Son günlerde yeniden alevlenen Dağlık Karabağ meselesi her iki halkın belleğinde travmatik yüklerle doludur. Otuz yıldan fazladır aralıklı olarak devam eden çatışma süreci; etnik şiddet, etnik temizlik, siyasi karmaşa ve fanatizmi de beraberinde getirmekte. Elitlerin etkisi ve son Karabağ yenilgisinden sonra Ermenistan’da muhalif sesler ve milliyetçiliğin yükselmesi Erivan’ı Batı’nın provakasyonlarına açık hale getirdiğini söyleyebiliriz. Diğer yandan Nikol Paşinyan Batı yanlısı biri ve Ermenistan’ın Batı’yla entegrasyonunu içten içe arzulayan bir lider. Post Sovyet coğrafyada Batı’nın doğrudan desteklediği üç liderden biri diyebiliriz. Diğer ikisi malum olduğu üzere Saakaşvili ve Zelenski. Batı, Sovyet sonrası alanda Rusya’nın etkisini kırmak ve kendi hegemonyasını buralarda güçlendirmek için “sözde demokrasiler” kurarken mevcut çatışma dinamiklerini aktive etmekten de kaçınmıyor maalesef. 

‘İMZA ATMIŞTI’

Paşinyan, kendini Batı destekli demokratik devrimin lideri olarak görmekte ve Bakü’nün terörle mücadele kapsamında Dağlık Karabağ’da başlattığı askeri operasyonlara Washington’un desteğiyle karşı çıkmakta. Oysa kısa bir süre önce Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul eden anlaşmaya imza atmıştı. Erivan yönetimi, Washinton’un jeopolitik çıkarları doğrultusunda etno-politik dinamikleri nasıl araçsallaştırdığını yakın coğrafyasına bakarak görebilir. Anglo-Sakson dünyanın jeopolitik hedeflerine ve hegemonyanın sürekliliğine yönelik çabalarına bakıldığında aslında uzlaşısı mümkün olan etnik sorunların, jeopolitik çıkarları doğrultusunda uluslararası aktörler eliyle nasıl etno-jeopolitika konusu haline getirildiğini görebiliriz. Uluslararası ilişkilerde dengeler büyük bir hızla değişiyor. Batı Avrupa ve ABD güç kaybediyor. İnsanın siyasal tarihinde sömürgecilik düzeninin kurucuları sömürgeleri üzerindeki etkilerini kaybediyorlar. Eski sömürge ülkeleri 1970-1980li yıllarda olduğu gibi artık “Batı’dan bağımsız ama Batı’ya bağımlı” durumda değiller. Çin, Hindistan ve Rusya Afrika’da giderek daha da güçleniyor ve uluslararası finans Asya’ya yöneliyor. Anglo-Sakson hegemonyasının devam etmesi Rusya ve Çin’in çevrelenmesine bağlı ve bununla ilişkili olarak stratejik ortaklara ihtiyaç doğmakta; Ukrayna gibi, Ermenistan gibi. Sözün özü Dağlık Karabağ’da durumun stabilleşmesi için Erivan’ın atacağı adımlar önemli. Batı’yla birlikte hareket etme konusunda ısrarcı bir tutum, Ermenistan’a çok şey kaybettirebilir. Ermenistan’la birlikte Güney Kafkasya’nın güvenlik ve istikrarının Orta ve Doğu Avrasya’nın istikrarıyla paralel olduğu görüşündeyim. İstikrarlı bir Güney Kafkasya, enerji tedariğinin güvenliği ve bölge ülkelerinin ortak stratejik projelerinin hayata geçirilebilmesi için gereklidir. Bölgesel istikrar ve güvenlik, kuşkusuz Ermenistan’ın zor ekonomik koşulları ve diğer iç meseleleri için de birer önkoşuldur.