Hayatımızın ilk iki yılı sağlıklı bağlanmanın gerçekleştiği, duygusal olgunluk becerimizin zeminini oluşturan ilişkilerimizde nerde duracağımızı belirleyen çok kritik bir dönemdir. Bakım verenlerimize nasıl bağlandığımız, yetişkin ilişkilerimizde karşımızdakilerle nasıl bağ kurduğumuzu şekillendirir. Dört çeşit bağlanma şekli var. Bunlar; kaygılı, kaçınan, dağınık ve güvenli bağlanma modelidir.
Bu bağlanma modelinden kaygılı tipi olan kaygıyı sevgi zanneder. Peki neden kaygıyı sevgi zannediyoruz?
Bakım verenlerimizden sevgiyi tutarlı bir şekilde alamadığımızda içsel güvenlik sistemimiz sarsılır. Kendimizi bazen güvende bazen güvensiz hissederiz. Sevgiyi istikrarlı bir şekilde almamış olma hali bize sevgiyi kaygı ile ilişkilendiren bir deneyime dönüştürür. Sevgiyi almadaki öngörülemezlik, sinir sistemimizi etkiler. Sevginin sanki elimizden her an kayıp gidecek bir şey olduğuna kendimizi öyle inandırırız ki, bu inanç bizi zamanla kendimizi değersiz ve sevgiye layık olmayan biri gibi hissetmemize neden olur.
İSTİKRARSIZ SEVGİ
Sevginin istikrarsız bir şekilde alınmış olmanın açtığı çocukluk yarası, kişinin yetişkin ilişkilerinde kendini farklı şekillerde gösterir. Kişi duygusal olarak koruyabilmek ve hayatta kalabilmek için güvensizlik veren sinyallere karşı kendini aşırı tetikte hissetmeye başlar. Güven konusunda aşırı hassas olma hali, zamanla kişinin ilişkilerindeki değerini kendisinin kim olduğuna değil; başkalarına olan davranışlarından aldığı tepkiye göre ölçmeye başlar. Artık sevilmek ve önemsenmek için çalışması gerektiğine inanır. Kişinin bedeni ve zihni kaygıya o kadar uyumlanır ki, aşkta yaşadığı en ufak bir belirsizlik ve tutarsızlık hissettiğinde bunu yakınlıkla ilişkilendirir.
PARTNERİ DÜŞÜNME
Yeni biri ile buluştuğunda hissedilen, kalpte kelebekler uçuşuyor hissi, mesajlar gönderildikten sonra aradan geçen süreyi tolere edememe, tüm gün oturup partneri düşünme halinde hissedilen kaygı duygusu yakınlıkla ilişkilendirilir. Kişinin kaygıyı aşkla ilişkilendirme hali, sinir sisteminde kaygıyı yaratan tüm işaretleri yakınlık olarak yorumlamasına neden olur. Kısaca kişi, bağlanma ile kaygıyı birbiri ile karıştırır. Aşkı sürekli savaşıyor gibi yaşamak kişiyi son derece yormaya başlar. Çünkü yakınlık kaygı ile ilişkilendirilmiştir. Oysa sağlıklı ilişkiler, kişiye kendini her hareketini denetlenmesini, kendini bu kadar zorlamasını istemez. Gerçek aşk, karşılıklı olur kişiye kendini bütün hissettirir.