Yazabilmenin, daha doğrusu sürekli yazabilmenin en önemli koşullarından biri sürekli okumaktır. Gazetecilik yapan kişi için diğer koşul da, toplumla kurduğu bağdır. Burada sözünü ettiğim bağın içinde...

Yazabilmenin, daha doğrusu sürekli yazabilmenin en önemli koşullarından biri sürekli okumaktır. Gazetecilik yapan kişi için diğer koşul da, toplumla kurduğu bağdır. Burada sözünü ettiğim bağın içinde haber kaynağı dahil tüm toplumsal unsurlar yer alıyor. Sürekli okuma gayreti konusunda yer yer eksikliğe düşsem de, kitapla olan bağım sürekliliğini koruyor. Her daim Türkiye’de ne yazılıp çizildiğine bakarım. Bu takip hali, bazen farklı uğraşların içinde yer almamı da sağlıyor. Doğrusu keyifli uğraşlar bunlar. Son zamanlarda, davet edildiğim etkinlikler dolayısıyla birçok kitabı incele şansım oldu. Buca Belediyesi’nin geçtiğimiz Ocak ayında yaptığı Nazım Hikmet etkinliğinde konuşmacıydım. Etkinlik kapsamında “Nazım Hikmet’i Anlatan Kitaplar” konulu bir de sergi hazırladım. Bu nedenle hem kendi kitaplığımda hem İzmir Milli Kütüphane’de 100’den fazla kitap inceledim. Bunlardan 50 kadarını sergiye dahil ettim ve onlarla ilgili notlar hazırladım. Çoğu, ortaokul yıllarımdan bugüne okuduğum kitaplardı. Keyifli bir yolculuk oldu. Yine Ocak ayı içinde Bornova Belediyesi’nin Uğur Mumcu anma etkinliğinde konuşmacıydım. Bu etkinlik için de “Erkal Yavi’nin kapaklarıyla Uğur Mumcu Kitapları” konulu bir sergi hazırladım. Erkal Yavi, 1942 doğumlu bir sanat adamı. İstanbul’da yaşıyor ve yaklaşık 50 yıldır edebiyatımıza kapak çizimleriyle ruh katıyor. Onun çizdiği kapakları CHP Güzelbahçe İlçe Örgütü’nde topluca buldum. Kitapları bana ödünç veren İlçe Başkanı Çağlayan Bilge’ye teşekkür ediyorum. Şimdi masamda çok daha zor bir dergi konusu var. Mart ayında Adana-Çukurova Belediyesi Orhan Kemal Edebiyat Festivali’nin 4’üncüsünü düzenliyor. Festival için “Edebiyatımızın Emek Romanları” konulu bir sergi hazırlıyorum. 1927’den günümüze yine bir yolculuk içindeyim. Kimlerle karşılaşmıyorum ki? Yaşar Kemal, Reşat Enis, Orhan Kemal, Yücel Sarpdere, Sadri Ertem, Mahmut Yesari, Rıfat Ilgaz, Bekir Yıldız… Bu arada bazı kitapları özlediğimi de görüyorum. Sözüm ona sergi hazırlıyorum; ama bir bakıyorum ki elimde yıllar önce okuduğum bir romana dalmışım. Tabii, kitaplarla olan bağımın bir nedeni de sanat ağırlıklı röportajlar hazırlıyor olmam. Mesut Kara, Salih Bolat, Hüseyin Köse, Işık Öğütçü, Mahmut Temizyürek gibi yazarların kitapları masamda duruyor ve söyleşi için okuyacağım. İnternete baktım da “Masamdaki Kitaplar” sözünü benden önce kullanan çok değerli kalem ehli var. Bunlardan Oktay Akbal’ı özellikle anmak istiyorum. “Garipler Sokağı” ne güzel kitaptır… Hayatımızdaki toz ve gaz bulutunu ışığa, aydınlığa çeviren ve tarih denen uzun yürüyüşte bizimle olan bütün kitaplara ve yazarlarına selam olsun…