Birileri yine iş karıştırma peşinde. Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremde 10 ilimiz neredeyse yerle bir oldu. Bugün 10.gündeyiz. Bölgede enkaz altında kalan canlar...

Birileri yine iş karıştırma peşinde. Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremde 10 ilimiz neredeyse yerle bir oldu. Bugün 10.gündeyiz. Bölgede enkaz altında kalan canlarımızı kurtarmak için yüzlerce ekip çalışıyor. Televizonlar sayesinde yaşanan mucizeleri canlı canlı izliyoruz. Binlerce ekip de bölgenin her türlü ihtiyacını karşılamak için canla başla mücadele ediyor. O dondururcu soğuğa rağmen kimse oralara gitmeyeceğim demiyor. Tam bir ölüm-kalım savaşı var... Daha depremin meydana geldiği 6 Şubat sabah başladı tezviratlar. Yani yalan-dolan, ara bozuculuk ve dedikodular. Bunu da en yaygın usulle sosyal medya üzerinden yaptılar. Hala da yapıyorlar. İşte bunun yüzünde devlet de sosyal medyayı yavaşlattı. Buna bile dediklerini bırakmadılar. Neymiş efendim, sosyal medya üzerinden haberleşiliyor, yardımlaşılıyormuş. Bu engellenmiş. Güya iktidar, herşeyi kendi tekeline almak istiyor, kimsenin oraya yardım yapmasını istemiyormuş. El insaf... Yahu sizin bu yalan-dolanınız yüzünden, yaşandı tüm bunlar. Sosyal medyayı, devlete, iktidara çemkirmek için kullanmasaydınız, emellerinize alet etmeseydiniz o mecrayı, belkide bölgeye yardımlar daha önce gidecekti. Bir can daha fazla kurtarılacak, acılar hafifleyecekti. Ama sizin derdiniz bölgenin yaşadığı felaket değildi. Orada enkaz altında kalanları hiç düşünmediniz. Evsiz-barksız kalanlar aklınızın ucuna bile gelmedi. Hep bir ağızdan felaket tellallığı yaptınız. Ben şahidim. Böyle felaketlerde ilk haberleri doğal olarak sosyal medyadan alıyoruz. O sabah hesaplarıma girdiğimde, çok sevdiğim bir arkadaşımın, kendisi de emekli bir asker olmasına rağmen, ilk kurtarma çalışmalarında askerlerin olmadığı yolundaki paylaşımlarını görmem oldu. Hemen televizyonları açarak gelişmeleri izlemeye koyulurken, bölgeden gelen görüntülerde kamuflajlarıyla askerlerimizin orada olduğunu farkettim. Sonradan sosyal medyaya da yansıyan bu olayı, arkadaşıma ilettim ama nafile. O hala benzer paylaşımlarına devam etti maalesef... Gelelim Asrın Felaketi nitelemesine. Bu ifadeye de şiddetle ve insafsızca karşı çıkanlar var. Ben onlara Daha ne olacaktı, ne olmasını bekliyordunuz? diye sormak istiyorum. İlk günlerde 130, daha sonra da 500 atom bombası gücünde olduğu ileri sürülen bu deprem, Asrın Felaketi olmayacaktı da ne olacaktı ya? 10 ilde binlerce bina yerle bir. Nerede ise ayakta kalabilen tek bir yapı yok. Bu yazı kaleme alındığında kaybettiğimiz canlarımızın sayısı 30 binleri aşmış. 13 milyon insanı etkileyen depremde yaralıların sayısını şimdiden ifade etmek zor. Bölgede dondurucu bir soğuk hakim iken, devletimiz milletimiz ile birlikte el ele, tüm imkanlarını bölgeye seferber etmiş durumda. Türkiye’de hayat dururken, devletin tüm kurumları, tüm belediyeler, STK ve yardım dernekleri işi gücü bırakmış bölgeye yardıma koşmuş durumda. AFAD’ı, UMKE’si bir yana, belediyelerimizin arama-kurtarma ekipleri, hatta madencilerimiz, yurt dışından yardıma gelen ekipler canla başla insan kurtarmaya çalışırken, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin hava, kara ve deniz unsurları, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı polislerimiz, jandarmamız hem kurtarma hem güvenlik sağlıyor. Kızılayımız başta olmak üzere, AHBAP, AKUT, adını sayamadığın binlerce kuruluş, özel sektör canhıraş yardım peşinde. Cumhurbaşkanı günlerdir bölgede, bakanlar görev başında, muhalefet liderlerimiz sağolsunlar bölgeye giderek çalışmaları inceliyorlar. Hatta toplantılarını orada yaparak moral desteği sağlamaya çalışıyorlar. Elbette bu kadar büyük ve bugüne kadar dünyanın görmediği büyüklükteki bir depremde aksaklıklar, hatalar ve yanlışlar olacaktır. Bunları tesbit etmek ve dile getirmek gayet doğaldır. Ama bunu yaparken, kırıcı olamak, hakaret etmek, hatta bel altı vurmak, şu ortamda doğru değildir. Tüm Türkiye olarak büyük acı yaşarken, can kurtarmaya, yardım etmeye çalışırken, aşırıya kaçan söylemler, insanımıza asla ve asla yakışmıyor. İktidarı, Asrın Felaketi dedi, medya ekranlarına Asrın Felaketi yazdı diye linç etmeye kalkmak, bu söylemin ardında art niyetler aramak, bu vatanı seven ve koruyan hiçkimsenin edeceği laf değildir. Bugün yapılacak tek şey, acıları paylaşmak, yardım ve destek, ve de susmaktır. Hele şu felaketin acılarını ve etkilerini bir hafifletelim, istersek kozlarımızı o zaman paylaşırız. Nokta... KAZIM ERKMEN