Türk Milleti hayvan severdir. Daha doğrusu can severdir. Yani canlılara değer verir. Ama istisnalar kaideyi bozmaz d...

Türk Milleti hayvan severdir. Daha doğrusu can severdir. Yani canlılara değer verir. Ama istisnalar kaideyi bozmaz derler. Sayın Cumhurbaşkanı’nın sokaklarda başıboş gezen hayvanlar için söylediği sözler üzerine bir tartışmadır almış başını gidiyor. Kimi Cumhurbaşkanı’nın sözlerine nispet olsun diye hayvan sever kesiliyor. O sözleri anlayıp dinlemeden salt muhalefet için atıp tutuyor. Türkiye’de maalesef sokak hayvanları, özellikle köpekler başı boş bırakılarak, bu hayvanlara güya özgürlük verilmiş görünüyor. Ama onların karınları aç mı, hastalıkları var mı, varsa bunu diğer hayvanlara hatta insanlara bulaştırma ihtimali var mı hiç bakılmıyor. Bu konuda, devletin bir kurumu olan belediyeler görevlendirilmesine rağmen, bu görevi yine istisnalar hariç çoğu belediye gerektiği gibi yerine getirmiyor veya getiremiyor. Gidin bakın çoğu beldede belediyenin bir hayvan barınağı bile yoktur. Olanları ise görüyoruz. Zavallı hayvanlar kapatıldıkları o çelik tellerin arkasında aç kalıp birbirlerini bile parçalayabiliyor. Yakalandıkları uyuz hastalığından tanınmaz hale geliyorlar. Buna kimsenin hakkı da yok, yetkisi de. Böyle ise bırakın o hayvancıklar yaşam alanlarında kalsın. Evet bir Hayvanları Koruma Kanunu’muz mevcut. Bu kanun gereği, sokak hayvanlarımız ki özellikle köpekler, küpe takılarak koruma ve kollanma altına alınıyor. Gerektiğinde sınırsız çoğalmamaları için kısırlaştırılırken, kuduz için de aşılanıyor. Bu kontrollerin düzenli yapılması için görevli belediyelere müdürlük kurma ve kadro tahsis etme yetkisi verilmiş. Bu görevlilerin sadece şikayet ve başvuru değil, her zaman o beldenin sokaklarını gezerek köpekleri kontrol altında tutmaları gerekiyor. Peki yapılıyor mu? Ben tam anlamıyla yapılabildiğini zannetmiyorum. Bu konuda duyarlı olan belediyeler var. Kanun gereği hayvanlar alınıp bakıldıktan sonra küpe takılarak yaşam alanlarına bırakılmak zorunda. Ama görüyoruz ki çoğu hayvan küpesiz. Küpesiz hayvan ise kontrol altına alınmamış demektir. Bugün insanlara bile üçer dörder aşı vurulurken, o hayvancıkların aşılanıp aşılanmadığını nereden anlayacaksınız. Hastalık taşıyıp taşımadıklarını ise anlamanız mümkün değil. Son günlerde, saldırgan hayvanların özellikle korumasız durumdaki çocuklara saldırılarına şahit oluyoruz. Korkunç olaylar yaşanıyor. Yüzü parçalanan bir yavrumuz sayısız ameliyat geçiriyor. Ben inanıyorum ki en fanatik hayvan sever bile buna üzülmüştür. Elbette bu dünyayı tüm canlılarla birlikte paylaşıyoruz. Hayvan düşmanlığı yapmak gibi bir amacımız asla olamaz. Ama insanlara ve özellikle çocuklara verilen zararlarda hayvanların kontrol altına alınmasını istemek, kesinlikle yanlış anlaşılmaktadır. İster insan, isterse hayvan olsun saldırgan bir tavır içinde ise hele bunu kalabalık bir şekilde yapıyor ve hayatı tehdit ediyorsa terördür. Bu terörün yani sokaklarda sürüler halinde gezen hayvanların çevreye korku salması alınacak tedbirlerle önlenmelidir. Kentlerin en işlek meydan ve caddelerinde onlarca köpeğin başıboş gezmesi, doğru değil. Saldırgan olmayanlar, uysal olanlar elbette bakılıp beslenebilir. Ama çeteleşmeleri ve böylece çevredeki insanları korkutmaları, hele ısırılma vakalarının savunulacak bir tarafı yoktur. Hepimiz birer hayvan severiz. Mahallemizde isim taktığımız, kimi zaman marketten et ürünleri ve mamalar alarak beslediğimiz can dostlarımız var olmuştur. Ama ne olursa olsun insan hayatı daha önemlidir. Bunu asla unutmamalıyız.