Moskova’daki konser saldırısı, 2002 yılındaki tiyatro baskınını hatırlattı. Birileri Rusya’yı o yıllara geri götürmek istiyor sanki. Rusya Devlet Duması üyelerinden bürokrat Sergei Miranov’un “okulların, anaokullarının, hastanelerin ve çok sayıda insanın bulunduğu yerlerde tedbir almamız gerekiyor” sözleri geçmişteki benzer olaylara bir gönderme aslında. Rus toplumunun yakın geçmişe dair kollektif hafızasında bu tür terör eylemleri oldukça canlı. Sadece tiyatro baskını değil, 2004 Beslan Okul baskını da bu son terör olayının hafızalarda canlandırdığı acılardan biri. Saldırganların cihadçı görünümünde oldukları yönündeki görgü tanıklarının ifadeleri ve telegramda servis edilen erkenci iddialar İŞİD’i işaret etmekte; ancak yirmi yıl öncesinden farklı olarak bugün ciddi bir İŞİD tehdidinin olmadığı düşünülürse 2024 Krokus terör saldırısı İslami radikallik makyajıyla gizlenmiş bir provokasyon saldırısı olabilir. Kaldı ki günümüzde Rusya’nın Müslüman coğrafyayla herhangi bir sorunu olmadığı da biliniyor. Bu durumda Rusya’yı kim/kimler provoke etmek ister ya da Rusya’nın istikrarsızlaşması kimlere fayda sağlar?

‘MÜSLÜMANLARI EZEN’

Özel askeri operasyonun başlamasının ardından 2022 İŞİD ve El Kaide militanlarının Ukrayna’ya transfer edildiği de bilinmekte. Radikal İslamcılar için örgüte en ağır darbeyi vuran Rusya, hem yurtiçinde hem de yurtdışında “Müslümanları ezen” bir devlet olarak algılanmakta ve dolayısıyla böyle bir saldırının taşeronluğunu üstlenmesi olağan. Nitekim DAEŞ’e bağlı örgütlerden biri olduğu bilinen Vilayat Horasan grubu üstlendi. Son yıllarda Vilayat Horasan, Afganistan’daki etnik Özbekler ve Tacikler arasında destek görmektedir. Orta Asya devletlerini “Rusya’nın Kuklası” olarak gördükleri de diğer bir ayrıntı. Bu nedenle Rusya ile mücadele, başta Özbekistan, Tacikistan ve komşu ülkelerdeki radikal destekçiler olmak üzere bir kaynak paylaşımı mücadelesi aslında.

T A S S 68471732

Yakalanan zanlıların medya görüntülerinden de anlaşıldığı gibi profesyonel olmayan ve para karşılığı böyle bir olaya karıştıklarını ifade eden, örgütsel bağlılıkları çok güçlü olmadığı görülen kişiler. Örgütün üstlendiği bir eylemde doğrudan hedef ya da amaç belirtmemesini çok gerçekçi bulmuyorum. Şüphelilerden biri toplumda korku atmosferi oluşturmayı amaçladıklarını belirtiyor; ancak net bir amaç ya da neden belirtilmiyor.

Şüphelilerin Ukrayna sınırına yakın bir bölgede yakalanmaları da sınırı geçmeyi çalıştıkları varsayımıyla dikkatleri Ukrayna üzerine çekmekte. Ukraynalı yetkililer olayla ilgili olmadıklarını belirtseler de bir gün sonra Kırım’a düzenlenen füze saldırısı aslında Rusya-Ukrayna çatışmasının farklı bir aşamaya geçtiğini göstermekte.

Bir diğer dikkat çeken konu geçtiğimiz hafta (22 Mart) Brüksel’de sona eren Avrupa Birliği zirvesi, birliğe üye devletlerin liderlerinin önemli askeri, siyasi ve ekonomik konuları tartıştıkları bir zirve olarak önemliydi. Gündemdeki önemli konulardan biri de Ukrayna’ya askeri yardım sağlanmasına ve Avrupa savunma sanayisi için yeni bir stratejiye özel önem verildiği üzerine yapılan görüşmelerdi. Aynı gün sosyal medyada Fransa, Almanya ve Polonya’dan Ukrayna’nın güneyine asker sevkiyatı yapıldığı yönündeki haberlerse Moskova’daki saldırının arifesindeki önemli gelişmelerdendi.

ASKER DESTEĞİ

Hatırlayacak olursak geçtiğimiz günlerde Macron’un Ukrayna’ya asker desteği sağlayacaklarına dair söylemleri Putin’in sert cevabıyla karşılanmıştı. Putin NATO askerlerinin Ukrayna cephesine dahil edilmesi halinde bunun doğrudan Rusya ile NATO’nun savaşına dönüşeceğini belirtmişti. Ukrayna’ya doğrudan asker gönderme fikrine sıcak bakan sadece Fransa değil, Finlandiya, Polonya, Litvanya doğrudan destek veriyor. Avrupa’da Rusya’nın Ukrayna’da başarı sağlaması durumunda burada durmayacağı ve Avrupa içlerine doğru ilerleyeceği düşüncesi sıklıkla dile getiriliyor. III. Antalya Diplomasi Forumunda tartışılan konulardan biri de buydu. Makedonya gibi bazı Balkan devletleri de benzer endişeler taşıyorlar. Bana kalırsa; bu endişelerin oluşmasında dikkat çeken nokta aslında Rusya’nın Ukrayna üzerinden yürütülen kollektif çatışmada galibiyetinin öngörülmesi ve en önemlisi de Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı Özel Operasyonun asıl nedeninin göz ardı edilmesi. 

CİDDİ EYLEM

Crocus City Hall saldırısını öncelikle Rusya’nın istikrarsızlaştırılması yönünde atılan ciddi bir eylem olarak görüyorum.  Putin’in 15 Marttaki seçimlerin sonucuna göre yeniden devlet başkanı olması, saldırıların Putin iktidarını itibarsızlaştırma eğilimi taşıyabileceği gibi asıl meselenin Ukrayna ile olan çatışmayla bağlı olması ihtimali yüksek. Ukrayna’nın ihtiyacı olan maddi destek ve askeri mühimmat konusunda Batı’nın eli geçen yıla göre artık o kadar cömert değil. Rusya’nın istikrarsızlaşması Ukrayna’nın yardım taleplerinin yeniden değerlendirilmesini sağlayabilir. Diğer yandan Rusya’nın bu olayın sorumlusu olarak doğrudan Ukrayna’yı düşüneceği ve acele bir kararla misilleme yapabileceği yönünde beklentiler olabilir. Böyle bir senaryoda Ukrayna’nın mağdur rolüyle yardım talepleri yeniden değerlendirilebilir. Washington’un olayın hemen ardından gösterdiği aceleci tavır da üzerinde durulması gereken ayrıntılardan biri.  Beyaz Saray’ın Ukrayna’nın saldırıya karıştığına dair ellerinde herhangi bir bilgi olmadığını ifade etmesi üzerine Rusya Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü Zaharov, Washington’a ellerindeki tüm bilgileri paylaşması çağrısında bulundu. Rusya-Ukrayna çatışmasına uluslararası politik ekonomi çerçevesinden yaklaşırsak; bu çatışmada en kazançlı olanın ABD olduğunu görürüz. Birincisi Rus doğalgazından mahrum kalan Avrupa, doğrudan Amerikan gazına yönelmek zorunda kaldı. İkincisi ise Amerikan savunma sanayiine olan dolaylı katkısı. Ukrayna çatışması ABD savunma sanayisinin gelişmesine yol açtı. Rusya ile savaşında Ukrayna son günlerde daha proaktif ve Rusya topraklarına doğrudan saldırılar gerçekleştirdiği bilinmekte. Bu da artık Ukrayna’nın kaybetmekte olduğu savaşta elindeki tüm araçları kullanarak Rusya’yı vurabileceğini göstermeye çalışmakta. Nitekim konser saldırısını takip eden Kırım’a füze saldırıları bunu açıkça ortaya koymaktadır. Saldırının Putin iktidarını zayıflatacağını düşünmüyorum, bu tür terör saldırıları Rus toplumunda iktidara yönelik eleştirilerden çok yabancılara karşı tepkiyi artırmakta. Diğer yandan Putin’in Devlet Başkanlığı süresince pek çok terör olayı yaşandı ve toplumda Putin’e olan güven her defasında eksilmedi, aksine arttı. Kremlin’in dikkatleri Ukrayna makamlarına yönelterek ani ve plansız bir karşı misillemeye girişmesi de olası görünmüyor. Tıpkı Dugin’in kızına yönelik suikastte veya sonrasındaki saldırılarda olduğu gibi, derinlemesine istihbarat yapılmadan Kremlin harekete geçmeyecektir. Rusların bilinen soğukkanlılığı ve bu tarz olaylar karşısındaki sakinlikleri genellikle sonradan daha büyük bir karşı atağı getirmiştir. Bu olayla ilgili olarak da Moskova’nın geçmişin travmalarını yeniden yaşanmasının önüne geçmek için derin bir istihbarat ve sonrasında daha sıkı güvenlik önlemleri getireceği öngörülebilir. Özellikle yabancılara karşı.