İçerisinde bulunduğumuz yüzyıl maalesef ‘Felaketler yüzyılı’ olarak adlandırılsa sanırım yanlış bir ifade olmaz. Hemen her gün meydana gelen olaylar bunu kanıtlar niteliktedir. Kovit 19 salgınıyla beraber yaşanan dönüşüm dünya üzerinde artık hiçbir şeyin Kovit başlamadan önceki dönem gibi olmayacağını göstermiştir.
Salgın hastalıklar ve siyasal değişim ve dönüşümler tarih boyunca toplumları mikro veya makro düzeyde etkilemiştir. Kimi olayların çıkış zamanı dahi bilinmeden bitmesi veya kimi olayların tahmin edildiğinden daha uzun sürmesi değişen dünya dengesini anlamamız açısından önemlidir.
İnsanlığı tarih boyunca etkileyen olaylar bir silsile şeklinde hem başka olayları tetiklemiş hem de başka olayların etkisi neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu yüzden tarihi olaylara bakarken olayları bir laboratuvar ortamındaymış gibi değerlendirmek gerektiğini bilmek, bu şekilde yorumlamak yanlış olmayacaktır.
Suriye’de yaşanan olaylara bakıldığı vakit aynı tablonun önümüze çıktığını açıkça görmekteyiz. Esad’a muhalif olan kesim yaklaşık bir hafta gibi kısa bir sürede bölgeye hakim olmuş, eski rejimi sonlandırmıştı. Böylece Suriye’de Baas Rejimi sona ermiş, yeni bir dönem başlamıştı. Ancak son dönemde yaşanan olaylar bölgede henüz tam demokratik bir ortamın oluşmadığını göstermektedir. Medyaya yansıdığı kadarıyla yeni rejim Esad taraftarlarına karşı mücadeleye devam etmekte hatta bölgede bulunan sivil vatandaşlarda bu mücadeleden etkilenmektedir. Bu mücadelenin kazananı olmayacaktır bu kesin. Ancak 21’inci yüzyılda yaşanan bu hadise bize önemli bir ders vermektedir. Zira savaş olduktan sonra kesinlikle eski düzen tekrar yerli yerine oturmamaktadır. İçinde bulunduğumuz yüzyıl bu açıdan felaketler yüzyılı olarak değerlendirilebilir.
Önceki yüzyıllarda yaşanan hadiseler son yüzyıldaki olaylara göre tarihsel açıdan değerlendirilmesi ve öngörülmesi kolay hadiselerdi. Örneğin 19’uncu yüzyıl 1789 Fransız İhtilaliyle başlamış ve bu ihtilal ile birlikte yaşanan milliyetçilik hareketleri imparatorlukları parçalamıştı. Bu demek oluyordu ki bundan sonra ulus devletlerin inşa süreci başlamış, medeniyetler çatışması başlamıştır. Bu çatışmalar neticesinde yeni medeniyetler gün yüzüne çıkmış ve uluslar yüceltilmeye başlanmıştı. 20’inci yüzyılda ise ham madde ve pazar arayışı sömürgeye dayalı bir düzenin kurulmasına yönelik yapılan savaşlara sahne olmuş birçok ülke güçlü emperyalist güçlerim tahakkümü altına girmiştir.
Suriye’de ve dünyada yaşanan siyasal dönüşümlere bakıldığı zaman yirmi birinci yüzyıl herhangi tahmin yapılması için ön görülemez bazı niteliklere sahiptir. Örneğin; her an milliyetçi- etnik ayrılıkçı bir savaş dünyayı ortadan ikiye bölebilir. Radikal dini gruplar arasında yaşanacak başka bir savaşta benzer bir sonucu ortaya çıkabilir; bunun yanında mezhepsel bir mücadelenin bu konuda hassas olan bir coğrafyada yaşanması göz ardı edilmesi mümkün olmayan bir olaydır. Bu yüzden içinde bulunduğumuz yüzyıl öngörülmesi mümkün olmayan birçok olayı kendi içinde barındırma potansiyeline sahiptir. Bu yüzden ülkeler veya coğrafyalar kendi hakimiyetinde olan coğrafyalarda bölgenin demografik yapısını göz önünde bulundurarak planlarını rasyonel temellere dayandırmalıdır. Zira bölgede yaşanacak böyle bir olay kendisinden beklenmeyecek nitelikte sorunlar doğurabilir.