Ukrayna’daki savaşla birlikte küresel uluslararası ilişkilerde kutuplaşma keskinleşmeye ve tek kutupluluğun sonuna gelindiğinin belirtileri görülmeye başlanmıştır. Soğuk Savaş yıllarına benzer; ancak yapısal olarak daha farklı bir Doğu-Batı kutuplaşmasıyla karşı karşıyayız. Batının özellikle de Anglo-Sakson dünyanın hegemonik dış politika anlayışının karşısında “Batı dışı dünya” kavramı giderek güç ve önem kazanmakta, yeni jeopolitik dinamikler, Suudi Arabistan, Türkiye, Hindistan, Brezilya, Güney Afrika Cumhuriyeti gibi uluslararası aktörlerin bölgesel güçler olarak küresel siyasette daha aktif rol almaya başlamışlardır. 

‘YENİ STRATEJİLER’

Değişen jeopolitik eğilime göre bölgesel aktörler kendi ulusal çıkarlarını gözeterek yeni stratejiler belirlemekte, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez küresel aktörler olmaksızın bölgelerindeki siyasi ve güvenlik sorunlarının çözümüne yönelik iş birliği içinde olabilmektedirler. Özellikle ABD askeri gücünün Afganistan ve Ortadoğu’dan çekilmesinin bölgesel aktörler arasında iş birliği koşulları yaratılabilmiştir. Tahran-Riyad uzlaşması bunun dikkat çekici örneklerindendir. İran, Suudi Arabistan ve Türkiye jeopolitik çıkarlarını korumak için birbirleriyle iş birliği yapmayı tercih etmekle birlikte küresel aktörlerle olan ilişkilerini de çeşitlendirmektedirler.  
Diğer yandan Çin’in bölgesel ve küresel jeopolitik rekabette gücü artmakta; sadece Ukrayna meselesinde değil Ortadoğu ve Afrika bölgelerindeki rolü artmaktadır. Çin her ne kadar Ukrayna-Rusya çatışmasını desteklemiyor ve taraf olmaktan uzak durmaya çalışsa da Rusya’nın küresel askeri ve siyasi gücü zayıflaması durumunda dünya siyasetinde dengelerin Çin aleyhine değişmesi söz konusu olacağından bu çatışmada dolaylı olarak Batı’nın karşısında yer almaktadır.  Pekin, dış politikasını Batılı olmayan dünyanın ve bölgesel güçlerin aktif katılımlarıyla küresel siyasette dengelerin yeniden oluşmasına yönelik şekillendirmektedir. İran ile Suudi Arabistan’ın aralarındaki diplomatik çatışmaya son vermeleri için arabulucu rolünü üstlenen Çin, bu sayede Batı karşıtı Arap Birliği’nin yeniden kurulması, Suriye meselesinin çözümü ve Orta Doğu Bölgesinde dikkatli ve titizlikle şekillendirilen bir etki yaratmayı başarmıştır. 

“KÜRESEL AKTÖRLER”

Ukrayna – Rusya Savaşı’nın fiili olarak başlamasından bu yana Doğu ve Batı olarak sınırları keskinleşen küresel siyasetteki kutuplaşmanın küresel aktörleri için bölgesel aktörlerin stratejik önemi giderek artmaktadır. Soğuk Savaş yıllarına benzer olarak Batı, geleneksel hegemonik yaklaşımını sürdürmeye çalışmakta ve bu amaçla askeri-politik yapılanmalarını genişletme eğilimi göstermektedir. Doğu ise, Soğuk Savaş yıllarındaki sosyalist kampın izlediği stratejiden farklı olarak ekonomi araçlarına daha fazla önem vermektedir. (DEVAM EDECEK)