Ne aceleci milletiz yahu. Bir türlü aklım havsalam almıyor. Bir yıl önce tanıştığımız korona virüsten dünyada 2,5 milyon, ülkemizde ise yaklaşık 30 bin kişiyi kaybettik. Halen vakaların ardı arkası k...

Ne aceleci milletiz yahu. Bir türlü aklım havsalam almıyor. Bir yıl önce tanıştığımız korona virüsten dünyada 2,5 milyon, ülkemizde ise yaklaşık 30 bin kişiyi kaybettik. Halen vakaların ardı arkası kesilmiş değil. Mutasyona uğramış yeni virüsler de aramızda kol geziyor. Aşıda ise dünyanın kafası karma karışık. Biz dahil hiçbir ülke tam aşılanmayı sağlayamadı. Bütün bunlar olurken, tutturmuşlar, “Açılalım da açılalım.” Evet hak veriyorum. Çok sıkıldık ve bunaldık. Özellikle evlerine kapatılan 65 yaş ve üstü insanlarımız patlamak üzere. Ekmek parası kazanan lokanta ve restoranlar ile kahvehaneler bitik. Buna daha başkalarını da ekleyebilirsiniz. Hatırlar mısınız, geçtiğimiz Kurban Bayramı öncesi vakalar en aza inmiş, günde kaybettiğimiz insan sayısı, 10’lu sayılara düşmüştü. Beş ay gibi geldiğimiz bu noktada, “Tamam biz bu virüsü yendik” diyerek, bayram ziyaretleri yaptık, kapattığımız lokanta, restoran ve kahvehaneleri açtık. Tedbirlerle berberleri faaliyete geçirdik. Sonra ne oldu hatırlayın. Adına 2. dalga dediğimiz olay başımıza geldi. Yine yüzlerce insanımızı kaybettik. Ve bugün benzer bir durumu yeniden yaşıyoruz. Sanki filmi geriye sardık. Bakın dün itibari ile bir günde kaybettiğimiz insan sayısı 70’lere düştü. Önlemler, sokağa çıkma yasakları sürdüğü için de giderek düşüyor. Ben inanıyorum ki, tedbirler devam ettiği sürece de bu düşüş devam edecek. Şimdi, bu başarıyı sağlamışken, “Her yeri açarak” yeniden başa dönmenin bir anlamı var mı? Maske-mesafe-hijyen tedbirlerini mümkün olduğu kadar koruyabilmiş olsak bile, lokanta, restoran ve kahvehaneleri dolduracak olursak yeni bir dalgaya sebep olmaz mıyız? İşte Karadeniz bölgemizde yaşananlar. Oradan Akdeniz’e, Ege’ye, hatta diğer bölgelerimize sıçramaz mı? Gelin bile bile lades oynamayalım. Dişimizi biraz daha sıkalım. Bir çuval inciri yine berbat edip dizimizi dövmeyelim. Devletimiz kamuoyundan gelen baskılara dayanamayarak tedbirleri gevşetmenin sinyallerini vermeye başladı. Bu pazartesi yüz yüze eğitim başlayacak ama eğitim camiamız henüz daha tam aşılanmadı. Diğer taraftan restoran, kafe ve barlar da açılım istiyor. Sokağa çıkma yasağının olmadığı saatlerde yine oraları dolduracağız. Doldurduğumuz o mekanlarda virüslü havayı solumamak mümkün mü? Kim kendini nasıl koruyacak. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişken, tekrar virüs denizinde boğulmanın anlamı yok. Aman gözünüzü seveyim. *** Hafta içinde İzmir’de AK Parti’nin il kongresi vardı. İl Başkanlığı’na bu kez seçimle gelen Sayın Kerem Ali Sürekli’yi unutmadan kutlamak isterim. Tabi ki, listesinde yer alan 50-50 asil ve yedekte olan arkadaşları da. Yolları açık olsun. Millete hizmet yolunda ayaklarına taş değmesin. Kongreye, salgın şartlarında kendini riske atan Sayın Cumhurbaşkanı da geldi. Evet AK Parti bir süredir kongrelerini salgına rağmen yapıyor, salonları Cumhurbaşkanı’nın deyimi ile “Lebalep” dolduruyor. Düğünler, dernekler, cenaze ve taziyeler yasak iken, AK Parti’nin bunu yapması eleştiriliyor. Bu eleştiriler bir noktada haklıdır. Yasal bir zorunluluk yoksa kongreler ertelenmeliydi. Öte yandan, AK Parti kongrelerini kıyasıya eleştirenlere bir de baktık ki, perşembe günü Bornova’da Balkan Zirvesi düzenlediler. Bu zirveye CHP parti sözcüsü de katıldı. Sahi, AK Parti salgında kongre yapıyor diye bar bar yırtınan Sayın Faik Öztrak değil miydi? Ne oldu, korona bitti mi? Yoksa CHP’lilere bulaşmıyor mu? Soruyorum AK Parti kongrelere katılanlara test zorunluluğu getirmişti. Siz test yaptırdınız mı?