Ramazan ayı, sadece oruç sınıflandırıldığı ve ibadetlerin arttığı bir dönem değil; aynı zamanda ruhun arınması, gönüllerin yumuşaması ve kırgınlıkların son bulması için büyük bir fırsattır. Manevi atmosferle insanların iyiliğine, paylaşmaya ve bağışlamaya davet eden bu mübarek ay, kin ve nefretin yeri sevgiye, hoşgörüye ve barışa bırakması gereken bir zaman dilimidir.

Toplum olarak Ramazan'ın bereketinden en iyi şekilde yararlanmamız için öncelikle içimizdeki kırgınlıkları, küslükleri geride bırakmamız gerekir. Aile içinde, dostlar arasında, iş dünyasında ya da komşulukta biriken dargınlıkları bu ay vesilesiyle sona erdirmek, Ramazan'ın ruhuna uygun bir davranış olacaktır.

Ancak ne yazık ki bu birlik ve beraberlik toplumunun kesimi aynı şekilde yansımıyor. Özellikle siyaset dünyasında Ramazan'ın huzur iklimine rağmen devam eden kavgalar, sert söylemler ve tamamlayıcı suçlamalar toplumun birlik duygusunu zedeliyor. Siyasiler arasında yaşanan tartışmalar, çatışmalar da kutuplaşıyor ve bu mübarek ayın getirmesi gereken kardeşlik ruhu gölgeleniyor.

Oysa Ramazan ayı, siyasette de hoşgörünün, uzlaşının ve diyalogun ön plana çıkması gereken bir dönem olmalıdır. İnsanların iftar sofralarında bir araya geldiği, ihtiyaç sahiplerinin gözetlendiği bu ay, siyaset sahnesinde de kavgaların yerine uzlaşmanın, kutuplaşmanın yerine birlikteliğin güçlenmesi için bir sebep olmalıdır.

Toplum olarak Ramazan'ı gerçek anlamda idrak etmek için, öfkeyi terk etmek, kin ve nefretten arınmalı, küslüklere son vermeliyiz. Sadece bireysel hayatımızda değil, siyaset arenasında da bu barış ve kardeşlik mesajını hakim, Ramazan'ın ruhuna en uygun davranış olacaktır.

Ramazanı unutmayalım, sadece aç  kalmak değil; gönülleri tatmin etmek, insanlarla barışmak ve hayatı daha güzel bir hale getirmek için bir fırsattır. Bu mübarek ayın, barışa ve kardeşliğe vesile olması dileğiyle…

POLİTİKACILAR VE KAYIKÇI KAVGASI

Politikacıların sık sık sahneye koyduğu "kayıkçı kavgası", sadece halkın tepkisini çekmekle kalıyor, aynı zamanda güven ve istikrarı da zedeliyor. Bu kavga, aslında karşıtlıklar arasında sosyal ve ideolojik farkların değil, daha çok kişisel çıkarlar ve iktidar mücadelesinin öne çıkmasıyla şekillenir. Her ne kadar ilginç bir şekilde, kısa vadeli çıkarlar tarihlerinin bağlantıları, bu kavgalar bir anda son bulur ve her şey "sütliman" hale gelir. Bu durum, politikaların sadece "menfaat" üzerine şekillendiğini ve gerçek iyilik niyetlerinin çoğu zaman göz ardı edildiğini gösterir. Politika, onu ne kadar idealler ve halkın üzerinden inşa edilmesi gereken bir alan olsa da, ne yazık ki pek çok siyasi aktör çıkar ilişkileriyle şekillenen bir hoşgörülülük anlayışını benimsemektedir. Ortaklar ortaya çıktığında, gözlemlerimize göre, önceki düşmanlık ve deneyimlerini bir anda bulur. İktidara gelmek ya da birlikte hareket etmek için gereken ortak çıkarlar, tüm önceki anlaşmazlıklar ve değerler geçersizdir. Kısacası, ilişkinin belirli bir noktada tam tersi birliği birlikte olabileceğinde, tüm ideolojik tartışmalar arka plana atılır. Bu durumda olmak, temel gruplarda, siyasi aktörlerin halklarının gerçek yönetim kadrosuna olacak uzun vadeli projeler geliştirmek yerine, sürekli olarak kısa vadede çıkarlar üzerinden politika yapmalarının, toplumsal güveni zedelemesidir. Seçmene yanlış bilgi verme, birbirlerini suçlama ve insanları kutuplaştırma oyunları yerine, samimi ve uzun süreli bir iş birliği anlayışının olması gerekmektedir. Sonuç olarak, bunların çıkarlarının "sütliman" olduğu anlar belki de en büyük katılımı yansıtır: Kayıkçı kavgası, aslında sadece paralar oyalayan bir taktikten ibaretken, menfaatlere girince gerçek çözümler üretilebilir. Ancak sonuçta siyasetçilerin ve halkın birbirlerine ne kazandıracaklarına dayalı düşünmeleri gösteriliyor.