Orman yangınları yaz ayları geldiğinde ülkemizin en acı gerçeği haline geldi. Yıl geçmiyor ki İzmir’in çevresinde büyük yangınlar meydana gelmesin. Geçen sene Yamanlar, bugünlerde yine Menderes. Bir haftadır yüzlerce ateş savaşçısı alevlerle savaşıyor. Foça-Aliağa arası başlayan yangınlar, yüzlerce hektarı kül etmişti ki, diğer ilçelerden de peş peşe yangın haberleri yüreğimizi kor gibi yaktı.

Bornova, Urla, Çeşme derken Menderes-Seferihisar arasındaki güzelim ormanlar tutuşunca olanlar oldu. Bölgemizdeki şiddetli rüzgarın da etkisi ile alevleri zapt etmek mümkün olmadı. Ormancılar bir ara 18 uçak ve helikopterden oluşan hava araç filosu ile müdahale etmelerine rağmen alevler teslim olmadı, yakmaya devam etti. Ormancılara destek için Büyükşehir Belediyemizin itfaiye ekipleri de sahaya indi. Herkes cansiperane çalıştı.

Ancak şu bir gerçek ki, ilk anda bastırılamadığı takdirde orman yangınını dar bir alanda durdurabilmek mümkün değil. Bölgenin kızılçam ağaç yapısı ve topraktaki yanıcı maddeler (rusubat) yüzünden alevler adeta üzerine benzin dökülmüş gibi yükseliyor. İşte o dakikadan sonra ağzınızla kuş tutsanız nafile. Bir anda üç-beş yerdeki yangınlara organize olmak ne mümkün. Ormancının da ona destek olanların da işi zor.

Durum böyleyken, o zaman ne yapmak gerekiyor. Bence ormanları korumanın ve kaybetmemenin yolu önceden hazırlanmak. Hazırlanılmıyor mu, elbette hazırlanılıyor. Fakat bu hazırlığı sadece orman teşkilatına bırakmak ne kadar doğru. Belediyeler diyeceksiniz. Evet İzmir Büyükşehir Belediyesi de orman yangını haberini alır almaz harekete geçiyor. Onca arazöz ve itfaiyeciyi yola çıkartıyor. İlçelerde de belediyelerin tanker ve iş makinası destekleri hepimizin malumu. Hatta onlara polisimiz de TOMA’larla su temin ediyor. Yani top yekün bir mücadele bu.

Peki önceden ne yapabiliriz. Birçok yangın yol kenarlarından çıkıyor. Araç seyrederken atılan bir sigara izmariti yangının sebebi oluyor. O halde yapılacak tek şey, yol kenarlarının temiz tutulması. Yanıcı maddelerin o alanlardan uzaklaştırılması. Bunun için görev karayolları ekiplerimize kalıyor. Ancak ben bu teşkilat bu iş için istihdam edilmiş bir tek personel olduğunu sanmıyorum. Olsa pek ala isabetli olur ancak yine mevzuat hazretleri çıkıyor karşımıza.

Bu durumda yapılacak şey, askerimizden faydalanmak. Bir zamanlar çıkan orman yangınlarına müdahalede askerlerimiz görevlendirilirdi. Ancak birkaç kez yaşadığımız acı olaylar onların da elini eteğini bu işlerden çekmelerine neden oldu. Ama yangın söndürme de değil de yangın önlemlerinde onlardan destek alabiliriz. Milli Savunma Bakanlığı ile yapılacak bir protokolle askerlerimiz ormana yakın yol kenarlarındaki ot temizliğini yapabilirler. Daha henüz otlar kurumadan özel testerelerle bu iş pekala başarılabilir. Bir nevi mıntıka temizliği yani. Yangın sezonuna 3 ay önceden başlayacak bu çalışma, yangın ihtimalini sıfıra bile düşürebilir.

Burada bir çift sözüm de belediyelere. Kimse kusura bakmasın ama asgari ücretin birkaç katı maaş ödediğimiz yüzlerce binlerce işçi şantiyelerden çıkmıyor veya çıkarılmıyor. Sonra da TİS masalarında astronomik zamlar isteniyor. Efendiler, yüksek ücretler istemek hakkınız da, aldığınızın hakkını veriyor musunuz o biraz meçhul. Biraz da fedakarlık lütfen. Sayın belediye başkanlarından ricam. Sıça köşkünüz makamınızdan bir kalkın da bu kentte neler oluyor, maaş ödediğiniz onlarca eleman ne yapıyor diye sorgulayın.

Kentlerin girişine “simgeler” koymak, “I Love ….” yazmak çok güzel de arka sokaklarda insan boyunu aşan otlar binaların dibine kadar gelmiş bir bakan bir ilgilenen yok. Sonra bir ateş, ortalık yangın alanına dönüyor. Sayın Başkan hemen orda beliriveriyor. Sevgili başkanım, bu manzara yaşanmadan önce şöyle mahalleleri bir gezip de içler acısı durumu görseydin, bunlar yaşanmazdı. 

Ülkeye ve kente sahip çıkmak herkesin görevi ama elinde yetki ve araç olanın mutlak sorumluluğudur. Lütfen işgal ettiğimiz makamların sorumluluğunu yerine getirelim.