Emekli kesiminin merakla beklediği bayram ikramiyeleri açıklandı. Hükümet emekliye Ramazan Bayramı’nda ve Kurban Bayramı’nda 4’er bin lira verme kararı aldı. İkramiye rakamı 3 binden 4’e çıkmış oldu.
Eskiden büyüklerimiz, miktarı az olan, az buldukları şeyler için, “Bir deri tuzlamaz” derlerdi. Rakamı görünce bu sözler aklıma geldi. Şimdi kimi emekli, “Allah bereket versin!” diyerek rakama razı gelecek, kimisi de beğenmeyip az bulacak.
Bendeniz de “4 bin” lirayı “az” bulanlardanım. Mesela düz hesap “5” olabilirdi. Böylece daha önce yapılmayan zamlardan doğan öfkeyi bir nebze de olsa hafifletebilirdi. Aslında emeklinin de hakkıydı. Anlaşılan maliye elini kokak alıştırmış.
Gelin rakama değil de alım gücüne bir bakalım. Bundan en az 5 yıl önce emeklinin eline geçen aylık para, asgari ücretin nerede ise 3 katıydı. Bugün artık bir asgari ücret bile yapmıyor. Sıradan bir emekli 20 bin lirayı bile elinde göremiyor. Oysa asgari ücret 22 bin 104 liracık. Gel de çık işin içinden.
Bu tabloya göre, emekliler her yıl ellerine geçen para yönünden kan kaybediyor. Bunun karşılığında, devlet desteğinin (sübvansiyon) kalkmasıyla birlikte, elektrikten doğalgaza faturalar adeta füze gibi fırladı gitti. Bir de buna yerel yönetimlerin suya yaptıkları zamları eklerseniz, emeklinin ay sonunu getirmesi mucize gibi bir şey.
Olay emekliler açısında böyle vahim bir durum iken, hükümet enflasyon canavarını önce kontrol altına almak, sonra da “sürdürülebilir” seviyeye, yani “tek” haneli rakamlara çekmek için zammı düşük tutuyor. Hal böyle olunca da, maaşlara ne kadar artış yaparsanız yapın değişen bir şey olmuyor.
Kısacası, iki kesim arasında “al gülüm, ver gülüm” oyunu oynanıyor. Bakalım bu oyun ne kadar sürecek. “Game Over”ın zilleri kim için çalacak. Ha bir de şu 2008’den sonra emekli olanların çalışamaması konusu var. Artık “Emekli Çalışan” statüsüne son verilecekmiş. Kanun daha çıkmadı ama çıkarsa vay emeklinin haline.
Aslında emekli çalışanlar için değişen çok çok önemli bir şey olmayacak. Ne olacak, kayıt dışılık artacak. Bu durumda devlet vergi kaybedecek. Çalışanlar işyerlerinde güvencesiz kalacak. Bol bol adam alınıp atılacak. İş barışından tutun da sağlık sorunları boyu aşacak.
Malum her kayıt dışılık düzeni kökünden bozup atar. Aksine her şeyi kayıt altına almak gerekmez mi? Böyle yasaklar olmasa, çalışan emekli çalışır, çalışmayan çalışmaz. Emekliyi çalıştırmayıp istihdam yaratılması amaçlanıyorsa bu kararı da alanlar yanlış düşünüyor. Su akar yolunu bulur. Bunun zararı ülkeye olur, insanımıza olur.
Çevremize baktığımızda Türkiye doğal afetler yaşasa da adeta bir istikrar adası. Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana hiçbir savaşa karışmadan 100 yılı aşan bu ülkede, “Hayat pahalı da olsa güvendeyiz” diyenlerin çok olduğunu da biliyorum. Onlar Gazze’ye, Suriye’ye, Irak’a bakarak şükrediyor olabilirler. Belki de öyle yapmak lazım.
Muhalefetin, “Millet aç” edebiyatını da çok gerçekçi bulmuyorum. Gidin bakın her gece, kafeler, restoranlar, eğlence yerleri tıklım tıklım dolu. Ha bu bir gösterge olabilir mi? Olamayabilir. “Mutlu azınlık” der geçersiniz. Fakat “ekonomik kriz” olan ülkede bu kadar müsrifliğin olabileceğine imkan ve ihtimal veremiyorum.