İzmir’de sivil toplum alanında önemli bir isim olan Beşir Tunç, STK’lerin kriz dönemlerinde kent sakinlerinin...

İzmir’de sivil toplum alanında önemli bir isim olan Beşir Tunç, STK’lerin kriz dönemlerinde kent sakinlerinin sorunlarına eğilen, çözümü için mücadele eden bir bünyeye sahip olması gerektiği görüşünde İzmir Konfederasyonu Genel Sekreteri ve Anadolu Birliği Federasyonu Başkan Vekili Beşir Tunç’la STK’lerdeki faaliyetlerini ve İzmir’de STK’lerin ne yapması gerektiğini konuştuk. Tunç, salgın ve depremin İzmir’e daha zor bir dönem yaşattığının altını çizdi ve sahada olduklarını kaydetti. -Beşir Bey, sizin STK alanlarındaki faaliyetlerinizi araştırdığımda karşıma epey hareketli bir profil çıktı. İzmir Konfederasyonu Genel Sekreterisiniz. Anadolu Birliği Federasyonu Başkan Vekilisiniz. Daha önce İzmir Mardinliler Federasyonu Genel Başkanlığı yaptınız. STK’lerde olmayı neden bu kadar önemsiyorsunuz? Öncelikle bunun ailevi nedenleri var. Rahmetli babam, insanlara yardım eli uzatmayı seven, herkesin yardımına koşan biriydi. Biz, onun evlatları olarak bu çabayı ve tutumu sürdürmeye çalışıyoruz. İkinci nedeni de tabii ki yaşadığımız kente katkı sunmak. İş hayatımız itibariyle zaten bunu yapıyoruz; ama sosyal sorumlulukların doğru yürüdüğü STK’lerde görev almayı da önemsiyorum. -Sizin Mardinli olduğunuzu biliyorum. Bize İzmir Mardinliler Federasyonu’ndan söz eder misiniz? İzmir Mardinliler Federasyonu (İMAF), 2012 yılında İzmir’de bulunan Mardin yöre derneklerinin üst çatısı olarak kuruldu. Kurucu Başkanı çok değerli abim, dostum Salih Pehlivanoğlu’dur. Kuruluştan sonra yapılan ilk genel kurulda Mehmet Şakin Irmak genel başkanlığa seçildi Şakin Irmak başkanım 30 ay kadar bir süre genel başkanlık yaptı. Ardından Ferhan Ademhan bir dönem bu görevi yerine getirdi. Ferhan Ademhan’ın ardından yapılan kongrede başkan seçildim. Başkanlığım sürerken sağlık sorunlarım oldu. Bu nedenle yönetim kurulunun ara kararıyla başkanlığı Ahmet Tunç’a bıraktım. Ki kendisi benim amcamın oğludur. İki dönemdir başkanlığı başarıyla sürdürüyorum. Şüphesiz diğer genel başkanlarım da federasyona ciddi emekler verdiler. Hepsine ayrı ayrı teşekkür etmek gerek. -Peki İMAF’ın faaliyetlerinden söz edecek olursanız neler anlatırsınız? Bir kere Türkiye’nin ilk Mardinliler Federasyonu olmaktan onurluyuz. Hemşehrilerimizi kapsamlı bir şekilde bir çatı altına toplamış olması Mardinliler Federasyonu’nu çok anlamlı kılıyor. Dillerin, kültürlerin, medeniyetlerin ve her dönem kardeşliğin kenti olan Mardin’in bu geniş hoş görü ve kültürünü İzmir’e taşımaktan mutluyuz. İMAF, gençlere yönelik futbol federasyonundan tutalım da judocu sporcularımıza destek vermek dahil bir çok sosyal sorumluluğu yerine getirdi. Bayramlarda çocuk giydirmek, memleketimizdeki çocuklara kış aylarında bere, atkı, eldiven hediye etmek gibi çalışmalarımız oldu. İMAF, ülke gündeminde olan konularda her zaman barıştan, kardeşlikten ve ülkemizin birliğinden yana olan bir tutum sergiledi. Yine aklıma gelen birkaç etkinliğimizi söyleyeyim. Örneğin, gençlere yönelik uyuşturucu karşıtı seminerler yaptık. Uzman doktorlardan bu konuda destek aldık. Kadifekale’de Mardin kültürüyle ilgili bir dizi etkinliğimiz oldu. Onun dışında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde kadınlarla ilgili etkinlikler yaptık. Muharrem Ayı’nda Kerbela Şehitleri için aşure dağıttık. Bunu her yıl yaptık. 8 yıl boyunca bunun gibi sayısız etkinlik yaptık. -Biraz İzmir Konfederasyonu’ndan ve Anadolu Birliği’nden konuşalım istiyorum. Neler söylemek istersiniz? İZKON, Sayın Yalçın Kocabıyık’ın başkanlığını yaptığı ve 40’tan fazla federasyonun bünyesinde yer aldığı Türkiye’nin belki de büyük STK’si. Bünyesinde Türkiye Meclis Üyeleri Birliği, Muhtarlar Federasyonu gibi yapılar da var. İzmir’in sorunlarıyla ilgili projeler ve görüşler sunan bir kuruluş. Ben de orada genel sekreterlik görevini yürütüyorum. Kritik konularda inisiyatif alan ve buna göre faaliyet yürütüyoruz. Örneğin geçtiğimiz günlerde pandemiyle ilgili bir duyarlılık çağrısı yaptık. Kadın arkadaşlarımız sokakta maskesiz dolaşan ya da maskesini yanlış takan yurttaşlarımızı hem uyardı hem maske dağıttı. Megafonlarla da dikkatli olunmasıyla ilgili çağrıda bulunduk. Basmane’den Konak Atatürk Meydanı’na kadar bu çalışmayı yürüttük. Ayrıca sağlık ve güvenlik çalışanlarına yardımcı olunması gerektiğini de vurguladık. -Evet, gerçekten böylesi duyarlık çalışmalarına ihtiyaç var. Anadolu Birliği’nde başkan vekili olduğunuzu söylediniz… Anadolu Birliği Federasyonu, çeşitli yörelerden derneklerin, kanaat önderlerinin oluşturduğu bir kuruluş. Kendisini rahmetle anıyorum. Kurucusu ve başkanı Vedat Güldoğan… Çok kıymetli Koçali Al başkanımızla bu derneği kuruyor. Aslında Türkiye’de kalıcı barış ortamı adına önemli etkinlikler gerçekleştirdi. Bir fikir kulübü de diyebiliriz. İzmir’de düşünsel düzeyi yüksek bir yapı. Açıkçası beni de böyle bir federasyonun başkan vekilliğine layık görmeleri benim için ayrı bir gurur. Şu sıralar Başkanımız Sayın Koçali Al’ın yaş grubu olarak yasaklı olmasından dolayı arkadaşlarımızla beraber çalışmaları yürütüyoruz. Tabii salgın koşulları derneklerin de çalışmasını zorlaştırdı. Biz de zaten önce sağlık diyoruz ve yasaklara uygun bir şekilde faaliyet yürütüyoruz. -Siz Tunç ailesi olarak Basmane’de çok tanınan bir ailesiniz. Biraz bize bu semti ve burada yaptıklarınızı anlatır mısınız? Basmane gerçekten tarihi dokusu ve çok kültürlü yapısıyla İzmir için çok kıymetli bir yer. Bazı şansızlıkları var. Bizler, o semtte yaşayanlar ve esnaflık yapanlar el ele vererek yaşadığımız semti ileri taşımaya çalışıyoruz. Ben ve kardeşim Münir Tunç, Basmane’de esnafız. Tarihi Altınpark Kıraathanesi ve bir restoranı kardeşim işletiyor. Kardeşim ayrıca milli judo antrenörü. Bugüne kadar ülkemize dışarıdan sayısız madalya getiren sporcuları eğitti. Bu çocukların önemli bir kısmı da bizim semtten çıktı. Onun dışında Basmane’de insanların ne sorunu olursa bize koşuyor. Hastane, sosyal yardım gibi konularda destek olmaya, onları yönlendirmeye çalışıyoruz. Biliyorsunuz, Basmane her dönem göç hareketlerinin İzmir’deki durağı olmuştur. Bunun getirdiği sıkıntılar karşısında yardımda muhtaç insanlara da esnaf olarak yardımcı oluyoruz. -Biraz da salgın sürecini konuşalım. Sizi sosyal medyada da takip ediyorum. STK gönüllüsü imzasıyla çok önemli mesajlar paylaşıyorsunuz. Bu süreçte sizler neler yaptınız? Açıkçası hem merkezi hükümet hem yerel yönetimler İzmir’de çok önemli çalışmalar yaptılar. Ancak, şöyle bir sıkıntı vardı: İnsanlar bazı sorunlar karşısında nereye başvuracağını bilmiyordu. Bizler, özellikle yaşlı insanlarımızın sorunlarıyla ilgilenmeye çalıştık. Sıkıntısı olan vatandaşlarımızın sıkıntısını ilgili kuruma ilettik ya da bağ kurmasını sağladık. Bunun dışında salgının ciddiyeti konusunda sosyal medya ve basın üzerinden anlatmaya çalıştık. Tüm dünya ciddi sınavdan geçiyor. İnsanlık adına, herkes üzerine düşeni yapmalı. Evet, ekonomik ve sosyal yaşam sıkıntılı; ama bunun üstesinden gelmenin yolu sorumlu hareket etmektir. Ben de içinde bulunduğum STK’lerle bu süreçte üzerime düşeni yapmaya çalıştım. Üzerime düşen farklı bir görev varsa da yapmaya hazırım. -Sizi deprem alanında da gördüm. Enkaz ve çadır kent alanlarında… Evet, buna değinmeniz iyi oldu. Bir yandan pandemi bir yandan deprem. İzmir, ülkemizin diğer illerine göre çok daha zor günler geçirdi, geçiriyor. Depremin olduğu günden itibaren mensubu olduğum STK’lerle alanda olduk. Ayrıca İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Valiliği’ne sorumluluk almaya hazır olduğumuzu anlatan dilekçeler sunduk. Bu açıklamayı Sayın Koçali Al ve Kemal Dağtekin yaptı. Ben de Kızılay başta olmak üzere kurumlara ulaşarak neler yapabileceğim konusunda görüş aldım. Alanda Kızılay Konak Şube Başkanı değerli dostum Ömür Şanlı’yla sürekli irtibat halinde olduk. Hala de görüşüyoruz. Ona ve tüm kurum çalışanlarına İzmir teşekkür borçlu. Tabii acımız büyük. Yaramız taze. Kaybettiklerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Yaralılara acil şifa diliyorum.