'Hele bir önümüzü görelim', ''Bakalım neler olacak', 'Seçimlerden sonra bakarız' ya da 'Merkez Bankası faizleri açıklasın da'. Tanıdık geldi mi?  Bugünlerde yaşamınızla ilgili önemli bir karar almanız gerektiğinde ya da size herhangi bir istekle gelindiğinde en sık kullandıklarınız bu cümleler olabilir mi?  

Evet, özellikle bugünlerde fazlasıyla hissettiğimiz güvensizliğin yarattığı ve her geçen gün de gittikçe büyüyen belirsizlikten söz ediyorum. Belirsizliğe alışmamız mı gerekiyor? Hayır dediniz, duydum. 

Gazetecilerin haber bulmakta zorlanmadığı günlerdeyiz. Hatta gazete ve televizyonlarda sabah hazırlanan günün gündemi birkaç saat içinde değişebiliyor, artık gazeteciler bile neler olacağını tahmin etmekte zorlanıyorlar. Tabii olayların tam da göbeğinde yaşayan bizler deneye inanacağımıza, nasıl karar vereceğimize bir türlü karar veremiyoruz. Öngöremediğimiz olaylarda kontrolümüzü kaybediyoruz, risklerle karşılaşıyoruz, ''Geleceğimizi nasıl güvence altına alacağız'' sorusuyla yatıp kalkıyoruz.

Aslında, belirsizliğin yaşamımızı bir sis gibi sarması çok da beklenmedik bir durum değil. Sıcak havanın aniden soğuyarak sis oluşturmaya başlamasından bu yana uzun bir süre geçti. Her geçen gün sis daha da yoğunlaştı ve bu görüş alanımızı iyice kısalttı. Önümüzü görememek, neler olduğunu bilememek bizi yaşadığımız 'anın 'önünde duraklattı, dondurdu.

Peki, yoğun sis altında göremeden, bilemeden geleceğimizle ilgili kararlar alabilecek miyiz?  Beynimiz belirsizliği sevmez, çünkü tahminlerde bulunurken bilgiye ihtiyacı var ve bu nedenle beynimizin duygusal merkezi amigdala belirsizliği tehdit olarak algılar, bunu bizi güvende tutmanın yolu olarak görür. Amigdala stres yanıt sistemini harekete geçirir. Bunun anlamı, stres hormonlarının artması yani kaygının başlamasıdır.Kaygıyı bu noktada durdurmamız, kronikleşmesini engellememiz lazım. Çünkü hatırlarsınız kaygının bize neler yaptığını:Uykusuzluk veya çok fazla uyuma,huzursuzluk, gerginlik, kalp çarpıntısı, kas gerginliği, terleme, titreme, sarsılma,mide bulantısı, göğüs ağrısı.

Amigdala aktif haldeyken prefrontal korteks de belirsizlik durumunda neler yapılabileceğini planlamaya çalışır ve amigdalaya 'seni gördüm, duydum' diyerek devreye girmeye çalışır.  Eğer derin bir nefes alıp prefrontal korteksin aktifleşmesine izin vermezseniz sisin içinde kaybolmak işten bile değil.

Peki, prefrontal korteksiniz belirsizlikle nasıl başa çıkacak? Belirsizliği nasıl yöneteceksiniz?

*Belirsizliği azaltmak için bilgiye ihtiyacınız var, ulaşamadığınız ya da dikkatinizden kaçan bilgi olabilir ya da kaynaklarınıza güvenmediğiniz için bilgilerinizi yetersiz bulabilirsiniz, kaynaklarınızı çeşitlendirin, çelişki varsa onları giderin.

*Belirsizliğe meydan okuyun.

*Dezavantajları avantaja dönüştürmek için hangi güçlü yönlerinize ihtiyacınız var, geçmişte yaşadığınız belirsizlikleri hangi güçlü yönlerinizle aştınız, onları hatırlayın.

*Sizin kontrolünüzde olmayan belirsizlik nedenleri yerine, kontrol edebileceklerinize, şimdiki ana odaklanın, hareketi onlardan başlatın.

*Belirsizliğin yaşamınızı ele geçirmesine izin vermeyin, rutininizi     bozmayın. Egzersiz yapın, nefes çalışın, yürüyüşe çıkın, meditasyon yapın, beslenmenize, uykunuza özen gösterin. 

Bir gün hava ısınacak, rüzgar sisi dağıtacak ve belirsizlik kaybolacak. İşte o gün siz kaygılarınızdan kurtulmuş olmalısınız ki, tüm bilgileri alarak ve her şeyi daha net görerek geleceğinizi planlayasınız.  

Kendinize iyi bakın.

Kolay gelsin.