Batının uluslararası ekonomik yaptırımları ve finansal mekanizmalarına karşı dedolarizasyon ve uluslararası mega projelerde iş birliği yoluyla etki sahasını güçlendirmek gayretindedir. Ortak mega projelerin yanı sıra Batı’nın çözüm üretemediği acil küresel sorunlara karşı bölgesel aktörler tedarik zinciri ve güvenli bölge yaratarak göreceli üstünlük sağlamaktadırlar. Türkiye-Rusya arasındaki tahıl koridoru ve doğal gaz tedariği gibi konular bu bağlamda dikkat çekmektedir. Diğer yandan Zengezur koridoru ve Syunik Bölgesi’nin önerilen projelerle hayata geçirilmesi durumunda Güney Kafkasya’nın önemli bir ticari koridor haline gelmesi söz konusu olabilecektir. Yine benzer şekilde Rusya, Azerbaycan, İran ve Hindistan arasında bağlantı yolu olarak düşünülen Kuzey-Güney Uluslararası Ulaştırma Koridoru, Çin’in Kuşak-Yol projesine ek olarak önemli uluslararası projelerdir. Doğu’nun küresel ve bölgesel aktörleri arasındaki bu iş birliği ve uluslararası mega projeler, stratejik önemi büyük jeoekonomik entegrasyondur.

‘MEGA PROJELER’

Avrasya’nın kuzeyi ile Basra Körfezi, Hint Okyanusu, Levant ve Kuzey Afrika’yı Akdeniz’e bağlayacak olan bu mega projeler, klasik jeopolitiği yeniden gündeme getirmektedir. “Kalpgah”ı kontrol eden gücün küreyi de kontrol edeceğini öne süren klasik jeopolitik teorilerden kara hakimiyeti teorisi, uluslararası ilişkilerde yeniden önem kazanmaktadır. Açıkça görülmektedir ki, Batı’nın yücelttiği neoliberal ekonomi politikaları ve küreselleşme dediğimiz olgu, beklenen refahı getirmediği gibi artan yoksullaşmanın paralelinde mikro milliyetçiliklerin güçlenmesine zemin yaratmıştır. 1990’lı yıllardan bu yana yaşanan pek çok çeşitli gruplar arası silahlı çatışmaların temel nedenlerinden biri de bu artan mikro milliyetçilik ve ardındaki ekonomik çöküşlerdir. 

‘EŞİTSİZ BÜYÜME’

Uluslararası sermaye ve uluslararası finanstaki görece eşitsiz büyüme ne küreselleşmenin demokratikleşmesini ne de demokrasinin küreselleşmesini getirmiştir; aksine yoksulluğun yerine yoksulların ortadan kaldırılmasına şahit olduğumuz bir süreci doğurmuştur.  Gelinen noktada Doğu, küresel refah ve güvenliğin sağlanmasında kendi payına düşeni talep etmekte ve bölgesel bir meselenin en iyi şekilde yine bu bölgedeki aktörler tarafından tahlil edileceğini, olası çözüm yollarının da yine bu aktörler arasındaki iş birliğiyle geliştirileceğini ifade etmektedir. Uluslararası ilişkilerde çok kutupluluk denilen olgudan kastedilenin basitçe bu anlayış ve beklenti olduğunu ifade edebilirim. (BİTTİ)