Türk edebiyatının önemli kalemlerinden Rıfat Ilgaz, 7 Mayıs 1911’de doğdu; 7 Temmuz 1993’te aramızdan ayrıldı. Oğlu Aydın Ilgaz’la doğum gününde babasını ve milyonlara tesir eden eserlerini konuştuk...

Türk edebiyatının önemli kalemlerinden Rıfat Ilgaz, 7 Mayıs 1911’de doğdu; 7 Temmuz 1993’te aramızdan ayrıldı. Oğlu Aydın Ilgaz’la doğum gününde babasını ve milyonlara tesir eden eserlerini konuştuk “Hababam Sınıfı”nda eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumu anlattı. “Karartma Geceleri”nde 2’inci Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın yokluk günlerindeki Türkiye’yi ve bir aydının mücadelesini kaleme aldı. “Karadeniz’in Kıyıcığında” romanında edebiyatımızın pek uğramadığı bir coğrafyanın yaşam koşullarına uzandı. Rıfat Ilgaz 109 yaşında ve oğlu Aydın Ilgaz’la onu konuştuk. Rıfat Ilgaz’ın tam da şu günlerde bir kitabını okuyacak olsak kitaplıktan hangi kitaba uzanmamız gerekiyor sizce? Aslında sadece Türkiye değil bütün dünya şu salgından dolayı bazı şeylerin değerini öğrendi. Bir köye yerleşip üç beş tavuğu beslemek, sütünü, yoğurdunu kendi başına üretmek bugünlerde sadece benim yaşımdakilerin hayali değil. Bütün bir toplum, bunun kıymetini öğrendik. Şehirler köyündeki tarlasını bırakıp ya da satarak gelen insanlarla dolu. Ekonomimiz üretime değil de sıcak paraya dayanmış durumda. O nedenle “Çalış Osman Çiftlik Senin” kitabı bugünlere denk düşüyor. Bütün bir toplumun yaşadığı bir hayal kırıklığını görebiliyoruz. Yıllar önce İstanbul’a gökdelenler dikilirken gökdelenler varoş olacak dedim. Bugün oralarda yaşayan ve havuzlu bir yerde yaşayacağım diye ev satan insanlar o havuzların bile beton yığınları arasında nasıl sağlıksız olduğunu gördü. Bizi gökdelenlerden dair satın almak kurtarmaz, üretmek ve toprağa kıymet vermek kurtarır. Sizinle bu konuşmayı yaptığımızda Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idam edilişlerinin ölüm yıldönümündeyiz. Babanız Rıfat Ilgaz Türkiye solunun 1940’lı yıllarına damgasını vurmuş bir isim olarak bu kuşağa nasıl bakıyordu? Babam, o kuşaktan gençlerin değer verdiği bir insandı. Tabii ki babam güzel bir dünya düşü peşindeydi. 1968 gençlik kuşağı babamın yakından bildiği bir kuşaktı. Hayatta kalanları babamla hep yan yana geldi. Babamın “Elif’in Babası” şiiri de 6’ıncı Filo’nun İstanbul’a gelişi esnasında ölen bir yurtsever için yazılmıştır. Şöyle der Rıfat Ilgaz, “Gemiler gösterecekti dizi dizi/Tutsaklığın kirli duvarlarına çizilmiş/ Sonra ışıklı yüzler gösterecekti gencecik/ Işıklı yüzlerde parça parça bulut.” Babanızın sürekli olarak Hababam Sınıfı’yla gündeme gelmesini nasıl değerlendiriyorsunuz? Hababam Sınıfı roman olarak her kuşaktan insanın beğendiği bir eser. Aslında eğitim sistemimizin sorunlarını anlatan bir roman. Hababam Sınıfı filmleri de aynı beğeniyi almıştır; ancak romanın gelecekte ruhuna uygun bir şekilde uyarlandığını görmek benim dileğimdir. Babam, elbette sadece Hababam Sınıfı yazarından ibaret değil. Araştırmacılar da, genç kuşak da günden güne onu daha çok okuyor ve tanıyor. Karartma Geceleri, Karadeniz’in Kıyıcığında, Pijamalılar gibi eserlerinin yanı sıra şiirleri de önemlidir. Server Tanilli, Nazım Hikmet’ten sonra insan manzaraları konusunda çok önemli bir şair olarak sayar babamı. Bunun dışında Marko Paşa gibi bir dergiyi çıkarması da anılmalıdır. Bugünler Rıfat Ilgaz’ın yazmak isteyeceği günler miydi sizce? Sanmıyorum. Hatta babam böyle bir dünyaya doğmak da istemezdi.  Ben de babamın aydınlık ve güneşli bir dünyaya doğmasını isterdim. Yaşasaydı elbette bugünleri yazardı; ama 1940’ların karanlığını görmüş birinin bugünleri çok da memnun mutlu yaşayacağını düşünmüyorum. Ilgaz’a mektup Mazlum VESEK Sevgili Rıfat Amca, Masamda sizin “Karartma Geceleri” kitabınızdan iki tane var. Birinde sizin gençlik fotoğrafınız var; oğlunuz Aydın Ağabey’den özellikle istemiştim bu baskıyı. İstemek ne kelime? Masasında görünce direk el koymuştum: “Aydın Ağabey, Rıfat Amca’yı genç görmek çok güzel,” demiştim. Diğer baskı daha yakın bir zamana ait. Kapağında bir pencere var. Pencereden sızan ışık tel örgülerin ve defterlerin ve kitapların üzerine düşüyor. Rıfat Amca, Size bu mektubu yazdığımda dünyada “umumi harp” yok. Hani kiminizi sefil kiminizi şair eden bir harp… Dünyayı saran bir salgın, sizin 1940’larda yaşadığınız yeryüzünün bir benzerini gösterdi bize. Dünyayı yağmalamakta, insanlığı sömürmekte sınır tanımayan dünyanın egemenleri; sınır tanımayan bir belayı hayatımızın içine bıraktılar. Aynı harp yıllarındaki gibi sınırlar çekilmiş, herkes müdafaa hattına çekilmiş ve insanlık nefes almayı bekliyor. Akşamlarımızda “karartma” yok. Ama alabildiğine aydınlık içinde de değiliz. Dün (7 Mayıs). Siz, bugün 109 yaşına girdiniz. Sizi anmak ve hatırlamak için köşeli rakamlar beklenir genelde. Sizin, doğum yıl dönümünüz için olmasa da ben sizi daima hatırlar ve yazarım. Sevgili Rıfat Amca, Sizi çocukluk yıllarımda tanıdığımda babamın ve benden büyük kardeşlerimin elinden düşmeyen kitaplarınızı gördüğümde, günün birinde sizden söz edecek kadar ardı ardına cümle kurabilecek biri olmayı isterdim. Sizi çok anlattım, nasip oldu. Ama hala size dair ne söylersem söyleyeyim, sizin hayatımıza kattıklarınızı karşılamıyor. Biz, hala “Hababam Sınıfı”na gülüyoruz. Sizin anlattığınız o çocuklar hala bizim sınıf arkadaşımız. Sizin “Karartma Geceleri” romanınız hala umutlu ve aydınlık bir yarına dair bir şeyler söylüyor, bize. Size ne kadar teşekkür etsem, azdır. “Karartma Geceleri”nin kahramanı Mustafa Ural’ın direnci olmasaydı ben bu dünyayı ıssız bir okul bahçesi gibi kabul edip, etrafımdaki hayat dolu genç coşkuyu göremeyecektim. Mustafa Ural’ı sayfalar arasında sürüklenerek okuyan yolumu kesmeseydi, ben sayfalar dolusu bir hikayeyi yazamazdım. Yaşananlar bir zaman diliminde yerinde sayardı. Sizin Türkçeye armağan ettiğiniz eserler hala hayatımızın içinde. Çocukları, baharı, kıyıları seven yüreğiniz sohbetlerimizin içinde. Şiirleriniz ne güzel manzaralar asıyor hayatımızın sokaklarına, hem de duvarları hiç sevmeden. Merhaba Rıfat Amca. Sizi unutmuyoruz…