Cumhuriyet ilan edilmeden önce yapılan İzmir İktisat Kongresi, rejimin ilan edilmeden ekonomik programının duyurulması açısından tarihsel olarak çok istisnai bir yerde duruyor. Kongrenin binasının yen...

Cumhuriyet ilan edilmeden önce yapılan İzmir İktisat Kongresi, rejimin ilan edilmeden ekonomik programının duyurulması açısından tarihsel olarak çok istisnai bir yerde duruyor. Kongrenin binasının yeniden yapılması bu kongreye bir daha bakmamızı gerekli kılıyor Türkiye Cumhuriyeti birkaç gün sonra rakamsal olarak 100’üncü yılına girecek. Köşeli yıldönümleri daima toplumsal-kültürel bir motivasyonu ifade eder ama aynı zamanda ideolojik bir rekabet alanının da konusu olur. 2023, hem bir seçim hem de tarihsel olarak Türkiye’nin cumhuriyet olarak ilk yüzyılını ifade etmesi açısından büyük bir ideolojik tartışmalara sahne olacağı kesin. AK Parti hükümetinin yüz yıl önce yapılan kongreyle ilgili yaptıklarını her iki anlamda da ele almak gerek. Olabilecek bütün tartışmaların ötesinde İzmir ve Türkiye için bir dönemeç olan İzmir İktisat Kongresi’ne dair hafızanın ayağa kaldırılması ciddi bir değer ifade ediyor. İzmir’de gazetecilik yapmaya başladığım ilk yıllardan beri böylesi bir kongreye ait binanın ayakta olmamasına bir anlam verememişimdir. Yıkılıp giden bir devletin değil, dünyanın yükselen bir değeri olarak cumhuriyet ile yönetilen yeni bir devletin ekonomik planlamasının yapıldığı bu bina nasıl olur da yıkılırdı? Bina hakkında ulaştığım bilgiler arasında binanın adının Banka-Han olduğu ve Osmanlı Bankası’nın depolarından biri olarak hizmet verdiği. 1979 yılında yıkıldığını da ayrıca not düşmek gerek. Geçtiğimiz günlerde İzmir’i ziyaret eden Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati bina ile ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi: İzmir İktisat Kongresi, milletimizin cephedeki destansı mücadeleleriyle elde ettiği siyasi bağımsızlığını, iktisadi bağımsızlıkla da perçinleyen tarihi bir kongreydi. Yurdumuzun dört bir yanından katılım gösteren çiftçilerin, işçilerin, sanayicilerin, tüccarların ve hükümet temsilcilerinin o dönemki zor koşullar altında bir araya gelmesi ve kongreye, istiklal mücadelemizin muzaffer komutanlarından Kazım Karabekir Paşa’nın başkanlık etmesi, ekonomik bağımsızlığa verilen önemi de açıkça ortaya koyuyordu. Nebati ardından şunları da ekledi: Türkiye Yüzyılı vizyonumuzla, yarınlarımıza güçlü bir şekilde ve beraberce taşıyacağız. İşte bu aşamada, 17 Şubat 2023’te İzmir’de Cumhurbaşkanımızın himayelerinde, yine aynı binada, 100 sene evvelki heyecan ve inançla bir büyük İktisat Kongresi’ni düzenleyeceğiz. İnanıyorum ki bu kongre de ilki gibi bize ışık tutacak, birliğimizi ve ortak başarı irademizi güçlendirecek, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzun önünü açacaktır. LOZAN ANTLAŞMASI‘NA DOĞRU Kongrenin deyim yerindeyse savaş cephelerinde suların durulup masa başında cepheleşmenin başladığı döneme denk gelmesi dikkate değer. Yeni bir dünya kurulurken Türkiye’nin içinde nasıl yer alacağı önemlidir ve Lozan bunun tescilleneceği yerdir. Nitekim, kongrenin dinamiklerinin çeşitliliği toplumsal-ekonomik bir bütünlüğü dünyaya gösterme mesajı da içermektedir. İnternetin bize sunduğu bilgilerde ise tartışmalı konular var. Onlara bir göz atalım. İktisat vekili Mahmut Esat (Bozkurt) Bey'in 13 Şubat 1923 tarihinde verdiği beyanata göre Türkiye İktisat Kongresi "Hükûmetin Delaleti" ile toplanmıştır. Anadolu Ajansı 13 Şubat 1923'te Mahmut Esat Bey, aynı beyanatta kongrenin amacını şu şekilde belirtmektedir: "Bu Kongreyi millet ve memleketimizin kabiliyet ihtiyacat-ı iktisadiyesini elbirliği ile tetkik ederek ona göre bir ittila usulü vaz ve tetkik eylemek aynı zamanda memleketimizin muhtelif ve şimdiye kadar yek diğerine yabancı kalmış iktisat amillerinin birbiri ile tanıştırmak için açıyoruz". Kongrede ele alınacak sorunlardan bazılarını kongre heyeti; Türkiye'de kredi meselesi, istihsalin tanzimi, gümrük meselesi, vergiler, vesait-i nakliye başlıkları altında ayrıntılı bir rapor şeklinde işleyerek 23 Şubat 1923'te yayımlamıştır. Türkiye'nin çiftçi, tüccar, sanayi ve işçi zümrelerinden seçilen 1135 üyenin katıldığı bu kongrede bu grupların hazırladığı "Misak-ı İktisadî Esasları" tartışıldı ve kabul edildi. İzmir'in kurtuluşundan 5 ay sonra ve Lozan Antlaşması'nın imzalanmasından 4 ay önce toplanan Türkiye İktisat Kongresi Anadolu kurtuluş hareketinin iktisadi yönünü göstermesi bakımından son derece önemlidir. Anadolu Ajansı‘nın 5 Mart 1923 tarihli bir haberinde, "Tab ve neşredilecek bilumum kitapların ilk sahifelerinde Misak-ı İktisadi esasları gayet okunaklı bir surette yazılacaktır. Kongre Divanınca bu bapta alakadarına tebligat icrasına karar verilmiştir" denilmesine rağmen iktisat kongresi ile ilgili tebliğler sadece Osmanlıca "İktisat Esaslarımız" adlı bir kitapçıkta yayımlanmıştır. Kongreye her kazadan gönderilen sekiz kişi Atatürk'ün açılış nutkunda belirttiği üzere milleti temsil ediyor ve delegelerin söyleyeceklerine itibar edeceklerini bildiriyordu. Öte yandan, işçi grubunun iktisat esaslarının 34. maddesi tarım işçilerinin ve toprağa sahip olmayan köylünün kongrede temsil olunmadığı kanısını doğrulayacak niteliktedir. Bu maddeye göre "Ziraat işlerinde kullanılan işçiler yukarıdaki (işçi grubunun iktisat esaslarını içeren) maddelerin ahkâmından müstesnadır." Bir başka deyimle, kongrede sanayi ve işçilerini temsil edenler, tarım işlerinde çalışıp kongrede temsil edilemeyen işçilerin çıkarlarını savunmayı düşünmemişlerdir. Eldeki belgelerden anlaşıldığına göre Kurtuluş Savaşı'nın sürüp gittiği yıllarda bile Ankara Hükûmeti imkanlar ölçüsünde sosyo-ekonomik konularla ilgilenir ve uğraşırken, bu arada madencilik konusuyla da ilgilenmiş, özellikle Zonguldak Kömür Havzası'ndaki durum gözden kaçmamıştır. Kongrede bu duruma da değinilmiştir. Bu kongrede alınan kararların çoğu zamanla tatbik edilmişse de özellikle tarımla ilgili maddeler günümüzde dahi tam anlamıyla amacına ulaştırılamamıştır. Netice itibarıyla, İzmir İktisat Kongresi ile başlayan bir fikri gelişmenin oluşması, ekonomik envanterlerin belirlenmesi, model arayışları ve belli ölçüde uygulamaya başlama dönemidir. Bu dönemde ekonominin sahip oldukları ve olmadıkları belirlenmiş, ekonomik hedefler tayin edilmiş, karma ekonomi modelinin temelleri hazırlanmıştır. KONGRE KARARLARI 17 Şubat - 4 Mart 1923 tarihlerinde toplanan Türkiye İktisat Kongresinin en önemli kararlarını şöyle sıralamak mümkündür. Hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen sanayi dalları kurulması gerekmektedir. El işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrikaya veya büyük işletmeye geçilmelidir. Devlet yavaş yavaş iktisadi görüşleri de olan bir organ haline gelmeli ve özel sektörler tarafından kurulamayan teşebbüsler devletçe ele alınmalıdır. Özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir Devlet Bankası kurulmalıdır. Dış rekabete dayanabilmek için sanayinin toplu ve bütün olarak kurulması gerekir. Yabancıların kurdukları tekellerden kaçınılmalıdır. Sanayinin teşviki ve milli bankaların kurulması sağlanmalıdır. Demiryolu inşaat programına bağlanmalıdır. İş erbabına amele değil, işçi denmelidir. Sendika hakkı tanınmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'nin 1923-1929 dönemi ekonomi politikasına damgasını vuran İzmir İktisat Kongresi'nin oy birliği ile alınmış kararlarından biri de 1925'te aşarın kaldırılmasıdır. Aşar, bütçenin gelir kaleminde önemli bir yer tutmaktaydı. Fakat İzmir İktisat Kongresi'yle liberal bir ekonomi tasarlandığı ve liberalizmin temeli özel mülkiyete dayandığından, aşarın varlığı bir çelişki haline gelmiştir. Yani Cumhuriyet idaresi, Sultan’ın mülkünün sahiplik sıfatını halka intikal ettirince aşarın alınmasının mantığı da sona ermiştir. BARIŞ VE KALKINMA Kongrenin ilk oturumunda alınan kararlarda ‘‘Sulh ve terakki“ vurgusu dikkat çekicidir. Madde-1: Türkiye, milli hudutları dahilinde, lekesiz bir istiklal ile, dünyanın sulh ve terakki unsurlarından biridir. Madde-2: Türkiye halkı hakimiyetine, kanı ve canı pahasına elde ettiğinden, hiçbir şeye feda etmez;ve milli hakimiyete müstenit olan meclis ve hükümetine daima zahirdir. Madde-3: Türkiye halkı, tahribat yapmaz; imar eder. Bütün mesai iktisaden memleketi yükseltmek gayesine matuftur. Madde-4: Türkiye halkı, sarf ettiği eşyayı mümkün mertebe kendi yetiştirir. Çok çalışır, vakitte, servette ve ithalatta israftan kaçar. Milli istihsali temin için icabında geceli gündüzlü çalışmak şiardır. Madde-5: Türkiye halkı, servet itibarı ile bir altın hazinesi üzerinde oturduğuna vakıftır. Ormanlarını evladı gibi sever, bunun için ağaç bayramları yapar; yeniden orman yetiştirir. Madenleri kendi milli, istihsali için işletir ve servetlerini herkesten fazla tanımaya çalışır. Madde-6: Hırsızlık, yalancılık, riya ve tembellik en büyük düşmanımız; taasubdan uzak dindarene bir selabet her şeyde esasımızdır. Her zaman fa ideli yenilikleri severek alırız. Türkiye halkı mukaddesatına, topraklarına, şahıslarına ve mallarına karşı yapılan düşman fesat propagandalarından nefret eder ve daima bunlarla mücadeleyi bir vazife bilir. Madde-7: Türkler, irfan ve marifet aşığıdır. Türk, her yerde hayatını kazanabilecek şekilde yetişir; fakat her şeyden evvel memleketinin malıdır. Maarife verdiği kutsiyet dolayısıyla (Mevlûdu şerif) Kandil günü, aynı zamanda bir kitap bayramı olarak tes'id eder. Madde-8: Birçok harpler ve zaruretten dolayı eksilen nüfusumuzun fazlalaşması ile beraber sıhhatlerimizin, hayatlarımızın korunması en birinci emelimizdir. Türk mikroptan, pis havadan, salgından ve pislikten çekinir, bol ve saf hava, bol güneş ve temizliği sever. Ecdat mirası olan binicilik, nişancılık, avcılık, denizcilik gibi bedeni terbiyenin yayılmasına çalışır. Hayvanlarına da aynı dikkat ve himmeti göstermekle beraber cinslerini düzeltir ve miktarlarını çoğaltır. Madde-9: Türk, dinine, milliyetine, toprağına, hayatına ve müessesatına düşman olamayan milletlere daima dosttur; ecnebi sermayesine aleyhtar değildir. Ancak kendi yurduna kendi lisanına ve kanununa uymayan müesseselerle münasebette bulunmaz. Türk, ilim ve sanat yeniliklerini nerede olursa olsun doğrudan doğruya alır ve her türlü münasebette fazla mutavassıt istemez. Madde-10: Türk, açık alın ile serbestçe çalışmayı sever; işlerde inhisar istemez. Madde-11: Türkler, hangi sınıf ve meslekte olurlarsa olsunlar, candan çalışırlar. Madde-12: Türk kadını ve kocası, çocuklarını iktisadi misaka göre yetiştirir.