Benim gibi ilköğretim çağını 80’li yılların başında yaşayanlar için özel okullar dudak bükülen kurumlardı. Sözgelimi o yıllarda İstanbul’da –bugün hâlâ marka olan- sayıları iki elin parmaklarını geçmeyen özel okul bulunurdu. 

Bunların dışındaki az sayıda okula da, devlet okullarında başarısız olmuş, handiyse bir baltaya sap olamayacağı belli olan çocuklar giderdi. Bu durum aşağı yukarı 2000’li yıllara kadar böyle devam etti. 
2024 yılında geldiğimiz noktada ise hemen her mahalle arasında öğrenci kaydeden, eğitimci yetkinliği tartışmalı, öğrenci başına belirledikleri ücreti neye göre ve kime göre saptadıkları anlaşılmayan bir yığın okul görünümlü bina ortaya çıktı…

DEVLET BU İŞİN NERESİNDE? 

Geçen hafta İzmir’den Aliağa yönüne doğru seyahat ederken, Çiğli’den sonra (sadece Çanakkale yolu üzerinde) 7-8 özel okula tanık oldum. Milli Eğitim Bakanlığımız bu okulların depreme dayanıklı olmasından belirledikleri fiyat politikalarına, eğitimci yetkinliklerinden okulların fiziki koşullarına kadar velileri doğrudan ilgilendiren sorunlara ne derecede önem veriyor, emin değilim. 
2024-2025 eğitim yılı kayıt sezonu yeni başlamışken İzmir özelinde durumu değerlendirmek için, kentteki en üst derecede yetkili olan İl Milli Eğitim Müdürü Sn. Ömer Yahşi ile yakın zamanda bir araya gelecek ve okullardan gelen belgeli şikâyetleri detayları ile ileteceğiz. Sayın Yahşi kenti iyi tanıyan ve bulunduğu göreve ikinci kez atanan yetkin bir eğitimci. 

1. SINIF İÇİN 450 BİN TL 

Özel okul ücretleri ile yüzleşen veliler adeta isyanda. 
Çocuğunu ilkokul 1’inci sınıfa kaydettirmek isteyen bir dostuma önerilen en iyimser rakam 450 bin TL seviyesinde. Bugünkü döviz kuru ile 14 bin doların üzerine karşılık geliyor. 
İlkokulda kayıt yenileyen bir başka dostuma önerilen rakam ise 300 bin TL’den fazla. Bu da yaklaşık olarak 10 bin dolarlık bir maliyet çıkarıyor. 
Hemen tüm okulların uyguladıkları sistem, ilkokula yeni başlayan öğrenciler için belirlenecek ücretlerin, olabildiğince yüksek tutulması yönünde. Bu durumda 2’inci ve sonraki sınıflara yapılacak devam kayıtlarda, rakamın hep yüksek kalması sağlanıyor. 
Elbette yüksek enflasyonun işletmeler üzerindeki olumsuz etkisini yadsımıyoruz.  Özel okulların aynı zamanda birer işletme olduğunun da farkındayız. 
Ancak…
Geçen yıllarda 5 bin dolar seviyesine karşılık gelen yıllık okul ücretleri, hem enflasyon etkisinin hem de dövizdeki artışın çok üzerinde artış kaydediyor. 
Devletin, özel okullara öğrenci başına 13 bin ilâ 18 bin TL arasında destek verdiğini de unutmamak gerekiyor. 

“ETÜT” KAMUFLAJI 

Veliler zaten devletin özel okullar için açıkladığı artış oranının biraz daha üzerine boyun büküyor konumdalar. Ancak teklif edilen artış oranları yüzde 120 ilâ 150 arasına karşılık geliyor.
Aradaki fark ise, çeşitli adlar altında alınan ek ücretler ile velilere yansıtılıyor. Bunların başında ise “Etüt Eğitim Destek Programı” ve benzeri adlar altında alınan ücretler geliyor. 
Bizzat araştırarak kaydetmek istiyorum. 
Hemen her okulda alınan bu ek ücretler, ders saatlerine haftada bir gün ve okul çıkış saatine eklenen, pek çoğu göstermelik eğitim saati ile kamufle ediliyor.
Yetmiyor… 
İlkokul çocukları için zorunlu tutulan yemek ücretleri, gelecek yıl bu yıla oranla üç kata yakın artış kaydediyor. 
Benzer bir durum bir başka dostumun yaptığı matematik hesapta dikkat çekiyor. 
İşte somut bir örnek: 

GÜNLÜK YEMEK BEDELİ 550 TL 

Karşıyaka’da bir özel ilkokulun, 2024-2025 eğitim sezonu için belirlediği ücret 85 bin TL seviyesinde. Taksitli ödeme seçeneğinde bu rakam 87 bin TL’ye karşılık geliyor. 
Sömestr tatili, iki ara tatil dönemi, dini ve milli bayramlar vs gibi okulların kapalı olduğu özel günler çıkarıldığında, bir ilkokul çocuğunun okul yemekhanesinde yediği tek öğünün maliyeti 550 TL’ye karşılık geliyor. Yemeklerin pek çok okulda mutfaklarda yapıldığını, mutfağı olmayan okullarda ise toplu yemek alımı olarak dışarıdan getirildiğini, birim maliyetinin de piyasa ortalamasının çok altında olduğunu kaydetmek gerekiyor. 
Ve dövizdeki artış gerekçesi…
Bornova’daki bir diğer eğitim kurumuna 7. sınıfta okuyan çocuğu için kayıt yenilemeye giden bir diğer öğrencimizin velisi, geçen yıl ödediği bedelin yüzde 150 fazlası önerilince, okul yöneticisi “dövizdeki artış”tan dem vurmaya başlıyor. 

GİDERLER DOLARA MI ENDEKSLİ? 

İnsan sormadan edemiyor: 
Özel okulların hangi giderleri dövize endeksli? 
Elektriği, doğalgazı, öğretmen ücretlerini, genel giderleri dövizle mi ödüyor bu okullar? 
Hâl böyle iken neden ücretler hem TL enflasyonun çok üzerinde artarken hem de döviz bazında yüzde 100’ün üzerinde artış kaydediyor? 
Bu eğitim yılının ikinci döneminde, iki çocuğunu birden özel okuldan almak ve devlet okuluna yazdırmak sorunda kalan bir başka okurum soruyor: “Velilerin haklarını hangi kurum savunacak?”
Bir diğer önemli sorun da servis ücretleri. 
Yıl içerisinde akaryakıt fiyatlarında yaşanan artışlar, belirli aralıklarla ve sürekli olarak velilere yansıtılıyor. Bu nedenle pek çok veli çocuğunu özel araçları ile okullara getirip götürüyor. Bu durum, aynı zamanda servis araçlarının sayısının azalması, trafikteki özel araç sayısının artması ve trafik sıkışıklığı demek. 
İşte bu kritik soruların yanıtlarını Sayın Yahşi ile konuşalım, kamu otoritesinin meseleye bakışını anlayalım istiyoruz. 

+++++

ÖCAL AĞABEYİM ÇOK MUTLU, BİZLER ONDAN DAHA MUTLU… 
 
Meslek ustam, sevgili ağabeyim Öcal Uluç, 90 yıla yaklaşan yaşamının ve 68 yıllık gazetecilik kariyerinin en mutlu günlerini yaşıyor. Bu mutluluğunu her halinden anlamak mümkün. 
Neden mi? 
Hemen anlatalım… 
 Öcal ağabey 2021 ve 2022 yıllarında, bir sene arayla iki büyük acı yaşadı. Sevgili kardeşleri Kemal ve Hıncal Uluç’u toprağa verdi. 
Tüm Türkiye’nin ve elbette biz Galatasaraylılar’ın yakından tanıdığı, mesleğinde her zaman yeniliklerin öncüsü olan Gazeteci Hıncal Uluç’un adı, Mardin’in Midyat ilçesinde açılışı yapılan kütüphane ve etüt merkezinde yaşayacak. 

EĞİTİM YUVASI OLDU 

Bu güzel eğitim yuvası; 2022 yılı Kasım ayında aramızdan ayrılan Hıncal Uluç’un kütüphanesindeki kitapların yanında, en az onun kadar zengin olan Öcal Uluç kütüphanesinden giden kitaplardan oluştu. 
Midyat’taki açılış törenindeki konuşmaların ardından protokol üyeleri, Uluç ailesi ve çocuklar birlikte kütüphanenin kurdelesini kesti. Daha sonra kütüphane gezilerek, kitaplar incelendi. Çocuklar, raflardan seçtikleri kitapları büyük bir heyecan ve keyifle okumaya başladılar.
Törene, Midyat Kaymakamı Ömer Faruk Özdemir, Belediye Başkanı Veysi Şahin, eski Mardin Milletvekili Nihat Eri, İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdurrahim Demir, İlçe Müftüsü Vekili Nurullah Nur ve Uluç ailesinin yanı sıra çok sayıda davetli katıldı. 
Midyat’ın Ulucami Mahallesi’nde Evlendirme Dairesi olarak bir süre kullanılan ve restore edilen tarihi binada açılan bu güzel eğitim yuvasında,  Hıncal ağabeyin mesleğe başladığı yıllarda kullandığı daktilosu da bulunuyor. 

ALKIŞLAR ULUÇ AİLESİNE 

“Midyat Belediyesi Gazeteci- Yazar Hıncal Uluç Kütüphanesi ve Etüt Salonu” açılışında konuşan Öcal ağabey, Midyat’ın bir kütüphaneler kenti olduğuna olduğuna dikkat çekiyor. Sevgili kardeşi ve aynı zamanda en yakın arkadaşı olan Hıncal Uluç’un adının böyle bir eserde yaşatılacak olmasından duyduğu mutluluğu tarif edemiyor. 
Biz de kitap dostu Öcal ağabeyi, böylesine anlamlı bir esere imza attığı için yürekten kutluyor, emeği geçen herkese teşekkürlerimizi esirgemiyoruz. 

+++++

TUGAY, RAKİPLERİ İLE CANLI YAYINDA BULUŞMAYA HAZIR

Bugün itibarıyla yerel seçimler için sandık başına gitmemize 13 gün kaldı. 
Başta İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerde vatandaşın oyuna talip olan adayların yetkinlikleri konusunda, partilerinin kuşkusu yoktur diye düşünüyorum.
Pekâlâ ya bizlerin? 
Adeta proje bombardımanına uğrayan seçmenlerin, bu işlerin üstesinden geleceği oylarımıza talip olan adayları daha yakından tanıması gerekmiyor mu? 
Hepsinden önemlisi, bugünkü bilgi ve iletişim çağında böyle bir hakkımız yok mu?

CANLI YAYIN DAVETİ

Sözgelimi İzmir’in Büyükşehir Belediye Başkan Adayları, belirleyecekleri bir TV kanalında buluşsalar, karşılıklı olarak projelerini anlatsalar, interaktif şekilde vatandaşlardan gelen soru ve talepleri canlı yayında yanıtlasalar…
Çok güzel olmaz mı? 
Mesleğe ilk başladığımız yıllarda, başkan adaylarını TV’lerin canlı yayınlarında –çok daha kısıtlı olanaklarla- izler, kararlarımızı daha doğru şekilde verirdik. 
Ya bugün… 
Demokrasimiz 30 sene öncesinden daha mı ileride yoksa daha mı geride? 
Adaylar tekil olarak TV’lere ve meslektaşlarımızın karşısına çıkmaya cesaret ediyorlar da neden canlı yayında birbirleri ile karşı karşıya gelemiyorlar? 
Cesaretleri mi yok?
Bilgilerine ve tecrübelerine mi güvenmiyorlar? 
Projelerinden ve kendilerinden emin değiller mi? 
Yoksa… 
Medeni cesaretleri mi eksik? 
Hangisi?

CEMİL TUGAY HAZIR

Bir ay kadar önce bu sütunlarda benzer bir çağrı yapmış (Bknz, Ege Telgraf 12,02,2024), tüm belediye başkan adaylarımızı ulusal ve yerel TV ekranlarında karşılıklı projelerini anlatmaya, yönetim kadrolarını açıklamaya ve biz seçmenlerin merak ettiği sorulara cevap vermeye davet etmiştik. 
CHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sayın Cemil Tugay ile anılan yazım sonrasında konuşmuş, canlı yayında tüm adayları görmek istediğimizi belirtmiştim. 
Sayın Tugay, “projelerinin lansmanını yapacağı 29 Şubat gününe kadar ekibi ile yoğun bir çalışma sürdürdüğünü” belirtmiş, bu tarihten sonra herhangi bir TV kanalında rakipleri ile canlı yayına çıkabileceğini, kendisinden ve projelerinden emin olduğunu ifade etmişti. 

ER MEYDANINA ÇIKIN!

Seçime kısa bir süre kala CHP Adayı Cemil Tugay’dan, AKP Adayı Hamza Dağ’dan ve İYİ Parti Adayı Ümit Özlale’den bu medeni cesareti göstermelerini, başka kentlerdeki adaylara da örnek olmalarını istiyoruz. 
Doğrusu, herhangi bir parti aidiyeti olmayan benim gibi milyonlarca seçmen, rakipleri ile canlı yayında karşı karşıya gelecek kadar bile medeni cesareti olmayan adaylara hep kuşku ile bakar. 
Yanılıyor muyum? 

+++++

TEMİZ ENERJİNİN BAŞKENTİ İZMİR’E, TERMİK SANTRAL YAPMAK NE DEMEK? 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, geçen cumartesi günü Kınık’ta düzenlenen iftar yemeği sonrasında akıllara durgunluk veren bir açıklama yaptı.
Türkiye’de Temiz Enerji’nin başkenti olan, sadece ülkemizin değil dünyanın en kapsamlı rüzgâr enerjisi kümelenmesine sahip, 42 bin konutu jeotermal kaynaklarla ısıtan İzmir’de…
“Termik santral yapacağız” dedi Sayın Bakan. 
Bu santralde bin kişinin çalışacağını da müjde (!) olarak ekledi sözlerine… 
Tüm yenilenebilir enerji kaynaklarında Türkiye’nin ilk 5 kenti arasında yer alan İzmir’de yaptı bu açıklamayı. Türkiye’deki her beş rüzgâr santralinden bir tanesinin üretimde olduğu İzmir’de…

ANADOLU AJANSI VERMEDİ

Haberi okuyunca doğru mu değil mi anlayamadım. 
Bakan beyin konuşması pek çok haber sitesinde yayınlanmış, buna karşılık devletin resmi haber ajansı Anadolu Ajansı’nın haber servisinde, açıklamanın bu bölümüne yer verilmemişti. 
Ancak haber doğruydu. 
Tüm dünyanın kömürden uzaklaştığı, finans kuruluşlarının termik santral yatırımlarına kör kuruş kredi vermediği, ülkelerin “Net Sıfır” hedefleri çerçevesinde gözden çıkardıkları ilk enerji kaynağı olan kömür, Türkiye’de maalesef hâlâ gözde olmayı sürdürüyordu. 
Nedenini ise uzaklarda aramaya gerek yoktu. 
2022 yılında Türkiye'de üretilen elektriğin yüzde 35'i termik santrallerden sağlandı. 2053 yılı için “Net Sıfır” hedefi koysak da, yeni kömürlü termik santrallerin geliştirilmesi konusunda Avrupa'daki tek istisna ülke biziz. 

SOMA’NIN DİBİNDE HEM DE… 

İklim ve enerji alanında çalışan Ember'ın analizine göre ise Türkiye, hamdolsun (!) geçen sene Avrupa'da termik santral kapasitesi artan tek ülke!
Buna karşılık Avrupa ülkelerinde 2023 yılında kömür ve gazdan elektrik üretiminde eşi benzeri görülmemiş bir düşüş gerçekleşti. AB elektrik üretiminde kömürün payı yüzde 26’lık düşüşle şimdiye kadarki en düşük seviye olan yüzde 12’ye geriledi. 
Avrupa’nın enerji dinamosu Almanya, kömürü azaltmaya devam edeceğini ve 2030'a kadar tüm termik santrallerini kapatacağını hükümet politikası olarak tüm dünyaya ilan etti.
Sayın Bakanın bu gelişmelerden haberinin olmaması mümkün değil. 
Hele hele Kınık ilçesinin taş atımlık mesafesinde olan Soma’da, termik santralin yaklaşık yarım yüzyıldır yarattığı tahribat ortada iken… 
Kınık halkına “Onlar gibi olacaksınız” demek, AKP’ye seçim kaybettirmek için çalışmak gibi bir iş olmuş. Temiz enerji sektörüne adeta bomba gibi düşen ve zamanlaması gerçekten enteresan olan bu açıklamanın, izaha muhtaç çok yönü olduğu kesin… 

+++++

HAFTANIN SÖZÜ 

Cahil insanlar kendilerini mükemmel görmeye; zeki insanlar ise yeteneklerini hafife almaya eğilimlidirler. 

Albert Einstein