Ukrayna’daki savaş milyonların dilinde.

Ukrayna’daki savaş milyonların dilinde. Televizyonlar sabahlara kadar bas bas bağırıyor. Deyim yerindeyse ağzı olan konuşuyor. Yok efendim! Putin nükleer kartını oynarmış. Yok efendim! Nükleer tesislere füze düşerse ortalık yangın yerine dönermiş. Kimin umurunda efendim. Dünya korksun! Biz zaten “şerbetliyiz”. Hatırlayalım Çernobil’i. Binlerce kişi hayatını kaybetmiş, 500 bin kişi evlerinden ayrılmış, dünya nükleer alarma geçmişti. Peki ya biz de? Bi kere medyamız şimdikinden çok daha hızlıydı. Manşeti hemen çaktılar. “Türkiye için tehlike yok” Radyasyonlu çay söylentileri ayyuka çıkınca dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı, basının karşısına çay bardağı ile çıktı. “İçtim bir şey olmadı. Marul gibi yemezseniz tehlikesi yok” dedi. Radyasyona karşı şöyle dolu dolu bir de kahkaha patlattı. Bir başka bakanımız, “Türkiye’de radyasyon var diyen dinsizdir” dedi. Çankaya’daki zirvede çay ikram edilince Cumhurbaşkanı Evren de topa girdi. Başbakan Özal’a dönüp “Bize radyasyondan madyasyondan bir şey olmaz” dedi. Özal bu. Kurt siyasetçi. Kaçırır mı fırsatı? Azıcık radyasyonlu çay, sağlığa faydalı” deyiverdi. Kahkahalar yine gırla. Avşar kızı magazin sayfalarına çayla poz verdi. Manşet: “Acı patlıcanı radyasyon çalmaz” 60’lık Mehmet Dede cinsel gücünü radyasyon sayesinde geri kazandı. Manşet: “Böyle radyasyona can kurban.” 65’lik Azize nine ise ruh sağlığım bozuldu diye koskoca SSCB’yi mahkemeye verdi. Manşet: Komünistler şimdi yandı. İşin acı yanı ise aynı günlerde radyasyonlu olduğu belirtilen fındık kabukları “bilerek ve isteyerek aldım” diye kağıt imzalatılarak vatandaşa satılıyordu. Ama içiniz rahat olsun. Kabukların yanında kullanma kılavuzu da veriliyordu. Peki bir şey oldu mu? Elbette hayır. Aradan 10 yıldan fazla zaman geçti. Türkiye, dünyadaki nükleer kazalar listesine adını ilk 20’den yazdırmayı başardı? Üstelik hiç nükleer tesisi olmadan. Tıbbi bir cihazdan sökülen Kobalt-60 maddesinin taşındığı kurşun kalıplar, İstanbul’un göbeğinde hurdacıya satıldı. Hem de kilo hesabı ile. 13 kişilik aile radyasyona maruz kaldı. Çekirdek kayıptı. Önce takım elbiseli yetkililer hurdalığa geldi. Sonra da dozerler. Vatandaş durur mu? Yüzlerce kişi olay yerine koştu. Hiçbir koruyucu elbise olmadan yapılan aramaları, 10 metreden günlerce izlediler. Allahtan polis güvenlik şeridi çekmeyi unutmamıştı. Çekirdek bulunamadı. Günler sonra belediye ekipleri görevi devraldı. Çalı süpürgelerle hurdalığa daldı. Her yer pırıl pırıl oldu. Hurdacı aileye tazminat ödendi. Olay unutuldu.. Bize bir şey oldu mu ? Elbette hayır. Şimdi Akkuyu’da nükleer enerji santrali kuruyoruz. Hem de her gün sabahlara kadar atacağı nükleer füzelerle 3. Dünya savaşı çıkarıp çıkarmayacağını tartıştığımız Ruslarla kol kola. Peki endişeleniyor muyuz? Elbette Hayır. Bizim vatandaşımızı bugünlerde nükleer değil ama motorin ve yağ endişelendiriyor.