Türkiye’nin gündeminden düşmeyen, yargının en üst kurumlarından gelen kararlar ile tünelin ucunda adaletin ışığı görünen Dorukhan Büyükışık cinayetinde, en kritik viraj dönüldü. 

Adalet Bakanlığı’nın 25 Aralık 2023 tarihli köşe haberimizde detaylarını verdiğimiz “Kanun Yararına Bozma” talebi, Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi tarafından verilen ve adeta bir hukuk manifestosu olan karar ile onaylandı.

CİNAYETE İNTİHAR SÜSÜ

Hayati önemdeki bu karar, sadece Türk yargı sistemine olan inancımızı tazelemiyor. 
Henüz 26 yaşında olan, üç üniversite mezunu, üç yabancı dil bilen pırıl pırıl bir Türk gencini, sırtına inşaat demiri ile vurarak katleden, işledikleri cinayete “intihar” süsü veren, sonrasında ise kirli ilişkileri ile bu deli saçması iddiayı resmi raporlara yansıtanların, çok yakında Türk adaleti önünde hesap vereceğini de müjdeliyor. 
Davanın bugüne kadar gelen seyri hakkında kısa bir anımsatma yapmakta yarar görüyorum. 
Dorukhan Büyükışık’ın babası, Türkiye’de adalet duygusunu hissetmek isteyen insanların adeta temsilcisi olan emekli tümgeneral Ethem Büyükışık, tek evladının cansız bedenini evininin çok yakınındaki bir inşaat şantiyesinde gördüğü anda, acısını yüreğine gömmüştü. 
Türkiye Cumhuriyeti’ne 40 yıl subay olarak hizmet etmiş, Özel Kuvvetler Komutanlığı başta olmak üzere devletin en mahrem kurumlarında görev yapmış bir asker olan Ethem Paşa, olay yerinde acemice oluşturulan senaryoyu hemen fark etmiş ve altı yılı geride bırakmaya hazırlanan adalet yürüyüşünün ilk adımlarını o gün atmıştı. 

BAKAN TUNÇ’UN ETKİSİ 

Biz dostlarının da gönül desteği vermesi ile sesini kamuoyuna duyurmayı başaran Ethem Paşa, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a cinayetin tüm yönlerini anlatan, otopsi görüntülerini de içeren detaylı bir sunum yaptı.
Tecrübeli bir hukukçu olan Bakan Tunç ve ekibi, olayın cinayet olduğunu derhal anlamıştı. 
Bakanlık, Ethem Büyükışık’ın “kanun yararına bozma” talebini ve dosyadaki delilleri detaylı olarak inceledi. 
İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen adli soruşturmada verilen takipsizlik kararının “kanun yararına bozulması” için hukuksal ve mantıksal çerçevesi son derece sağlam bir karar alarak, dosyayı Yargıtay’a gönderdi. 
Büyükışık’ın olayın intihar değil cinayet olduğu yönündeki delilleri ortaya koymasıyla birlikte, Yargıtay Başsavcılığı da iddiaları dikkate alan tebliğnameyi süratle Yargıtay 1. Ceza Dairesi’ne gönderdi.
Ve talebi görüşen Yargıtay 1. Dairesi, 2024/832 nolu kararı ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın tebliğnamesini onayladı. 
Pekâlâ, Ethem Paşa’nın hukuk mücadelesinin bundan sonraki evreleri ne olacak? 
“Birkaç hafta içerisinde” tüm dosya ve eklerinin İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaşması ile zaman makinesi çalışmaya başlayacak. 

6 YIL ÖNCEYE DÖNECEĞİZ

Dosya tarihi 13 Mayıs 2018 gününe geri çekilecek ve “cinayet” soruşturması olarak yeniden soruşturma konusu olacak. 
Anılan tarihte İzmir’in Narlıdere ilçesi 2. İnönü Mahallesi Muzaffer Sokak üzerinde bulunan lüks rezidans inşaatında ölü bulunan Dorukhan’ın, intihar süsü verilen cinayetinde rol alanlar için çok ama çok sıkıntılı bir süreç başlayacak. 
Bu pisliğe bulaşan her kim varsa…
Dorukhan’ı katleden ve bugüne kadar ölü taklidi yapmayı başaran ne kadar cinayet zanlısı, yardım edeni, delil saklayanı ve karartanı varsa…
Kim olduğuna, ne iş yaptığına, “hangi ilişkileri canlı tuttuğuna” bakılmaksızın Türk adaleti önünde hesap verecek.  
Türk basını olarak bizler de bu hesabın görülmesine nezaret edecek, en ince detayına kadar okurlarımıza bilgi vereceğiz. 
Evladını kaybeden bir baba karşısında, ne kadar örgütlü olursa olsun hiçbir gücün duramayacağı bir kez daha anlaşılacak. 

GÖRGÜ TANIKLARI DA VAR 

Altı senedir ölü taklidi yapanlar da var. İşyerlerinde işlenen bu alçakça cinayeti bugüne kadar görmezden gelenler, haklarında yüzlerce haber yapılmasına, adları açık açık yazılmasına, haklarındaki en vahim iddialar en çok izlenen TV kanallarında milyonlarca kez görüntülenmesine rağmen tek satır açıklama yapmadı.
Şantiyede bulunan ve olay anında kayıtta olan 19 kameranın görüntülerini kolluk güçlerine teslim etmediler. 
Umursamazlığın zirvesinde gezindiler. 
İşyerlerinde cinayetin işlendiği günün aynı gecesinde, yaklaşık 500 metre uzaklıktaki bir başka şantiyede vur patlasın çal oynasın eğlendiler. 
“İzmir cemiyet hayatının ünlü simaları ile” şakır şakır kadeh tokuşturdular. 
Bu görüntüleri kurumsal sosyal medya hesaplarında dünya âleme izlettirdiler. 
Kendilerine duydukları bu güvenin büyüsü ile olayın görgü tanıklarının olduğunun farkında bile olmayan bu şahıslar, yargılama sürecinde ortaya çıkacak tanıkların, CİNAYETİ NEREDEYSE SANİYE SANİYE ANLATMALARI karşısında eminim çok şaşıracak.  
Ve kamu görevlileri… 
Cinayet mahalline ait görüntüleri şirketten istemeyen, delillerin karartılmasına göz yuman, görevlerini yapmayan polisler…
Cep telefonunu ve araç anahtarını kolonyalı mendille silen ve yerini değiştirenler… 
Cinayeti bildikleri halde “yüksekten düşme” raporu veren adli tıp uzmanları…
Hesap verecekler arasında en ön sıralarda yer alacak.  

SON MEHMETÇİK DORUKHAN

Sevgili dostumuz ağabeyimiz Ethem Büyükışık Paşa, altı yıla yaklaşan hukuk mücadelesinde umudunu bir an bile kaybetmeyen baba olarak dimdik ayakta duruyor. 
40 yıllık askerlik hayatının 16 yılını Türkiye’nin ve dünyanın farklı coğrafyalarında savaşarak geçiren, tek evladının büyüdüğünü bile göremeyen Ethem Paşa, mücadelenin yeni başladığını söylüyor. 
“Dağlarda teröristlerle savaşırken pek çok Mehmetçiğimi devletimin bekâsı, milletimin bütünlüğü için şehit verdim. Onları kutsal bayrağımıza sararak Allah’ın cennetine uğurladım. Şehit de olsa yaralı da olsa tek bir Mehmetçiğimi bile arkamda bırakmadım. Dorukhan benim son Mehmetçiğimdi. Onu da arkamda bırakmayacağım. Yargı kararları elbette acımızı azaltmayacak. Ancak, içimize su serpen bir durum da var. Türkiye’deki yargı içinde hâlâ dürüst, temiz, vicdanlı yargı mensuplarının olduğunu görmek bize umut verdi. Bu ülkedeki bizim benzerimiz anne babalar ve evlatları için umudumuz artmaya başladı. Süreç uzun. Bizim için hiç kolay olmayacak.” diyor.  
Savcıların toplaması gereken delilleri, devletin en mahrem birimlerinde görev yapan yüksek ahlaklı kamu görevlilerinden alarak dosyaya sokan Büyükışık, adaletin geç de olsa tecelli edeceğini biliyor. 

BAŞSAVCIMIZA DÜŞEN GÖREV 

Başta Adalet Bakanı Yılmaz Tunç olmak üzere, Adalet Bakan yardımcılarına, Hakimler ve Savcılar Kurulu yöneticilerine, olay günü İzmir Valisi bugünün Emniyet Genel Müdürü olan Erol Ayyıldız’a ve devlet adamı sorumluluğu ile hareket eden herekse şükranlarını ifade ediyor. 
Bizler de adalete olan inancımızı diri tutarak bu yargılamanın sonuçlanmasını merakla bekliyoruz.
Bu noktada İzmir Cumhuriyet Başsavcısı Sayın Fahri Mutlu Tosun’a çok önemli bir görev ve sorumluluk düştüğünü de ifade etmek istiyoruz. 
Tüm Türkiye’nin merakla izleyeceği bir soruşturma ve kovuşturma süreci yaşayacağız. 
Bu süreci, alanında en yetkin Cumhuriyet savcılarımızın ve emniyet mensuplarının yönetmesi gerekiyor. 
Çok yakında dosyanın Sayın Başsavcı’ya ulaşması ile birlikte cinayet soruşturmasını sil baştan gerçekleştirecek kadroların, altı sene önce yapılan fahiş hataları yapmamaları, emirleri altındaki adli kolluk güçlerinin iş ve işlemlerini çok sıkı takip etmeleri gerekiyor. 
Savcılarımıza, emniyet mensuplarımıza ve elbette Türk Milleti adına karar verecek olan yargıçlarımıza güveniyoruz… 

İŞTE YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ’NİN HUKUK MANİFESTOSU GİBİ KARARI 

Hüseyin Canan (Başkan), Osman Atalay (Üye), Turgay Ateş (Üye), İbrahim Temir (Üye) ve Selfet Giray’dan (Üye) oluşan Yargıtay 1’inci Ceza Dairesi heyeti; Adalet Bakanlığı’nın “kanun yararına bozma” talebini, Başkan ve üyelerin tümünün oy birliği ile onadı. 
Yargıtay’ın yedi sayfalık detaylı gerekçeli kararına temel teşkil eden bulgular arasında, alanlarında en yetkin uzmanlardan oluşan bilirkişilerin verdikleri raporlar ve kayda geçirdikleri mütalaaları bulunuyor.
İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Adli Tıp Bölümü Öğretim Üyesi ve Bilirkişi Prof. Dr. Hamit Hancı, Adli Fizik Bilirkişisi Fizik Mühendisi Dr. İlknur Bakır Özbilek, Olay Yeri İnceleme Kriminalistik Uzmanı Bilirkişisi Ali Osman Elmas’ın imzasını taşıyan detaylı rapor; Yargıtay’ın da kapsamlı incelemesine konu olmuş görünüyor. Bu rapor, Dorukhan Büyükışık’ın bulunduğu yer ve çevresindeki bulgular dikkate alındığında, iddia edilen intiharın ya da yüksekten düşmenin fizik kanunlarına da aykırı olduğunu bilimsel verileri kaynak alarak kanıtlıyor.

“TEK BİR EMARE YOK” 

Yargıtay’ın dikkatinden kaçmayan bir diğer rapor, Elektrik-Elektronik Mühendisi, Fiziki İncelemeler Kriminalistik Bilim Uzmanı, Adli Ses ve Görüntü Uzmanı Levent Güner’in imzasını taşıyor. 

Tüm bu raporlara göre Dorukhan Büyükışık’ın naaşının bulunduğu yerde, yüksekten düşmeye dair en ufak bir iz ya da belirti bulunmuyor. 
Dorukhan’ın naaşında da “27 metre yüksekten düştü” iddiasını doğrulayacak hiçbir gösterge yer almıyor. Bu akıl dışı iddianın gerçek olması durumunda, 14 bin Newton/metre (1.5 ton) şiddete maruz kalan vücut bütünlüğünün tamamen bozulması gerekiyor. 

Oysa benim de detayları ile izlediğim olay yeri inceleme ve olay yeri ön otopsi görüntülerinde bu iddiayı doğrulayacak tek bir iz dahi yok. 
Buna karşılık detaylı otopsi raporunda, Dorukhan Büyükışık’ın sırtında inşaat demiri izi ve eşofmanında demir partikülleri bulunuyor. 
Sekiz adet kaburganın tek çizgi halinde kırılması ve kemiklerin akciğerlerine saplanması sonucunda iç kanama geçiren Dorukhan, otomobil ile beş dakika mesafede bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi’ne kaldırılsa, büyük olasılıkla hayata tutunacaktı. 
Ama bu insani tutum bile takınılmıyor. 
Ve pırıl pırıl bir genç, onlarca inşaat işçisinin gözü önünde bilerek saatlerce ölüme terk ediliyor. 

+++++

HAFTANIN SÖZÜ 

Adalet mülkün (devletin) temelidir. 

Hz. Ömer