Marmara Denizi son 50 yılda iki buçuk derece ısındı. Uzmanlara göre deniz suyundaki bu ısınma, yüksek kirlilikle beraber müsilaja ve başta balıklar olmak üzere bazı türlerin yok olmasına yol açabilir

“Türkiye’de balık çeşitleri neden azalıyor?” sorusuna cevap bulmak için Süleyman Demirel Üniversitesi Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi emekli öğretim üyesi ve Su Enstitüsü kurucusu, TTKD Bilim Kurul üyesi, limnolog Dr.Erol Kesici, denizcilik ve su ürünleri uzmanı Zafer Murat Çetintaş, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk ve NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Tecer’in görüşlerine başvurarak yazdıkları makalelerinden istifa ederek bir araştırma yaptım.

Uzmanlara göre, aşırı avlanma ve deniz kirliliği, bu olumsuz gidişin temel sebepleri arasında. Balıkçılar için 1 Eylül'e kadar sürecek yasak 15 Nisan'da başlıyor. Uzmanlara göre, aşırı avlanma ve deniz kirliliği nedeniyle balık türleri azaldı. Bu durum tezgahlardaki balık çeşitliliğini ve fiyatları da etkiledi.

KESİCİ’NİN GÖRÜŞLERİ

Süleyman Demirel Üniversitesi, Eğirdir Su Ürünleri Fakültesi emekli öğretim üyesi ve Su Enstitüsü kurucusu, TTKD Bilim Kurul üyesi limnolog Dr.Erol Kesici’nin görüşleri: Balon balığı (Lagocephalus sceleratus) benekli-sarı-cüce balon balığı. 

Ülkemize Kızıldeniz’den Akdeniz’e 2000 yılında yayıldığı bilinen istilacı bir tür olduğu bilinmesine ve deniz sularının ısınmasıyla giderek artış göstereceği belirtilen dünyanın en zehirli 2. türü, şimdiye kadar alınmayan/ yetersiz kalınan önlemler nedeniyle tüm Akdeniz’e oradan Ege-Marmara -Karadeniz de dağılım göstermektedir.  İstilacı tür tuzlu-acı-tatlı sularda da yaşayabilmektedir. Boyları 2 cm-1.5 m.  büyüklükte 202 türden oluşmaktadır. Su kaynaklarının yok edici türü, daha çok suların dip kısımlarında yaşayan balon balıkları adeta yok edici gibi her türlü canlıyla beslenir. Kedilerin bile yanaşmadığı/yemediği bu tür balıklara dokunulmamalı ve tütü-temizlenmesiyle ilgili bilgi ve eğitime sahip olmayanlar balon balığı yememelidir. Balon balıklarının deri ve dikenlerinin tehlikeli oluşturacağından balığa çiplak elle dokunulmamalıdır.

İSTİLACILARLA MÜCADELE

Mücadelede  yapılması gereken temel koşul, denizlerimizin ekosisteminin ve biyolojik çeşitliliğinin korunması çok önemlidir. Balon balıklarıyla Akdeniz’deki büyük Akya balık gibi büyük balık türleri ve deniz kaplumbağaları tarafında doğal biyolojik denge- döngüseli beslenme zinciriyle sağlanabilirdi. Ne yazla ki Akya türleri Akdeniz’de yıllardır çok aşırı avcılıkla yok edildi. Deniz kaplumbağalarının yaşaması için deniz çayırları çok önemliydi, ne yazık ki hale sahil kesimlerinde deniz çayırları (erişteleri) turizm vb. amaçla yıllarca söküldü ve kirlilikle yok edildi. Bu gibi nedenle istilacı türler kolaylıkla her alanda yayılmakta, plajlarda da rastlana bilmektedir. Ekosistem tahribatının insana ve dolayısıyla canlı yaşamının adeta geri dönüşümü. Kimse küresel ısınmaya bahane bulmasın. 2000 yılında ve öncesinde istilacı türlerle ilgili bilimsel önlemlerin alınması sürekli gündeme getirildi de. Riske girildi. Halbuki risk sonucu oluşacak felaketi yaşamak yerine  bilinen, belirtilen bilimsel akılcı önlemleri alıp doğayla uyumlu-dost-barışık yaşamak çok önemli ve tehlikesiz olanıdır.

ÇETİNTAŞ’IN BAKIŞI

Denizcilik ve su ürünleri uzmanı Zafer Murat Çetintaş’ın görüşleri: Göz kamaştırıcı mavi sulara sahip Türkiye, yıllar boyunca zengin deniz kaynaklarıyla öne çıkan bir ülke olmuştur. Ancak son zamanlarda denizlerimizdeki balık çeşitlerinde belirgin bir azalma yaşanmakta, bu durum hem ekonomimizi hem de çevremizi tehdit etmektedir.

Son zamanlarda denizlerimizdeki balık çeşitlerinde belirgin bir azalma yaşanmakta, bu durum hem ekonomimizi hem de çevremizi tehdit etmektedir. 
Peki, denizlerimizdeki bu gerilemenin nedenleri nelerdir?

Türkiye'nin zengin deniz ve nehir kaynaklarına sahip olmasına rağmen, balık çeşitlerinin azalmasıyla ilgili birçok faktörü ele almak gerekiyor. Öncelikle, çevresel faktörler balık çeşitlerinin azalmasında önemli bir rol oynuyor. Deniz kirliliği, aşırı avlanma, su kirliliği gibi etmenler balık popülasyonlarını olumsuz etkileyerek balık çeşitlerinin azalmasına neden olabiliyor.

Özellikle sanayi atıklarının denizlere ve nehirlerin doğal habitatlarına karışması, balıkların yaşam alanlarını yok etmekte ve türlerin azalmasına yol açmaktadır. Bunun yanı sıra, tarım ilaçları ve kimyasal gübrelerin nehirler ve denizlerdeki su kalitesini olumsuz etkilemesi de balık çeşitlerinin azalmasında etkili olmaktadır.
Kimyasal atıkların deniz ve nehir ekosistemlerine zarar vermesi, balıkların üremesini ve yaşamasını olumsuz etkileyerek çeşitliliği azaltmaktadır. Ayrıca, aşırı avlanma da balık çeşitlerinin azalmasında büyük bir etkendir. Avcıların denizlere ve nehirlerdeki balık popülasyonlarını kontrolsüz bir şekilde avlaması, belirli balık türlerinin sayısının azalmasına ve hatta soyunun tükenmesine yol açabilmektedir.
Özellikle endüstriyel balıkçılık yöntemlerinin aşırı avlanmaya yol açtığı bilinmektedir.
Denetim eksikliği ve yetersiz cezai yaptırımlar, kaçak avlanmanın hızla yayılmasına neden olmaktadır. Yasal düzenlemelerin güçlendirilmesi ve denetim mekanizmalarının daha etkin hale getirilmesi, bu sorunla başa çıkmanın önemli bir adımı olacaktır. Son olarak, iklim değişikliği de balık çeşitlerinin azalmasında etkili bir faktördür.

Kıyı alanlarının turizm, sanayi ve konut projeleriyle tahrip edilmesi, balıkların doğal yaşam alanlarını daraltmaktadır. Bu habitat kaybı, balık popülasyonlarını olumsuz etkilemekte ve ekosistem dengesini bozmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma politikalarıyla, doğal yaşam alanlarını koruma çabaları artırılmalıdır.
Deniz suyu sıcaklıklarının artması, denizlerdeki yaşam koşullarını değiştirerek balık popülasyonlarını olumsuz etkileyebilmektedir. Ayrıca, iklim değişikliğinin denizlerdeki asit oranını artırması, balıkların kalsiyum ve magnezyum gibi mineralleri emme yeteneklerini azaltarak yaşamlarını olumsuz etkileyebilmektedir. Türkiye'de balık çeşitlerinin azalmasının temelinde çeşitli nedenler yatmaktadır. Bu nedenlerin başında çevresel faktörler, aşırı avlanma, kimyasal kirlilik ve iklim değişikliği gelmektedir. Bu sorunların çözümü için deniz ve nehir ekosistemlerinin korunması, aşırı avlanmanın önlenmesi, su kalitesinin iyileştirilmesi ve iklim değişikliğine karşı mücadele edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, Türkiye'nin zengin balık çeşitliliği yok olmaya mahkum olabilir. 

ÖZTÜRK’ÜN YORUMU

Su Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk’un görüşleri:  Fiyatların yükselmesinin aşırı avcılık ve kirlenmeye bağlı olduğu belirtilirken, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk dikkati çeken uyarılar yaptı. Öztürk, birçok balık türünün yok olduğunu ifade etti. Balıkçı esnafı da tezgaha gelen balık miktarının az olduğunu, fiyatların yüksek olduğunu söylüyor.

Marmara Denizi için ciddi bir planlamanın yapılması: Prof. Dr. Öztürk, balık türlerindeki düşüşün sebeplerini şöyle anlattı; "Türler azalıyorlar. Avcılık bu durumun en büyük sebeplerinden biri. İkincisi de şüphesiz kirlenme. Kirlenmeyi yok sayamayız. Kirlenme önemli çünkü ekosistemin korunması açısından, kirlenmemin önlenmesi açısından arıtmanın yapılması lazım. Onun için de yatırım yapılması lazım.

Marmara Denizi için ciddi bir planlamanın yapılması lazım. En son kalkan balığı Marmara Denizi'ndeydi artık yok, uskumru, kolyoz, orkinos, dil balığı, kırlangıç yok. Bu yoklar listesini daha sayabilirim. Bir dönem aşırı bir avcılık yapıldı. Mesele 1500 ton avcılıktan 300 ton avcılığa düştü. Üretimde de azalma var, dolayısıyla karides Marmara Denizi'nde çok fazla avlandı ama bu sadece karides meselesi değil diğer balıklar için de geçerli."

"Karides azalmayı ve değişimi belirler"

Prof. Dr. Öztürk, aşırı avcılığa dikkati ederek sürdürülebilir balıkçılığın yapılması gerektiğini belirterek, "Marmara Denizi'ndeki biyoçeşitlilik için karides çok önemli çünkü dipte yaşayan bir canlı türüdür. Ağırlıklı iç ve dış pazarlar da ihraç edilir. Dolayısıyla karides avcılığının sürdürülebilir olması lazım. Karidesten ayrılmayan dipte yaşayan deniz yıldızından tutun, deniz kestanesine kadar küçük balıklar gibi birçok tür yakalanıyor. Ağ gözünün açıklıklarının düzenlenmesi lazım. Izgara sisteminin yapılması lazım. Onun için bu karides meselesi ciddi bir mesele. Karides, biyoçeşitliliğin korunması ve Marmara Denizi'nde avcılığın devam etmesi açısından önemli çünkü geleneksel bir avcılıktır. Eğer karidesin sürdürülebilirliğini devam ettirebilirsek küçük balıkçıların avcılığını da devam ettirmeyi sağlayabiliriz. Karides ekosistemin tabanında oldukları için karides azaldığı zaman öteki türler de azalır. Bu durum Marmara Denizi'ndeki hem azalmayı hem değişimi belirler. Karides diye geçmeyelim korunması için yeni tedbirler alalım. Avcılığın kota sistemi ile yapılması gerek. En azından tekne sayısını azaltalım. Tekne sayısını azaltırken de bölgesel balıkçılığa geçmek lazım" diye konuştu.

HAMSİNİN DURUMU

Son 30 yılda Karadeniz’deki ekonomik öneme sahip balık türü sayısının 26’dan 6’ya düştüğü bildirilmiştir. Bu sayının düşmesinde çevresel kirlilik faktörlerinin de etkili olduğu bir gerçektir. Karadeniz’in yerel türü olan hamsinin (Engraulis encrasicolus) son durumunun da değerlendirildiği raporda, özellikle soğuk mevsimlerde hamsilerin kuzeye yaptıkları göçün azalacağı hatta durabileceği ve ülkemizin önemli bir ekonomik kaynağının kuruyabileceği öngörülmüştür.
Bunun sebebinin su sıcaklığı ve hamsilerin yağlanma oranları arasındaki paralelliktir. Hamsilerde görülen yağlanma boyunca, su sıcaklığı ile hamsi kışlama göçü arasında güçlü bir etkileşim ve bunu takiben stok dağılımı vardır.
Hamsi türü için söylenebilecek diğer bir durum ise şudur: Hamsiler sürü halinde yaşayan türlerdir. Ancak, kar yağışının olmadığı dönemlerde su sıcaklığı yüksek kalmaktadır ve hamsiler sürü oluşturamamaktadırlar. Bu durumda bu türlerin stoklarında kayıplara neden olmuştur.
Ülkemizde en çok avlanan türlerden biri de istavrit türleridir. Ancak av sezonunun başlangıç tarihi, anaç istavritlerin yumurta dökme dönemlerine denk gelmesi nedeniyle sayılarının azalması çok yakın bir gelecekte gerçekleşebilir. Çünkü küresel ısınma, suların çok geç soğumasına sebep olmaktadır. Birçok sucul organizma gibi bazı balık türleri de küresel ısınmanın etkilerinin incelenmesinde biyobelirteç görevi görürler. Balık türlerinin yumurta, larva ve juvenil denilen ergin öncesi gelişmesinde su sıcaklığının önemi büyüktür. Özellikle denizlerden nehirlere veya nehirlerden denizlere göç eden balık türleri su sıcaklığı değişimlerinden olumsuz yönde etkilenirler. Akdeniz’in güneyinde yaşayan günbalığının (Thallossoma pavo) artık Marmara Denizi’nde de görülebilmesi sıcaklık dağılımının kuzey bölgeleri de etkilediğini açıkça göstermektedir. Omurgasız türlerden bir tür denizkestanesinin (Arbacialixula) Kuzey Ege ve Marmara Denizi’nde sıklıkla görülmesi zorunlu biyolojik göçün karasularımızda gerçekleştiğini haber vermektedir.

Kaynak: https://sputniknews.com.tr/20230409/marmara-denizinde-balik-turu-azaldi-1069390390.htm-https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/236029-TUDAV- Denizcilik ve Su ürünleri Uzmanı Zafer Murat ÇETİNTAŞ, , İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) Başkanı Prof. Dr. Bayram Öztürk ve NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Tecer

Devam edecek…