Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta sonu İzmir’e geldi ve Bayraklı sırtlarında depremzedeler için yapımı tamamlanan bir kısım konutu hak sahiplerine kendi elleriyle teslim etti....

Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta sonu İzmir’e geldi ve Bayraklı sırtlarında depremzedeler için yapımı tamamlanan bir kısım konutu hak sahiplerine kendi elleriyle teslim etti. Bir kısım konutların yapımları da sürüyor. Zamanı gelince onlar da elbette sahiplerine verilecek. Cumhurbaşkanımız, yenilenen ve modern bir hale getirilerek adı “Mustafa Denizli Stadı” olarak değiştirilen Alsancak Stadı’nı da açtı. Orada yaşanan tablo hakikaten görülmeye değerdi. Her ne kadar Altınordu Kulübü Derneği yetkilileri, “Alsancak Stadı’nda bizim de hakkımız var” dese de, Sayın Erdoğan, “Bu stattan iki kulübümüzde yararlansın” diyerek son noktayı koydu. Cumhurbaşkanı daha sonra, artık AK Partili bir başkan vekilinin yönettiği Menemen’e de giderek burada Menemenlilere, dolayısıyla tüm Türkiye’ye hitap etti. Gerçekten Menemen bu ziyaretten onurlanmış ve gururlanmıştır. Oradaki tören ve mitingde 90’ın üzerinde tesisin de açılışını topluca yaparak, İzmir’e verdikleri önemi vurgulamıştır. Erdoğan’ın basına kapalı da olsa Menemen tarihi Taşhan’da engellilerle bir araya gelerek onların gönüllerini alması ise bir başka güzellikti. O törende sazı ve sözüyle yer alan sanatçı Metin Şentürk’ün espirileri de buluşmanın havasını adeta bir coşkuya çevirmiştir. İzmir’e böyle renkli ve sevinçli bir gün yaşattığı için Sayın Cumhurbaşkanımıza İzmirliler olarak teşekkürü bir borç biliyoruz. İşte; o gün bu kadar güzellik yaşanmasına rağmen, bir olay vardı ki bize hiç mi hiç yakışmadı. Bayraklı’da deprem konutları teslim töreninde basın mensuplarına reva görülen muamele inanın “Yeni Türkiye” imajına ters düşüyor. Yazıma eklediğim fotoğrafa iyi bakın! Tabirimi mazur görün, buraya “can dostlarımızı” bağlasanız durmaz. Sayın Cumhurbaşkanı’nı takip etmekle görevli gazetecileri daracık bir koridorda, buz gibi demir üstünde konuk etmek Türk’ün misafirperverliğine asla ve asla yakışmaz. Bu aynı zamanda ev sahibi konumundaki Sayın Cumhurbaşkanı’na da hakarettir. O basın mensupları üstü açık mekanda yağmur çamur altında fotoğraf makinaları ve bilgisayarları ile görev yapmaya, verilen mesajları milletimize duyurmaya çalışan bizim insanımızdır. Şimdi soruyorum. Bu organizasyonu tertipleyen ister Ankara’dan olsun, isterse İzmir’den oraya kapalı bir basın locası kuramaz mıydı? Deprem konutlarını bir yıl gibi bir zamanda hazırlayarak sahiplerine teslim eden devletimiz ve iktidar bu kadar mı aciz? Türk basınına böyle bir muamele nasıl reva görülür. Başta İletişim Başkanlığı olmak üzere birileri bana bunu izah edebilir mi? İnanın edebileceklerini zannetmiyorum. Bu olay Sayın Cumhurbaşkanı’nın birkaç yıl önce açılışını yaptığı İzmir-Çandarlı Otoyolu töreninde de yaşanmıştı. Ben de o törende, daracık bir alanda buz gibi demirin üzerinde saatlerce beklemek zorunda kalmıştım. O gün alanın darlığına vermiş ve sesimi çıkarmamıştım. Bence, bu işin sorumluları kimse medya mensuplarından bir “özür” dilemeli ve bir daha törenlerde bu tür muameleler yaşanmamalıdır. Ne yapılıp edilmeli gazetecilerin rahatça görev yapacağı bir loca mutlaka konumlandırılmalıdır. Gece gündüz demeden karda kışta sıcakta ve soğukta görev yapan, siyasetçisinden iş adamına herkesin sesini duyurmaya çalışan basın camiasına bu muamele, bir kez daha vurguluyorum Türkiye’ye hiç yakışmadı!