Bayram temizliği… Annelerimizin eskiden “O dolaplar bayram görecek!” diyerek başlattığı, bizim de “Biz göremeyecek miyiz?” diye düşündüğümüz kutsal ritüel! Ah canım annem, günlerce ama günlerce ev temizletirdi bize. O günlerde bir temizlik programı yapılmaz, "Bu eve bayram gelecek!" diye seferberlik ilan edilirdi. Bu temizlik sadece evi değil, psikolojimizi de silip süpürürdü. Çünkü bir bayram temizliği, düğüne hazırlık ciddiyetinde yapılır ve yorgunluktan düğün salonunda değil, bayram boyunca koltukta uyuyakalırdık.

Bayram öncesi anneler, ellerine aldıkları bezle adeta bir savaşçı gibi evin her köşesine saldırırdı. Camların arkasına saklanan toz zerrecikleri bile bir şansının olmadığını bilir, bir gün bile daha fazla yaşama umudunu kaybederdi. “O koltuk kaldırılacak, altı süpürülecek!” cümlesiyle, biz de bir anda olimpik ağırlık kaldırma sporcusuna dönüşürdük. Normalde iki kişi zor kaldırılan masalar, o an tek elle kenara çekilir, herkes adeta bir Herkül gücü kazanırdı.

Eğer halılar balkonda değilse, o evde tam teşekküllü bir bayram temizliği yapılmıyor demektir! Ah o eski günler ah… Halı yıkamak hem fiziksel hem ruhsal dayanıklılık testiydi. Önce halıyı balkona taşı, sonra deterjanı dök, fırçala, durula, sık, as… Bitti mi? Hayır! Şimdi bir de kurumalarını bekleyelim. Halılar güneş görsün diye tüm mahalleye “Biz temizlik yaptık!” diye ilan verir gibi balkonlardan sarkıtılırdı. Şimdilerde öyle mi? "Metrekaresi kaçtan yıkatılıyor?" sorusu, eski halı yıkama geleneklerinin üzerine koca bir sünger çekti. Ah o eski günler ah… Bir halı yıkandı mı, ev halkı neredeyse bir hafta kendine gelemezdi ama temizliğin verdiği gururla tüm yorgunluk unutulurdu.

Mutfakta çamaşır suyu kokusu, camlarda damla izi kalmasın diye sil baştan yapılan temizlik… O kadar emek verilir, camlar dört kez silinir, yerler defalarca süpürülürdü. Ama bayram sabahı yine de "Ay bir kez daha süpürelim şu evi" denirdi. Sadece temizlik değil hatırlarımdaki… Rendenin arkasına sürtülerek yapılan kalburabastılar… Renk renk alınan bayram şekerleri… Beyaz mendilin arasına konulan gıcır beşlikler… Bayram sabahı kahvaltısı; sıcak boyoz, gevrek ve mis gibi sucuk kokusu… Kırmızı ayakkabılarım, kolalı gömleklerim… Eve gelip gidenlerin neşesi… Bayram davulcusuyla göbek atmalarımız.

Ah eski günler ah… Şimdilerde hiç tadı tuzu yok buraların. Bayramlar artık telefon ekranında birkaç mesajla kutlanıyor. Çocuklar şeker toplamak yerine, “Bayramda hangi oyun oynayalım?” diye düşünüyor. Geleneklerimizi yaşatmak, bayramları gerçekten bayram gibi kutlamak için elimizden geleni yapmalı, eski günlerin samimiyetini korumalıyız. Her ne olursa olsun, bayram güzellikler getirsin hepimize, memleketimize… Bu aralar çok ama çok ihtiyacımız var değil mi? Mutlu olmaya, ayakta kalmaya, umut beslemeye… Bayramlar güzeldir, bayramlar birleştiricidir. Hepinize umut dolu, güzelliklerle dolu bir bayram diliyorum.

Hayırlı bayramlar…