33x365x24x60 dakikada edinilen tecrübe ve ilaveten artı 2 dakika. 80'li yılların ikinci yarısı. O zaman ki Tercüman, Bulvar Gazetesi matbaasında başladım ağabeyim Mustafa Aydınoğlu ile. Mürekkep, k...

33x365x24x60 dakikada edinilen tecrübe ve ilaveten artı 2 dakika. 80'li yılların ikinci yarısı. O zaman ki Tercüman, Bulvar Gazetesi matbaasında başladım ağabeyim Mustafa Aydınoğlu ile. Mürekkep, kağıt kokusu, baskı makinelerinin sesini duydum ilk kez. Paket yapardık gazeteleri rulo şeklinde, adresleri geçirirdik, aboneler için. Akşam 22-24 arası çalışırdık, haftanın 5 günü. Paramızı peşin alırdık. O zaman başladı hastalık, evet evet bunun adı hastalık. Yazmadan duramıyorsan hastalıktır, bunun adı. Ardından muhabir, abone aranıyor ilanı. Minnacık kutucuk gazetede. Başaran'lı Yeni Ekonomisi Gazetesi, Ege'yi turlama faslı. Koca koca iş adamlarının gösterdiği itibar, 18 yaşındaki bir çocuğu sevindirmek için 10 adet gazete aboneliği. Allah gani gani rahmet eylesin merhum babam Mehmet Aydınoğlu 'Sen adam olacaksın' annemin de 'Çok yoruyorsun kendine dikkat et' sözleri, sabah ezanında kahvaltım hazır ver elini, Ege'ye seyahat. Virüs yayıldı bir kere. Yazma ve okuma hastalığı yollarda da arttı. Küçük defterim vardı aklıma ne gelirse yazar, not alırdım. Kazandığımı babama verirdim, o da geri verirdi. Gider alışveriş yapardım, dolapları doldururdum. Alınteri ile helalinden kazandığım parayla aldığım karpuzun, kavunun tadı hala damaklarımdadır. Sonra Hürriyet'li günlerim, yıl 1987. Hürriyet'in Hürriyet olduğu günler. Arkadaşım Ruhan Bilkay'a muhabbet sırasında söyledim. 'Yazmayı çok istiyorum, sporu da çok seviyorum ve de takip ediyorum' dedim. Ruhan da sağolsun, 'Hürriyet'e git Avni Erboy müdürü gör' dedi. Yoksa bende mi torpilli miyim dersiniz. Gittim derin nefesler alarak. 'Evladım ne işin var git okulunda oku, sonra bana beddua okuyacaksın' dedi 33 yıl geçti bed'ini sildim, duasını okuyorum, hatta Allah razı olsun. 'Çok oturdun hadi kalk, 5 tane özel haber yapmadan servise gelme, salonları, havuzları dolaş, aşağıdan da araba al hadi daha ne oturuyorsun' sözleri Erboy ustamın, hala hafızamdadır. Anlayış meselesi. Hiç bir zaman fırça, küçümseme, aşağılama olarak algılamadım, asla. Çalışma aşkım arttı daha da. Başladıktan 2 ay sonra ödül geldi, zarfın içinde para ödülü hem de kimden biliyor musunuz, Allah gani gani rahmet eylesin Çetin Emeç ustadan, ıslak imzalı. Zarfın içindeki parayı saya saya bitiremedim. Miktarını tam olarak hatırlamıyorum ama şu zamanki asgari ücret kadar vardı, az para mı ? 9 sütuna manşet haberim, merhum Büyük Başkan İsmail Sivri'li İzmirGazeteciler Cemiyet'inden de ödül. Değmeyin keyfime. Kim tutar Metin'i. Şımarmadan, havalara girmeden. Haber de atlattık çok kere, atladık da. İhtiras değil ama hırs, sabır ve inat vardı bende. Gazetecilikten hak ettiği emeklilik parasıyla, tek başına, sponsor olmadan, paralı arka olmadan Haberhürriyeti internet haber portalını, Haberhürriyet Gazetesi'ni yayımlayan İbrahim Irmak üstadım, duayenim de o zaman Hürriyet Gazetesi Yazı İşleri'nde. Can kucağıyla dinliyorum ustalarımı, uyguluyorum, yorulmak da yok. Ardı ardına gelen ödüller. Şımarmak yok asla. Şımarırsan bitersin o yaptığın gazetecilik değil soytarılık olur. Eşrefpaşalı gence de yakışmaz ki soytarılık. Yeni Asır, Gazete Ege, Ege'de Bugün'lü günler, aylar. Şimdi de Haberhürriyeti devam, Ege Telgraf devam, Wesida Medya devam. Yazmazsam ölürüm, o derece. Ege Telgraf Gazetesi'nden İbrahim Akbulut ustamdan, Yeni Asır'da da müdürümdü, telefonla davet geldi 'Yaz bizde, gelir misin hemen vesikalık foto da olsun yanında' sözleri. Allah gani rahmet eylesin Can Süphandağlı ağabeyimle üçümüz, hala unutamadığım iki bardak çayın tadı. Can ağabeyimin hayat arkadaşı Aylin Süphandağlı hanımefendi patron değil, abla. Genç spor müdürü Caner Tok, her zaman destek olan, harika bir beyin, ufuk genişliği. Halk diliyle Röntgenci, Radyodiasnostik Uzmanı Prof.Dr.Erkan Sevinç de unutulmaz. Yazacak o kadar çok konu, haber var ki. Önce kafada yazarsın, sonra daktiloya, bilgisayara. Hiçbir şey aniden, birdenbire olmaz. Her şey bir birikimle olur. Hiçbir şey nedensiz, boşa değildir. Onlarca, yüzlerce insan. Gazeteci, yazar, sporcu, hakem, yönetici, kulüp yöneticisi, devlet memuru, görevli, personel, nice insanlarımız. Hepsinin bu aldğım ödülde emeği var. Ben tek başıma almadım, bunca ödülü. Bu ödülümü de. Kışın ayazı donarsın deklanşöre basamazsın kalem tutamazsın, yağmur yağar affedersiniz donunuza kadar ıslanır üstünüzde kurur, geceye kadar. Hakaret, küfür, ağız burun kıvırma her daim. Tek başına asla olmaz, hele ki gazetecilik. Torpil, kartvizit, kayırma ile de hiç olmaz. Ödüle layık görmek de bir ödüllük hadisedir. Ödül verenlere, ödül vermek gerekir. Ödül verecek kişiler görmezse, yalvaramayız ki ver, ver diye. Ödüle layık gören başta sevgili Yılmaz Özlahlan kardeşim, sevgili Murat Mehmet Durur kardeşime. Emeği geçen herkese, Ege Spor Life haber sitesi ailesine, Yenigün Gazetesi ailesine çok çok teşekkür ediyorum. Bu ödülü adını yazamadığım ama unutmadığım onlarca, yüzlerce, binlerce değerimiz için alıyorum. Herkesin, hepinizin emeği var. Tebrikler önce size, sonra bana. Ben bir damlayım, siz derya deniz. İyi ki varsınız. İki dakika sürdü, plaketi almak. Ama kazanmak, hak etmek. Alınteri, emek, sevgi, aşk bu aşk, karasevda İlk kez almıyorum haliyle. Seçtiğimiz haberlerimizle katıldıklarım yarışmalarda, çok aldım öldüm. Gazeteciler Cemiyeti, GSİM ve daha niceleri. Boşa geçirmedim yılları, hizmet, terbiye, görev. Gazete, haber, yazı yollamadan, takip edilerek, uygun ve layık görülerek seçilmek, ne zaman oldu ki en son. İyi de oldu. Değer mi değmez mi hiç. Dünyalara bedel, dünyalara değer. Okurlarımızın, takipçilerimizin canına değsin, ömürlü olsun.