Bekir Yıldız, 8 Ağustos 1998’de aramızdan ayrıldı. Kendisini 7 yıl önce yazdığım bir yazıyla hatırlatmak isted...

Bekir Yıldız, 8 Ağustos 1998’de aramızdan ayrıldı. Kendisini 7 yıl önce yazdığım bir yazıyla hatırlatmak istedim. Bendeki kayıtlara göre 20 Mart 2013’te yazdığım yazıya dokunmadan okurun dikkatine sunuyorum. Bekir Yıldız’ın bütün öykü kitapları Everest Yayınları tarafından yeniden basılıyor. Yayınevi, yazarın ilk defa 1971’de basılan ‘Sahipsizler’ ile ilk defa 1975’te basılan ‘Dünyadan Bir Atlı Geçti’ adlı öykü kitaplarını tek kitapta bir araya getirerek yeniden okuyucu ile buluşturdu. Yedişer öykünün bulunduğu her iki kitapta yazarın yazın serüveninde önemli bir aşama olan öyküler yer alıyor. Bekir Yıldız’ın eserlerindeki coğrafya geniştir. Urfa doğumlu olan yazar, doğduğu topraklar ile ekmek kavgası peşinden gittiği her coğrafyayı eserlerine aktarmıştır. “Sahipsizler” ve “Dünyadan Bir Atlı Geçti” kitapları da yazarın farklı coğrafyalardaki tanıklığından oluşan öyküleri barındırıyor. Kitaplardan birine adını veren “Sahipsizler” adlı öykü, Almanya’da yaşayan Türk işçilerinin dünyasını anlatan başarılı bir öykü. Hitler faşizmini geride bırakıp yeni sanayi hamlesiyle dünya yüzünde ayağa kalkmaya çalışan Almanya, geri kalmış ülkelerin işçilerini ülkesinde ucuza çalıştırarak kendi işçi sınıfının karşısına daha bilinçsiz bir işçi kitlesi koymuştur. Faşizm, kişilerle başlayıp biten bir olgu olmadığı için, Hitler’in Almanya’ya ‘kazandırdığı’ yakma geleneği bu öyküde de karşımıza çıkar. Göçmen işçilerin yoğunlukta olduğu bir fabrikada hayatını kaybeden bir Türk işçinin cenazesi, mezarlıklarda yer kalmadığı gerekçesiyle fırında yakılır. İşçinin külleri bir vazoya konulur. Burada cesedi yakanların Türk işçiler için tabiri ilginçtir: “O tabut sahipsiz”. Vazodaki küller “Made in Germany” patentli bir vazoya konulur. Sahipsizler’deki iki öyküyü aslında Türk sinemasının sadık takipçileri iyi bilir. Almanya’ya gitmek için Alman doktorunun karşısına dizilen üç işçiyi anlatan ‘Üç Yoldaş’ adlı öykü 1972’de Yılmaz Güney tarafından filme alınır. “Baba” filminin ilk bölümü bu öykünün ilk kahramanını anlatır. Almanya’ya gitmek isteyen Feyzullah’a Türk doktorunun sağlam raporu yetmeyecektir. Alman doktor bir dişi olmadığı için Feyzullah’ın başvurusunu kabul etmez. Öyküde ‘iş’ yapabilirliğe göre değerlendirmeye alınan insanların ‘aciz’ halini anlatır. Bedrana’ adlı öykü de 1974’te Vedat Türkali tarafından senaryolaştırıldı. Süreyya Duru tarafından çekildi. Öyküde, eşi Bedrana zorla tecavüze uğradığı halde köylünün ve törelerin baskısı altında kalan Naif’in Bedrana’yı intihara zorlaması anlatılır. Sahipsizler’de yine kaza geçirip, kendi eliyle temelini attığı hastanede tedavi olmak için bir sedye bile bulunamayan bir işçiyi anlatan ‘Bahtiyar Amele’ öyküsü de dikkat çekicidir. En nihayet bir sedyeye yatırılan işçi bacaklarındaki acıyı unutup yarattığı esere bakıp bahtiyar olacaktır. Dünyadan Bir Atlı Geçti’ kitabı da adı ile derin çağrışımlar yaratan bir kitap. Sahipsizler’den 4 yıl sonra ilk baskısı yapan kitap (1975) yine benzer bir şekilde feodalite ve kent kapitalizmi arasında sıkışmış insan hikayelerini anlatır. Kitaba ismini veren ‘Dünyadan Bir Atlı Geçti’ öyküsü de ağanın oğlunu emziren ‘emzikçi’ kadının oğlunun yıllar sonra ağadan bir ‘suyun öte tarafına’ geçmesi için yardım istemesi anlatılır. Ama ağalar için önemli olan hükümetle iyi geçinmektir. Emzikçi kadının oğlu kaçak veya kan davası için kaçmamıştır. Bir adam vurmuştur. Öyküde dolaylı olarak kaçağın ‘politik’ nedenlerle kaçtığını anlıyoruz. Ağa, evine sığınan bu genci aynı kadından süt emen oğluna vurduracaktır. Bekir Yıldız, destansı anlatımıyla öyküye şiirsel bir dil katmıştır. Bekir Yıldız’ın öyküleri gerek sinemasal anlatımı gerek toplumsal meselelere yaklaşımı ile mutlaka okunması gereken öyküler. Dileğimiz kitaplarının yeni baskılarında Bekir Yıldız’ı anlatacak makalelere de yer verilmesi. Bekir Yıldız, Sahipsizler-Dünyadan Bir Atlı Geçti, Everest Yayınları, 130 sayfa