Bu hafta internette Hint sinema tarihinde önemli bir yeri olan Aamir Khan’ın bir sözüne denk geldim. Toplumsal cinsiyet kalıpları ile yetiştirdiğimiz çocuklarımızdan bahsediyordu. Erkek çocuklarına ar...

Bu hafta internette Hint sinema tarihinde önemli bir yeri olan Aamir Khan’ın bir sözüne denk geldim. Toplumsal cinsiyet kalıpları ile yetiştirdiğimiz çocuklarımızdan bahsediyordu. Erkek çocuklarına araba kullanmayı öğreterek, kız çocuklarını ise yemek yapmayı öğreterek büyüttük, daha sonra erkeklere neden yemek yapamıyor diye kadınlara ise neden araba kullanamıyor diye kızmaya başladık.. Okuduktan sonra bir süre düşündüm. İnanılmaz haklı bir noktaya parmak basmıştı! Sürekli olarak bu toplumsal cinsiyet meselesi, kalıp yargılar, belirli şekillere sığdırılan cinsiyetler dilimizden düşmüyor. Hep aşmak, daha da ilerisine gitmek istiyoruz. Kadınlık ve erkekliğe dair belirli öğeleri sırtımızda gezdiriyor, sorulduğunda ise ‘Kadınlar ve erkekler eşittir tabi ki!’ diyoruz, sonra eve gidiyoruz, kadınlar ev işleriyle ilgileniyor, erkekler daha çok çalışıyor, e kalıp yargılar elimizde kalıyor… Hani biz eşittik? Dilimizde gezdirdiğimiz eşitlik meselesi maalesef kolay kırılan bir algı değil. Doğduğumuzdan beri aile içinde ve dışında gördüğümüz her şey bizim zihnimizde belirli olaylara dair şemaları oluşturuyor. Eğitimle birlikte şemalar elbette ki değiştirilebilir, yıkılabilir ve yenisi inşa edilebilir. Ancak bazı köklü ve geleneksek şemaların kırılması daha zor... Bazen çok, çok zor! İstiyoruz ki çocuklarımız artık bunlardan farklı şekilde büyüsün ve bu kalıp yargıların gerisinde sıkışıp kalmasın. Ona göre oyuncaklar alıyoruz, bebekler ve arabaların ötesinde şeylerle oynuyor çocuklarımız, ona göre hikayeler anlatıyoruz, prensesleri ve onları kurtaran prensleri geride bırakıp güçlü erkekler ve kadınlar yaratmaya çalışıyoruz, renkleri ayırt etmeyi bırakıyoruz, pembeyi erkeklere maviyi kızlara giydirmeye başlıyoruz, harika… Temelini güzel atmaya başladık. Ancak bu temelde en sarsılmaz bir şekilde yerini alacak daha önemli bir yapı malzemesi var, o da çocuğun kadınla erkek arasındaki ilişkiyi gözleyerek aldığı mesajlar… Örneğin anne evi temizlerken babanın oturduğunu gören bir erkek çocuktan büyüyünce temizlik yapmasını nasıl bekliyorsunuz? Ya da hep annesini mutfakta görüyorsa yemek yapmasını? Bu sadece işler bazında da olmuyor. Örneğin kadının çok hassas ve kırılgan olabileceğine dair bir mesaj alan kız çocuğunun büyüdüğünde güçlü durmasını nasıl bekliyorsunuz? Ya da hep önemli işlerin babası tarafından halledildiğini gördüğü halde bir şeyleri kendi başına halletmesini? Eğer çocuklarımızı bu kalıp yargılardan uzak ve ayakları yere sağlam basan bireyler olarak yetiştirmek istiyorsak aldığımız oyuncaklar, kitaplar ve kıyafetlerin ötesinde onlara göstererek ve uygulayarak bunları öğretebiliriz. Tabii bunu için önce değişimin bizden başlaması gerek. İşte o çok zor dediğim kısım burası zaten. Değişim önce size, sonra çocuğa…