hayatına direk dokunacak ekonomik desteklerin kendilerine ya da mekan sahipleri aracılığıyla sunulması gerekir. Öte yandan, sanattan bu kadar uzak bir toplum da düşünülemez. En azından açık hava toplantıları; kolaylık sağlanarak, pandemi önlemleri de en üst düzeyde alınarak gerçekleştirilebilir.