Marmara Denizi son 50 yılda iki buçuk derece ısındı. Uzmanlara göre deniz suyundaki bu ısınma, yüksek kirlilikle beraber müsilaja ve başta balıklar olmak üzere bazı türlerin yok olmasına yol açabilir. Marmara Denizi’nde deniz suyu sıcaklığı 20 santigrat derece seviyesinde seyrediyor

Marmara Denizi’nin tehlikeli ısınması konusunda  yaptığım araştırma da, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Sarı, NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Tecer’in görüşlerine başvurdum.

SARI’NIN GÖRÜŞLERİ

Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Sarı, bu sıcaklık seviyesinin denizdeki besin zincirini etkileyebileceği uyarısında bulundu, müsilaj tehlikesine dikkati çekti. Sıcaklığın, denizin dibinde de yüksek olduğunu söyleyen Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Mustafa Sarı, “Bu yaz, çok kurak bir dönem geçirdik. Bütün dünyada deniz suyu sıcaklıkları rekor seviyelere ulaştı. Buna bağlı olarak da ne yazık ki ülkemizin de içinde yer aldığı dünyanın birçok yerinde, sonbahar oldukça kurak geçiyor, yağışlar az. Şu anda Marmara Denizi’nde deniz suyu sıcaklığı, yüzeyde 20 santigrat derece; bu çok yüksek.” şeklinde konuştu. Marmara’da bir dalış gerçekleştirdiğini söyleyen Sarı, “Dalışta, yüzeyde başlayan 20 santigrat derece sıcaklığın, neredeyse 20 metreye kadar hiç değişmeden, aynı şekilde devam ettiğini gördüm” ifadelerini kullandı. Sarı şunları anlattı: “Şu anda Karadeniz’den Marmara Denizi’ne gelen su miktarı da minimum düzeyde. Dolayısıyla yağışların da olmaması nedeniyle denizdeki görüş çok iyi. Denizdeki besin üretimi, ilk üretim dediğimiz üretim azaldı. Marmara Denizi’nde normalde baktığınızda 2 metre, 3 metrede görebildiğiniz dipleri, şimdi 7-8 metrede görebilir hale geldiniz. Bu aşama, aslında kurak yazdan sonra beklediğimiz bir durumdu. Eğer yağışlar birden artarsa, yağışların artması ile denize taşınacak besinden sonra, besindeki üretimi dikkatle takip etmemiz lazım. Çünkü Marmara Denizi, 2021 yılında korkunç bir müsilaj felaketi yaşadı. Bunun acı tecrübelerini gördük. Müsilaj zaten sonbaharda oluşmaya başlayıp, ilkbaharda yüzeye çıkan bir ekolojik felaket. Onun için dikkatle izlemeye devam ediyoruz.”

ALARM ZİLLERİ

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün kayıtları, 1970 yılında 15,3 santigrat olan Marmara Denizi’nde ortalama sıcaklığın, 50 yılda 2,5 derece arttığını gösteriyor. Bilim insanlarına göre bu ısınmanın ağır sonuçları olabilir. Uzun dönemli ortalama sıcaklıklar 1970 yılında 15,3 santigrat derece iken geçtiğimiz yıl itibarıyla bu 17,8 santigrat dereceye yükselmiş ki; bu toplamda 2,5 santigrat derecelik bir artış demektir, bu ciddi bir artış. Sadece bu sıcaklıklar Marmara Denizi'nde artmakta kalmamış işte onu besleyen Karadeniz'de de 0,9 santigrat derece neredeyse 1 santigrat dereceye yakın bir sıcaklık artışı söz konusu. Ege Denizi benzer şekilde 1,4 santigrat derece kadar artmış, Akdeniz 1,2 santigrat derece artmış. Dolayısıyla sadece Marmara Denizi'nde bir sıcaklık artışı değil, onun ilişkili olduğu Karadeniz ve Ege Denizi'nde de sıcaklıklar artmış" dedi.

TECER’İN GÖRÜŞLERİ

Denizlerdeki sıcaklık artışlarının etkilerinin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tecer, "Tabii sıcaklıkların artmasının sucul ortamlarda, çeşitli çevresel ve olumsuz etkileri var. Bir tanesi çok ağır bir şekilde, dramatik bir şekilde yaşadığımız müsilaj sorunun 3 temel nedenlerden bir tanesi buydu. Sıcaklıkların artması burada müsilajın oluşmasına sebebiyet vermişti. Bu sıcaklık artışı trendi hala devam ediyor. İkincisi ise sularda çözülmüş oksijen var, atmosferdeki oksijenin hayati olduğu gibi sularda da çözülmüş oksijen orada yaşayan, solunum yapan canlılar için hayati bir öneme sahip. Bu çözülmüş oksijen konsantrasyonu sıcaklıkların artmasıyla birlikte hiç başka bir etkene gerek olmadan düşüyor. Yani sıcaklık arttığı zaman bu çözülmüş oksijen miktarı, çözünürlüğe bağlı olarak sıcaklıkta ters orantılı olduğu için otomatikman düşüyor. Bu ne demek? Orada bol oksijenli solunum yapan canlıların hayati tehlikelerinin ve yaşam koşullarının zorlaştırdığı anlamına gelir. Bu da balık türlerinde özellikle bir azalma onun yerine daha az oksijenle hayatını devam ettirebilen denizanası gibi, vatoz gibi canlıların buralara istila etmesine sebebiyet verebilir. Müsilaj üç temel etkenden meydana geliyordu. Bir tanesi sıcaklıkların artması, diğeri akıntının Karadeniz ve Ege Denizi akıntısının olmaması, yani duran koşullar olması. Bir de evsel, endüstrileri atık sularla azot, fosfor gibi organik kirliliklerin deniz ortamına bırakılmasıydı. Diğer iki sebep ile birlikte sıcaklıkların artması da tek başına müsilajı oluşturma sebeplerinden bir tanesi, dolayısıyla bir risk taşıyor tabii ki" diye konuştu.

‘TEK NEDEN DEĞİL’

Su sıcaklığı kayıtlarına göre Karadeniz, Ege ve Akdeniz’de de ısınma söz konusu. Ancak Marmara Denizi’ndeki ısınma hepsinden daha fazla. Uzmanlara göre bu durumun tek nedeni Küresel Isınma değil.

‘MÜSİLAJ DÖNEBİLİR’

NKÜ Çorlu Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Tecer, sıcaklık artışının devam etmesi halinde müsilajın tekrar başlayabileceğini söylerken tek tehlikenin bu olmadığının da altını çizdi. Müsilaj deniz sularının sıcaklığını artırmaz ama iklim değişikliği ile birlikte küresel boyutta sıcaklıkların artması, deniz suyu artmasına da sebebiyet veriyor. Aynı zamanda Marmara'ya deşarj edilen sular, soğutma suları, diğer sıcak sular bu da etkili olabilir. Çünkü ciddi oranda bir deşarj var. Arıtılmış olsa dahi, suyun sıcak olması o bölgede Marmara Denizi'nde sıcaklık etkisi gösterebilir ama bu minör bir etkidir. En temel etki, iklim değişikliği ve buna bağlı olarak ısınan bir küresel sendrom diyebiliriz" ifadelerini kullandı.

‘BALIK TÜRLERİ’

Yükselen sıcaklığın çözülmüş oksijen miktarını düşürdüğünü söyleyen Prof. Dr. Hakan Tecer, “Çözülmüş oksijenin azalması demek orada oksijene ihtiyaç duyan hassas canlılar için yaşam ortamlarının riske girmesi demek. Oksijene duyarlı lezzetli balıkların türleri ve popülasyonları azalacak anlamına gelir” diyerek bir başka tehlikeye dikkat çekti. Bölgede 25 milyon insanın yaşadığını söyleyen Prof. Dr. Tecer,  “Buraya çok ciddi anlamda deşarjlar oluyor. Hem atık su deşarjları, hem de bölgedeki sanayiden kaynaklanan soğutma suyu deşarjları söz konusu” ifadelerini kullanırken, uzun vadede derin deşarjlardan vazgeçilmesi gerekebileceğini söylüyor. Bilim insanları Marmara Çevresi’ndeki atık su arıtma tesisi sayısının hızlı bir şekilde artırılması gerektiğine de dikkat çekiyor.
İklim değişikliği, deniz ve kıyı ekosistemleri için başlıca tehditler arasında yer alıyor. Okyanus ve denizlerdeki ısınma nedeniyle ekosistemlerin yapısının ve işleyişinin nasıl etkilediğini anlamak, güçlü yönetim ve koruma stratejileri geliştirmek için önem taşıyor.
Akdeniz Koruma Derneği, 2015 yılından bu yana Gökova Körfezi’nde, 2020 yılı itibari ile ise Fethiye-Göcek ve Kaş-Kekova Deniz Koruma Alanları’nda yüzeyden 40 metre derinliğe kadar her 5 metrede, deniz suyu sıcaklık ölçümleri yapıyor. Bu izleme çalışmaları, her sene derinlere doğru deniz suyu sıcaklığının arttığını gösteriyor.

Bu izleme çalışması, iklim değişikliği nedeniyle artan deniz suyu sıcaklıklarının deniz çayırları başta olmak üzere biyolojik çeşitlilik ve istilacı tür baskısı hakkında öngörüler ve koruma planlamalarının yapılmasına katkı sağlıyor.

iklim krizinin yeryüzünde şu ana kadar yarattığı değişiklikler; deniz yüzeyi suyu sıcaklıkları artışı, kutuplarda buz kütlelerinde azalma, deniz yüzeyi pH değerleri ve çözünmüş oksijen konsantrasyonları düşüşü ve deniz seviyesi yükselişi olarak sıralanabilir.
İklim krizinin, denizlerin asitlenmesi, oksijeninin azalması, su sirkülasyonu ve kimyasındaki değişimler, deniz seviyelerinin yükselmesi, fırtınaların sıklaşması, denizel türlerin çeşitliliği ve bolluğundaki olumsuz etkileri hissedilir bir artış göstermekte. İnsan faaliyetleri kaynaklı artan karbondioksit (CO2) ve diğer sera gazı emisyonları denizlerimizi de ciddi bir şekilde etkilemekte. Kıyı ve deniz ekosistemlerindeki bu bozulma, yerel toplulukların fiziksel ve ekonomik refahlarını etkilediği gibi küresel kaynakları da tehdit etmekte.

Kıyı ve deniz ekosistemlerinin sürdürülebilir yönetimi, korunması ve restorasyonu iklim krizi ile mücadele için doğaya dayalı çözümler üretmek, ekosistem hizmetlerinin sürekli sağlanmasını desteklemek için hayati öneme sahip.

Kaynak : https://www.normhaber.com/marmara-denizinde-tehlikeli-isinma-659025?fbclid=IwAR03a5qRKWfL6LmzD1cAjb8rL0O5TkWkDiG5dzREheyT57qNe58oEdpmlzg