Uzun ve sağlıklı bir hayatı kim istemez ki?

Uzun ve sağlıklı bir hayatı kim istemez ki? Peki, bunun nasıl gerçekleşebileceğini tam anlamıyla biliyor musunuz? Açıkçası pek sanmıyorum. Çünkü… Son zamanlarda çok okunanlar arasında olan “Ikigai” isimli kitabı belki görmüşsünüzdür. Kitaba çok sık rastladığım için bende ciddi merak uyandırmıştı ve sonunda kitabı okudum, kesinlikle çok tavsiye ettiğimin altını çizmek istiyorum. Kitap yaşam amacınızı keşfetmenize ve mutlu yaşamın sırrını bulmanıza fayda sağlıyor. İkigai kavramı Güney Japonya’da Okinawa adasında, yüz yaşının üzerinde insan yoğunluğunun en fazla olduğu yerde bulunmuş. İkigai kelimesi Türkçe’ye “Yaşam amacı” olarak çevrilebilir. Daha açıklayıcı olmak gerekirse; tutkunuz, yetenekleriniz, hayatınızı nasıl kazanacağınız ve dünyanın neye ihtiyacı olduğu olarak tanımlanabilir. Japonlar herkesin bir yaşam amacı ya da kaderi olduğuna ve bunu gerçekleştirmek için dünyaya geldiklerine inanıyorlar. Kimileri bu amacı çabucak bulurken kimileri uzun zaman arayabilirler. Eğer siz de ikinci kategoride olduğunuzu düşünüyorsanız önemli olan vazgeçmemek çünkü yaşam amacınız nihayetinde sabah yataktan kalkma güdünüz olacak. Uzmanlar sağlıklı bir zihin ve bedenin daha iyi şartlarda yaşlanmak için gerekli olduğunu söyleyecektir ama günlük rutin hayatın içindeyken bunu görmezden geliyoruz. Zihin sağlığının fiziksel sağlık kadar önemsenmediği acı bir gerçek. Düşük zihinsel aktivite sinir bağlarını zayıflatır bu nedenle beyni farklı yollarla çalıştırmak önemlidir. Hatta uzmanlar yaşlıların yeni aktiviteleri denemeyi reddedip sabit düşünce modelleri ve rutinlerinde takılı kaldıklarından dolayı beyin esneklerini kaybettiklerini söyler. ZİHİN EGZERSİZİ Peki, zihin egzersizini nasıl yapabiliriz? Aslında çok da zor değil. Satranç, kart oyunları gibi zihin oyunları oldukça işe yarar. Ancak beynin ilgili nöronlarını aktifleştirmek için en önemlisi yeni bilgiler öğrenmek ve rutinden çıkıp yeni aktiviteler ile uğraşmak gerekiyor. Hatta evden çıkıp insanlarla buluşmak, sosyal etkileşimleri deneyimlemek yapabileceğimiz en basit ama etkili beyin çalışmalarından. Uzun yaşamın diğer bir sırrı ise stresten kaçınmak… Stres artık o kadar alıştığımız bir kelime oldu ki maalesef ne kadar tehlikeli olduğunu unutuyoruz. Birçok bilimsel çalışma gösteriyor ki stres altındaki insanlar beden ve zihinlerinde gereksiz yıpranmalar oluşturuyorlar ve bu da erken yaşlanmaya yol açıyor. Stres seviyemizi düşürmek için farkındalık çalışmaları, yoga, meditasyon ya da yürüyüş gibi basit, keyifli ve etkili aktiviteleri hayatımıza katabiliriz. Üstelik bunlar için çok uzun zaman ayırmamız da gerekmiyor. Değiştiremeyeceğimiz şeyler hakkında endişe duymanın stresi artırmaktan ve hayat enerjimizi boşa harcamaktan başka bir getirisi var mı? Daha az endişelenmeyi öğrenebiliriz, tek gereken biraz çaba… Okinawa sakinleri beslenme düzenine de son derece önem veriyor. Her gün beş porsiyon farklı meyve ve sebze tüketiyorlar. Yemekten tam doymadan mide yüzde 80 doluyken kalkmak altın kural. Bunun için küçük tabaklar kullanıyorlar ve mutlaka önden çorba içiliyor. Antioksidan oranı yüksek yeşil çay, brokoli, çilek, kayısı ve somon gibi besinler her zaman menülerinde. Hayatınızdaki yaşına rağmen hala enerji dolu olan insanları gözünüzün önüne getirin. Hepsinin bir şekilde hala fiziksel olarak aktif olduğunu göreceksiniz. Aklınıza hemen spor ve fitness gelmesin, esas olan günlük hayata katılan rutin fiziksel aktiviteler. Örneğin ada sakinleri her gün yürüyor ve bahçelerinde çalışıyor. Özetleyecek olursak uzun, mutlu ve sağlıklı bir hayatın sırrı iyi beslenme ve hareket kadar hayat enerjimizi yönlendirebileceğimiz amacı bulabilmek. Anlattıklarım ve çok daha fazlasını “Ikigai” isimli kitapta bulabilirsiniz… 2-Japonların stresi yenme yöntemi: Morita Terapi Bu teknik psikiyatrist Shoma Morita tarafından kronik anksiyete ve obsesyon ile mücadele için geliştirilmiş ama stres ile başa çıkma için de çok etkili bir yöntem. Batı yöntemlerinde pozitif düşünce ile düşünceye odaklanarak duyguların ve eylemlerin etkilenmesi sağlanırken Morita terapide tam tersi bir yaklaşım uygulanıyor. Morita terapide hastalardan duygularını değiştirmeye çalışmadan kabul etmeleri isteniyor. Kabullenmeden sonra yeni duygu yaratımları ve bu sayede eski duyguların yerine yenilerini koyma yaklaşımı uygulanıyor. Terapinin eksiksiz bir rahatlama ile başlayan dört aşaması var.İlk aşamada hasta bir hafta boyunca bir yatakta bütün dikkat dağıtıcı unsurlardan uzak bir şekilde yatıyor.Bu süre zarfında hastanın ziyaretçi görmesine,medya tüketimine ya da konuşmak dahil herhangi bir iletişimde bulunmasına izin verilmiyor. Bu sayede hastanın yapabildiği tek şey duygu değişimlerini gözlemlemek olabiliyor. İkinci aşamada hasta günlük yazmak, yürüyüş yapmak ve nefes egzersizleri gibi tekrarlanan aktiviteleri hayatına katmaya başlıyor. Üçüncü aşamada ise bu aktiviteler ahşap işleme,resim yapma gibi daha fiziksel ve yaratıcı hale dönüşüyor. Bu aktiviteler hastanın yeni duyguları yaratmasına yardımcı olarak hastanın keyif, sükunet ve bağlanmak gibi duyguları deneyimlemesini sağlıyor. Bu üç aşamayı tamamladıktan sonra hasta son aşama için hazır oluyor: yeniden keşfedilmiş bir dinginlik ile dünyaya niyetini bilerek tekrar katılmak. 3-Eyleme odaklanmak sizi genç tutar Akış kelimesi psikolog Mihaly Csikszentmihalyi tarafından 70 lerde icat edilen teknik bir terim. Zamanın kendisi dahil bütün diğer kaygıları durduran derin bir zevk ve konsantrasyon halini tarif eder.Bu hali yaşayabileceğiniz bir eylem bulmak hayattan zevk almanızı sağlar. Tenis oynarken,yemek yaparken, koşarken bu hali deneyimleyebilirsiniz. Önemli olan deneyerek hangi aktivitenin bizi bu ruh haline soktuğunu bulabilmektir.Aslında ikigai yi (yaşam amacımızı) bulursak sürekli olarak yaşayacağımız durum budur ama o zamana kadar hobilerimiz de bize aynı şekilde yardımcı olur. Neredeyseniz oradan başlayın. Yeni bir dil öğrenmek istiyorsanız sizi az da olsa zorlayacak bir başlangıç seviyesi ile başlayın.Eğer çok kolay bir seviye seçerseniz sıkılırsınız ve dikkatiniz dağılır.Eğer zor bir seviye seçerseniz ise strese girer ve vazgeçersiniz,dengeyi bulun. 4-Hayatınıza katacağınız basit alışkanlıklar büyük değişimler yaratır Uzun yaşayan ada sakinlerinin bize birkaç basit tavsiyesi var. Kalpten gelen bir gülümseme ile yabancılar dahil herkese selam vermek ve mümkün olduğunca az endişelenmek. Değiştiremeyeceğimiz şeyler hakkında endişe duymanın stresi arttırmaktan ve hayat enerjimizi boşa harcamaktan başka bir getirisi var mı? Güzel haber ise daha az endişelenmeyi öğrenebiliriz,tek gereken biraz çaba. Ömür boyu süren dostluklar diğer önemli tavsiyelerden.Örneğin ada sakinleri hergün komşuları ile sohbet etmek için zaman ayırdıklarını söylüyor. 5-Ne yediğimiz kadar nasıl yediğimiz de önemli Okinawa sakinlerinin beslenme düzeni çok fazla baharat ve bitki içeriyor.Her gün beş porsiyon farklı meyve ve sebze tüketiyorlar.Çeşitlilik çok önemli bu nedenle tabaklarındaki türleri gökkuşağı renklerine tamamlamaya çalışıyorlar:) Şeker ve tuz tüketimleri çok az, tahıl diyetlerinde ön planda. Çeşitlilik kadar porsiyon da çok önemli.Yemekten tam doymadan mide %80 doluyken kalkmak altın kural.Bunun için küçük tabaklar kullanıyorlar ve mutlaka önden çorba içiliyor.İçgüdüsel olarak bildikleri “Az yemek iyidir.” artık modern bilim tarafından da teyid ediliyor.Antioksidan oranı yüksek yeşil çay,brokoli,çilek,kayısı ve somon gibi besinler her zaman menülerinde. 6-Hareket,hareket,hareket Hayatınızdaki yaşına rağmen hala enerji dolu olan insanları gözünüzün önüne getirin. Hepsinin bir şekilde hala fiziksel olarak aktif olduğunu göreceksiniz. Aklınıza hemen spor ve fitness gelmesin,esas olan günlük hayata katılan rutin fiziksel aktiviteler. Örneğin ada sakinleri her gün yürüyor ve bahçelerinde çalışıyor.Japonya’da halen sabahları televizyonlarda ve radyolarda egzersiz programları var ve bütün ülke bu eski geleneği uygulamaya devam ediyor.Bu egzersizler zorlayıcı hareketler değil,aksine eklemleri ve kasları ısıtmak için esneme hareketleri,bu kadar basit. Özetleyecek olursak uzun,mutlu ve sağlıklı bir hayatın sırrı iyi beslenme ve hareket kadar hayat enerjimizi yönlendirebileceğimiz amacı bulabilmek. Mükemmeli aramaktan vazgeçip kusurlardaki güzelliği kabul ederek ihtiyacımız olan enerjiyi bulamaz mıyız?