Yaklaşık 40 yıldır devam eden özelleştirme furyasıyla, kamuya ait birçok köprü, liman, otoyol, fabrika, havaalanı, şirket, yabancılara satıldı.
Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) ile yaptırılan ve Sayıştay raporlarına göre ‘hasta garantisi ve yüzde 70 yatak doluluk garantisi’ verilen şehir hastanelerinden Rönesans şirketinin yaptığı, Adana, Bursa, Elazığ, Yozgat ve İstanbul Başakşehir şehir hastanelerinin işletmesini Danimarkalı ISS şirketine satıldığı yönünde basın yayın organlarında pek çok haber çıkmıştı.

Yıllardır sağlık hizmetleri sunumunun ticari mantıkla işletilmesi doğru değildir dedik olmadı. Sağlık Bakanlığı’nın asli görevi koruyucu sağlık hizmetlerini layıkıyla vermek, vatandaşlarımızı hasta etmemektir dedik olmadı. Geldiğimiz noktada, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu’nun, geçtiğimiz günlerde  yaptığı açıklamada; bir şehir hastanesinin satışı için Körfez'den bir yatırımcıyla görüşmelerin sürdüğünü, diğer kamu özel işbirliği projelerinin bu satışı takip edebileceğini söylemesi. 

MALİYET HESABI

Devlet tarafından halkın vergileriyle şehir merkezlerinde vatandaşın rahatça ulaşabildiği devlet hastanelerinin atıl duruma düşürülerek, şehir içinde hizmet veren devlet hastaneleri yerine “şehir dışındaki şehir hastaneleri” ne gitmeye mecbur bırakılması, Devletin bu hastanelere kira ödüyor olması ve Sağlık Bakanlığı'nın 2024 yılı bütçesine, şehir hastaneleri için kira ve hizmet alımı kapsamında 83,7 milyar TL'lik ödeme konulması şehir hastanelerinin maliyetini ortaya koymaktadır.
Ortalama 25 yıl hasta garantisi teminatı verilerek döviz üzerinden borçlanılarak yapılan, devletin doktorunun, hemşiresinin, teknisyeninin görev yaptığı, arazisini devletin verdiği, şehir hastanelerinin satışa çıkarılması çok acı.  Şehir Hastanelerini satın aldığı ifade edilen Danimarkalı şirketin Türkiye’de AVM ve market mağaza işletmeleri de bulunuyormuş. Ayrıca Danimarkalı şirketin beş hastaneyi devralmak için ne kadar ödediği de kamuoyuna açıklanmamış. Zaten şehir hastanelerini yapan şirketlerinde anlaşmalarının içeriği ticari sır diye açıklanmamıştı.

Yani, eğer hastaneler satıldıysa, vergiler bizden, 25 yıllık borç bizden, personel bizden, arazi bizden, teşvik bizden, para Danimarka’ya.
Satıldığı söylenen hastanelerin yatak  kapasitesi yaklaşık 9 bin 500. Yap-işlet-kirala-devret modelli ile yapılan şehir hastanelerine verilen teminat bildiğimiz şekliyle hasta ve doluluk garantisi. Verilen garantiler tutturulamazsa devlet aradaki farkı işletici firmaya ödemek zorunda kalıyor.  
Ülkemiz, şehir hastanelerinin satış işlemiyle, bundan sonraki süreçte dövize endeksli ödeme garantisini yabancı bir şirket yada şirketlere yapacak. Yani vatandaşlarımızın tedavisi karşılığı ödenen ülkemizin parası yerli şirketten yabancı şirkete geçmiş olacak.

‘Beni Türk hekimlerine emanet edin’ diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten, sağlığımızı emanet ettiğimiz yabancı şirketlere. Ne diyelim?