Gazeteciler için arşiv bilgileri, fikri takip yapmak ya da geçmişte yaşanan olayların yansımalarını görebilmek, izini sürebilmek açısından kritik önem taşıyor. 
Hele hele Türkiye gibi tarihin sıklıkla tekerrür ettiği, yaşanan acılardan ve tecrübelerden ders alınmadığı ülkelerde, geriye dönük arşiv taramaları hayati rol üstleniyor. 

Sözgelimi, henüz birkaç hafta önce Erzincan İliç’te yaşadığımız maden faciası. 
Dünyanın her yerinde yapılan madencilik faaliyetleri, yasaların ve iş sağlığı güvenliği kurallarının laçkalaştığı, denetimlerin göstermelik yapıldığı, gerekli teknolojinin kullanılmadığı ve hepsinden önemlisi hata yapanın yanına kâr kaldığı ülkelerde facialarla anlıyor. 

30 BİN HABER ARTIK YOK 

Gelmek istediğim nokta şu:
Toplumu sarsan, çoğu kez infial yaratan olayların basındaki yansımalarının dijital dünyada kalması ve kolay ulaşılabilir olması gerekiyor. 
Oysa…
Gazeteci büyüğümüz, CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in verdiği bilgiler; geçmişte Türk toplumunu sarsan haberlerin pek çoğunun dijital izlerinin silindiğini gösteriyor. Çakırözer’in verdiği bilgilere göre son 10 yılda tam 35 bin habere erişim engeli getirilirken 30 bin habere ise artık ulaşılamıyor.
FETÖ ve Adnan Oktar suç örgütüne ilişkin soruşturmalarla ilgili haberlere de erişim engelleri ve unutulma hakkı talepleri bulunuyor. Bu kararlar; aralarında Cumhurbaşkanı, ailesi, bakanlar, milletvekilleri, valiler, kaymakamlar, hâkimler, savcılar, bürokratlar gibi kamu görevlileri, bazı kamu kurumları ve iktidara yakın şirketlerin talepleri sonucu veriliyor. 

İŞTE UTANÇ HABERLERİ 

Utku Çakırözer’in verdiği bilgilere göre erişim engeli getirilen ve dijital hafızadan silinen haberlerden bazı örnekleri şöyle:
*    Tarikat yurdunda intihar eden gencimiz.
*    Milli Eğitim Bakanlığı’nda Hizbullahçı kadrolaşma.
*    Kanal İstanbul’un geçeceği bölgeden arazi alanlar.
*    İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne haciz uygulatan şirket.
*    Yolsuzluk iddialarına konu Aile Bakanlığı bürokratlarının terfi haberleri.
*    Erzurum’da bakım merkezinde yaşanan cinsel istismarlar.
*    Konvoyunun önünden sürü geçmesinden rahatsız olan ve sürünün çobanına ceza kestiren kaymakam.
Basın özgürlüğüne darbe vuran bu kararların en günceli ise meslektaşlarımız Timur Soykan ve Tolga Şardan’ın başına gelenler. 
Timur Soykan’ın BirGün gazetesinde, yargıdaki çürüme ve uyuşturucu kaçakçılarının rüşvet karşılığı nasıl serbest kaldıklarını haber yapması haberine getirilen erişim engelinin, hâkimlerce para karşılığı verildiği ortaya çıkmıştı. 

BAŞSAVCININ MESLEK NAMUSU

Kim ortaya çıkarmıştı bu durumu?

Aynı adliyede görevi başında bulunan Başsavcı!
Mesleğinin namusuna el sürmek istemeyen Başsavcı, yaşananları bir ihbar mektubu ile Adalet Bakanlığı ve Hakimler ve Savcılar Kurulu’na bildirmişti. 
T24 yazarı gazeteci Tolga Şardan, yargıdaki çürümeye ilişkin haberi nedeniyle önce hapse atıldı, sonra haberine erişim engeli getirildi.
Pekâlâ…
Türk demokrasisine büyük zarar veren bu durum nasıl düzelecek? 
Aldığı kararların tüm gerçek ve tüzel kişileri bağlaması gereken Anayasa Mahkemesi,  erişim engellemeleri konusunda iki kez basın ve halkın haber alma hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin karar verdi. 

Yeni bir düzenleme getirilmesi için de TBMM’ye dokuz aylık süre tanıdı.
CHP’nin bu konuda verdiği kanun önerisinin görüşülmesi ise AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

EN ÖNEMLİ TEŞVİK: HUKUK

Haberlerimizde Türk ekonomisi için en önemi teşvik mekanizmasının “uluslararası standartlarda sağlanmış hukuk mekanizması” olduğunu belirtiyoruz sürekli. 
Uluslararası uzmanların oluşturduğu Dünya Adalet Projesi’nin (World Justice Project) 2012’den bugüne yayınladığı “Hukukun Üstünlüğü Endeksi”nde Türkiye’nin durumu içler acısı.

2023 raporunda Türkiye 0.41 puan ile 142 ülke arasında 117. sırada bulunuyor.
“Hukuk Devleti” standartlarında Nijer, Sierra Leone, Guatemala, Madagaskar, Angola, Kolombiya gibi ülkelerin bile altında yer alıyoruz. 
Ancak okurlarımıza bir anımsatmakta bulunmakta yarar var. 

Bugün silinen, erişimi engellenen, yasaklanan haberler gazetecilerin arşiv raflarında ve bilgisayarlarında silinmiyor. 
Aynı haberlerin çok daha yüksek bir etki ile yeniden kamuoyunun gündemine gelmesinin önünde “gazeteciler dışında”  hiçbir engel yok. 

+++++

POLİSLERİN SES KAYITLARI YENİDEN BİLİRKİŞİYE GİTTİ, BİR SONRAKİ DURUŞMA 8 MAYIS’TA

Geçen haftaki köşe haberimizde Dorukhan Büyükışık cinayeti ile ilgili ilk duruşmanın 19 Şubat’ta Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde başlayacağını belirtmiş, dava dosyasının içeriği hakkında tüm detayları vermiştik. (Bknz, Ege Telgraf, 19 Şubat 2024)
Emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık'ın oğlu Dorukhan’ın, 13 Mayıs 2018’de İzmir Narlıdere’de lüks bir konut inşaatının şantiyesinde cinayete kurban gitmesi sonrasında, akıl mantık sınırlarını zorlayan olaylar dizisinin halkalarından birisi, Ankara Jandarma Kriminal Laboratuvarı’ndan gelen olay yeri inceleme ses kayıt çözümleriydi.  

O.K VE O.B’NİN SAVUNMALARI

Kulak sağlığı ve işitme sorunu olanların dışında, bu kayıtları dinleyen herkesin rahatlıkla işittiği konuşmalar, tutanaklara hatalı şekilde geçirilmişti. 
19 Şubat günü yapılan duruşmada, sanık astsubaylar O.K ve O.B mahkemede savunmalarını yaparken, iddiaları reddettiler. 
Sanıkların Avukatı Ergin Kılıç, olay yeri inceleme polislerinin çektiği MTS 0009 ve MTS 00014 numaralı videoların bilirkişi incelemesi için Adli Tıp Kurumu’na gönderilmesini, Jandarma Kriminal Başkanlığı’nda keşif yapılıp burada görevli bazı isimlerin tanık olarak dinlenmesini ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın hazırladığı idari tahkikat raporunun getirtilmesini istedi.
Ethem Büyükışık’ın avukatı İlter Aksoylu ise, Dorukhan’ın yüksekten düştüğü yönünde rapor veren Adli Tıp Kurumu ile husumetleri olduğunu, bilirkişi incelemesi için dosyanın İstanbul Üniversitesi veya TRT’ye gönderilebileceğini söyledi. 

TESUD TAM KADRO DURUŞMADA

Mahkeme bir sonraki duruşmayı 8 Mayıs’a bırakılırken, duruşmadan sonra silah arkadaşlarıyla birlikte Adliye önünde bir basın açıklaması yapan emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık şunları söyledi: “Yaklaşık 6 yıldır verdiğimiz hukuk mücadelesinde ilk adımı atmaya geldik. Maalesef oğlumuz geri gelmeyecek; ama bu cinayetin katillerini, onları koruyanları, delilleri karartanları mutlaka bulup adaletin önüne çıkaracağız. Sayın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a, Adalet Bakan Yardımcılarımıza, Ceza İşleri Genel Müdürü’ne, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na teşekkür ediyorum. Kanun yararına bozma görüşleriyle şu anda Yargıtay 1. Ceza Dairesi’ne gönderilen dosyanın önünü açtılar. Bir cinayetin üstünün örtülmesine engel oldular. Kendilerine müteşekkirim. Adaletin geç de olsa tecelli edeceğine inancım tam. Türk Milleti’nin kendini güvende hissetmeye, adalete inanmaya, devletin adaletini ummaya ihtiyacı var. Bütün kurumların, bugüne kadar yaptıkları hataları tekrarlamayarak artık bu cinayeti çözmek için elinden geleni yapacağına inanmak istiyorum.”
Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Başkanı emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş ve çok sayıda emekli subay da Ethem Büyükışık’ın acısını paylaşmak için duruşmada hazır bulundu. 

+++++

ÇOLAKOĞLU’NDAN GENÇLERE: KALDIRIMDA YANLIŞ DÖŞENEN TAŞI BİLE SORGULAYIN 

İzmir iş dünyasının duayenleri arasında yer alan Kemal Çolakoğlu, Ege Bölgesi Sanayi Odası başta olmak üzere odalarda ve sivil toplum kuruluşlarında uzun yıllar aktif görevler aldı.
Kendi işlerinde Türkiye’ye örnek başarı hikâyeleri  yazan Çolakoğlu, Petkim gibi dev şirketlerin Yönetim Kurulu Başkanlığı görevlerinde de bulundu.  
Tam bir İzmir aşığı olan, kentin tüm sorunlarına kafa yoran çözümler üreten Kemal ağabey ile Gazeteci meslektaşım Seda Gök’ün yaptığı söyleşiyi biraz geç de olsa okuma fırsatı buldum. 
Ege Genç İş İnsanları Derneği’nin kurumsal yayın organı “EGİAD Yarın” dergisinde yayınlanan söyleşide Kemal Çolakoğlu, gençlere çok önemli mesajlar veriyor. 

“HER ŞEYİ SORGULAYIN”

Biz de kulak verelim mi Kemal ağabeye: 

“Gençlere benim söyleyeceklerim belki çok ekonomik değil. Daha çok sosyal odaklı… Ben her şeyin başının sevgi olduğuna inanıyorum. Öncelikle kendileriyle barışık olsunlar. Kendilerini sevsinler. Sonra zaten içinden geldikleri ailelerini, eğitim gördükleri okullarını, çalıştıkları işi, yaşadıkları şehri sevsinler. Ayrıca mutlaka ve mutlaka sorgulamacı olsunlar. Yani bizim eskiden yetiştiğimiz üzerine vazife olmayan işlere karışmanın tam tersini yapsınlar. Kendilerine vazife olmayan her şeye dahil olsunlar, karışsınlar. Her şeyi sorgulasınlar. Gökyüzündeki ozon deliğini de sorgulasınlar. Yerde müteahhitin hileli döşediği, ayağının takıldığı taşı da sorgulasınlar. Sorgulayan bir gençlik olmak zorundayız. Üçüncüsü, dünyanın bütün imkânları ellerinde, dünyayı takip etsinler. Yani bugün eğer her genç günde iki tane gazete okusa, benim görüşüm üniversite bile okumasına gerek yok.”

+++++

ÖZEL HAYATIN GİZLİLİĞİNE NEDEN DİKKAT ETMİYORUZ? 

Teknoloji üretmekte pek mahir olmasak da teknolojik ürünleri kullanmada dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer alıyoruz.
Maşallah herkesin elinde bulunan akıllı telefonlarla özel hayatlara ilişkin tüm detaylar sosyal medyada sere serpe gösteriliyor. 
Kendi yaşamlarında hiçbir özel nokta bırakmayan vatandaşımız, başka insanların özel hayatlarına da saygı göstermiyor. 
Sözgelimi…

Bir trafik kazası mı oldu ya da polis kontrolünde bir sürücü alkollü mü yakalandı…
Hemen cep telefonları çıkarılıyor, çekimler yapılıyor, “bilmem ne ilinde son dakika” ve benzeri adlarla açılan ve milyonlarca takipçisi olan hesaplarda şakır şakır yayınlanıyor. 

Geçen haftalarda polis kontrolünde alkollü çıkan bir kadının, polis memurlarına dönüp “İlçe Emniyet Müdürü’nü aramak istiyorum” demesi ne kadar abes ise…
Bir trafik suçunu, milyonlarca kişiye sanki adli bir vak’a imiş gibi yansıtmak da o kadar saçma. 
O hanımefendi alkollü olabilir ya da farklı bir trafik suçu işlemiş olabilir. Cezası bellidir, sonucuna katlanır. Emniyet Müdürü'nü aramak istemesi de elbette eleştirilebilir. 

Ancak tüm bunlar, yaşanan durumun insani ve ahlaki olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. 
En önemli görev ise polis memurlarına düşüyor. Polislerimiz, kendi görev sahalarında adeta yanak yanağa çekim yapan vatandaşlara da izin vermemeli. 
Bu türden görüntüleri yaymanın suç olduğunu unutmadan, özel hayatın gizliliğine daha fazla dikkat etmemiz gerekiyor.

+++++

HAFTANIN SÖZÜ 

“Tarihçi bilen değildir, arayandır. Biz de arıyoruz” 

L. Febvre