Türkiye tarihi günler yaşıyor ve tarihi bir kırılma anının eşiğinde bulunuyor. 28 Mayıs’ta bir kez daha sandık başına gidecek ve oyumuzu askında bir kişiye değil, bir kadroya vereceğiz. Vermeliyiz…...

Türkiye tarihi günler yaşıyor ve tarihi bir kırılma anının eşiğinde bulunuyor. 28 Mayıs’ta bir kez daha sandık başına gidecek ve oyumuzu askında bir kişiye değil, bir kadroya vereceğiz. Vermeliyiz… Bunu yaparken de siyasi parti üyesi, müşahit, gözlemci diye bakmadan; oyumuza ve sandığımıza sahip çıkacağız. Geçen haftalarda kıymetli okurlarımız ile paylaşmıştım. Hiçbir siyasi parti ile illiyet bağı olmayan Oy ve Ötesi’nin gönüllü ekibine katılarak, 14 Mayıs Pazar sabahı saat 06:15’de görev yerimdeydim. Oy ve Ötesi olarak, bu hafta sonu yapılacak seçimde de aynı görevi gururla ve hiçbir karşılık beklemeden yerine getireceğiz.

OYLAR ÇALINABİLİR Mİ?

Bu sütunlar aracılığı ile bir kez daha, ısrarla, önemle ve özellikle vurgulamak istiyorum: 1994’ten bugüne seçimleri izleyen bir yurttaş olarak söylemeliyim ki; Türkiye gibi kağıtla, imzayla, zarfla, mühür basarak seçim yapılan bir ülkede, “normal şartlar altında” seçim hilesi yapılması olasılığı sıfırdır. Hem de koca bir sıfır… Sandıklara sahip çıkılırsa, oylar doğru sayılırsa, ıslak imzalı tutanaklara hatasız geçirilirse, sonrasında ilçe ve il seçim kurullarında birleştirme tutanaklarında hata yapılmaz ise tek bir oy bile birilerinin hanesine haksızca yazılmaz… Pekâlâ, ya bu süreçte hata yapılırsa? O durumda seçimde hile yapılması olasılığı yüzde yüzdür. Yeter ki zincirin ilk halkası olan sandıklarda hata yapılmasın. Zincirin diğer halkalarında bir ihmal ya da hata olsa bile geri dönüşü kolaylıkla mümkün olur. Mesele, gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklememektedir…

CHP’NİN ANLAMSIZ ŞİKÂYETİ

Bu uzunca girizgahı yapmamın sebebi şu: 2023 Türkiye’sinde, onca teknolojik imkâna, altı partinin oluşturduğu onca insan gücüne rağmen; CHP yine şikâyet cümleleri kurmakta ısrar ediyor. Türkiye genelinde 192 bin 214 sandık bulunuyor. İzmir’in göbeğinde, Kırşehir’in bozkırında, Hakkâri’nin mezrasında, Toroslar’ın tepesindeki köyde oy verilen toplam sandık sayısı bu kadar. 6 partinin örgütleri 192 bin 214 kişiyi organize edemiyorsa, sandıklarda sayım tamamlanıp tutanaklara geçirilmeden bu bilgileri bir sistemde toplayıp analiz edemiyorsa… Vay muhalefetin haline! 14 Mayıs sonrasında, olası bir ikinci tur için hiçbir hazırlık yapılmadıysa… Vay ki vay haline! Türkiye, tarihinin en ağır ekonomik krizinin tam göbeğinde bulunurken; adeta ipsiz sapsız mülteci çöplüğüne dönmüşken; bu çöplüğün hızla değiştirdiği demografik yapımız hepimiz için gerçek bir bekâ meselesi haline gelmişken; Merkez Bankası’nın kasası tamtakırken; Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi cari açık, bütçe açığı ve dış ticaret açığında eşi benzeri görülmemiş rekorlar kırarken¸ Türkiye’nin 11 kentinde yaşanan deprem yıkımının maliyeti (resmi rakamlara göre) 104 milyar dolara ulaşmışken… Hâlâ bu ülkede ekonomiyi ilk gündem maddesi yapmayı başaramamış isek, çözülmesi güç bir psikoloji ile karşı karşıyayız demektir.

ÖNCE KADROLARI GÖRELİM

28 Mayıs sonrasında ekonomide olabilecekleri bu yazının içinde ayrı bir bölümde Prof. Dr. Yaşar Uysal hocamın yorumları eşliğinde aktaracağım. Ancak, Cumhurbaşkanlığı görevine aday olan her iki siyasetçiden, kadrolarını açıklamalarını beklemek hakkımız olsa gerek. Yaşadığımız durum, bir kişinin aklı, zekâsı ve iradesi çözülebilecek cinsten değil. Hangi aday kazanırsa kazansın, önünde çok ama çok zorlu bir mücadele bulunuyor. Bu mücadelenin, alanında en yetkin kişiler tarafından yapılması şart. Bugünkü bürokrasiye egemen olan, “evet efendim, sepet efendim”ci, kıymeti kendinden menkul, işi ile ilgili en küçük bir aksiyon alırken bile Cumhurbaşkanından icazet bekleyen profiller ile kaldırılabilecek bir enkaz değil bu. Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Sayın Kemal Kılıçdaroğlu… Ekonomi Bakanınız, Dışişleri Bakanınız, İçişleri Bakanınız, Sağlık Bakanınız, Ulaştırma Bakanınız, Çevre Bakanınız, Aile Bakanınız, Çalışma Bakanınız, Kültür ve Turizm Bakanınız ve diğer bakanlarınız kimler olacak? Yetmiyor… Merkez Bankası’na, BDDK’ya, SPK’ya, Hazine’ye, TMSF’ye, Varlık Fonu’na, TOKİ’ye kimleri atayacaksınız? Bakan yardımcılarınız hangi isimler olacak? Yetmiyor… Sizin yönetiminizde Diyanet İşleri Başkanlığı’nda, YÖK Başkanlığı’nda kimleri göreceğiz? Özellikle Sayın Kılıçdaroğlu için söylüyorum, bu kadrolarınızın çoktan belirlenmiş olması gerekmiyor muydu? Koca bir ülkenin kaderini, sizlerin atayacağı kişilerin yeteneklerine, liyakatlerine emanet edeceğiz. Edebilecek miyiz? Hepimiz için yakıcı ve on puanlık sınav sorusu bu… Artık sizleri kadrolarınızla birlikte görmek ve değerlendirmek, seçimimizi buna göre yapmak istiyoruz… +++++++++

PROF. YAŞAR UYSAL UYARIYOR: “BUGÜNE KADAR EŞİ GÖRÜLMEMİŞ BİR KRİZİN İÇİNE DÜŞEBİLİRİZ”

Prof. Dr. Yaşar Uysal, bu toprakların yetiştirdiği düşünce namuslusu ekonomistlerin başında gelir. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yaşar Uysal hocam ile 3 sezon boyunca ekonomi programı yapma keyfi ve onuru yaşadım. Rakamların dilini çözme becerisine her zaman hayran olduğum, bilgi ve veriye dayalı analiz ile yorum yapan Yaşar hocamın, 28 Mayıs ve sonrasına yönelik çok önemli uyarıları var. Halktv internet sitesine konuşan Uysal, başlığa çıkardığım uyarıyı yapıyor ve Türkiye’nin ekonomide bugüne kadar görülmemiş nitelikte bir kriz ile karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekiyor. Ödemeler Dengesi, Merkezi Yönetim Bütçesi ve TCMB Analitik Bilançosu'nun eş anlı olarak bu derece bozulduğu bir dönem hatırlamadığını vurgulayan Prof. Dr. Yaşar Uysal’ın şu uyarı ve analizlerine kulak kabartmakta fayda var:

İŞTE ÇOK ÖNEMLİ TESPİTLER

Alarm zilleri Merkez Bankası bilançosu için çalıyor. 16 Mayıs itibarıyla bilanço içi net döviz rezervi eksi 13,5 milyar dolara düşmüş durumda. 10 Nisan tarihinde bilanço içi net döviz rezervi 800 milyon dolar fazla vermişti. Demek ki bir ayı biraz aşan dönemde yaklaşık 14 milyar dolarlık rezerv kaybı olmuş. 5 Mayıs haftasında Merkez Bankası'nın swap borcu 57 milyar dolara ulaştı. Böylece swap borcu dahil Merkez Bankası'nın net rezervi, diğer deyişle rezerv açığı 70 milyar doları aştı.  Ödemeler dengesi de hem cari açık hem de finansmanı yönünden ciddi sorunla karşı karşıya bulunuyor. Cari açıkta da derin endişeler yaratan düzeyler söz konusu. 2023 Ocak-Mart dönemini kapsayan ilk çeyrekte cari açık, geçen yılın ilk çeyreğine göre yüzde 33,3 oranında artarak 23.5 milyar dolara ulaştı. Bu dönemde doğrudan yatırım, portföy yatırımı ve mevduat-kredi kanalından toplam net 10.2 milyar dolar tutarında dış kaynak girişi söz konusu. Net hata noksan kaleminde ilk çeyrekte 800 milyon dolarlık çıkış yaşanmış. Bu gelişmelerin sonucunda yani dış kaynak girişinin cari açığı finanse edememesi nedeniyle ilk çeyrekte rezervler de 14.2 milyar dolar azalmış.  Zaman zaman kur riski algısının barometresi işlevi görebilen net hata noksandaki çıkışın dolar kurunda artış beklentisiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. 2022 yılının Ocak-Nisan döneminde bütçe açığı sadece 19,4 milyar TL iken 2023 yılının aynı döneminde yüzde 1871 yani yaklaşık 18,7 kat artış göstermiş ve 382,5 milyar TL’ye yükselmiştir. Bu açık cumhurbaşkanı adaylarının taahhüt ettiği bayram ikramiyeleri, temmuz ayında kamu çalışanlarının ücretlerine yapılacağı açıklanan zamlarla daha da artacaktır. 100 milyar doları aşan kur korumalı mevduat (KKM) nedeniyle olası kur artışlarının getirebileceği devasa yük, bütçe açığını başka boyutlara taşıyabilir. Dolardaki her 1 TL’lik artış kur korumalı mevduatın bütçeye maliyetini 106 milyar TL artırıyor.  Bankaların kur korumalı mevduata uygulayacağı faizin serbest bırakılmış olması bu maliyetin azalmasına imkan verecek. Sosyal güvenlik sisteminde de EYT düzenlemesi sonrasında yük ağırlaştı. Aktüeryal denge rasyosu daha önce yaklaşık 1 emekli için 1.8 kayıtlı çalışandı. EYT sonrasında bu oranın, 1 çalışana 1.6'ya kadar düşebilecek. Dolayısıyla gelecek yıllarda emeklilerin yeterli maaş alması güçleşeceği gibi sosyal güvenlik sistemi üzerinden emekli aylıklarının ödenebilmesi için bütçeden daha çok fonlanması gerekecek.  Ufukta artışa geçmiş enflasyon, yavaşlayacak büyüme, yükselecek işsizlik görünüyor. Döviz kurlarında mevcut düzey korunsa da gerileme yaşansa da artış olsa da ciddi sorunlar yaratacak. Ekonominin fay hatlarında ciddi bir enerji birikimi var. Bunun ekonomik depreme dönüşmemesi için cumhurbaşkanı adaylarının ekonomi yönetimini kimlere bırakacağını ve uygulayacakları restorasyon programını acilen açıklaması memleketin ve insanlarımızın hayrına olacaktır. +++++++++ HAFTANIN SÖZÜ Boş yere canı yanmaz insanın. Ya bir eksiklik vardır geleceğe dair ya da bir fazlalık geçmişten gelen. Fuzuli