Akdeniz’in incisi diye öve öve bitiremediğimiz güzel İzmir’imiz, yaklaşık çeyrek asırdır ihmaller zinciri ile boğuşuyor. Kentin altyapısından tutun da, üstyapıdaki slüetine kadar bir eskimişlik söz konusu. Her ne hikmetse bu kader, bu maküs talih bir türlü aşılamıyor. Her alanda geri geri gitme adeta yazgı haline gelmiş.
Futbol ve diğer spor dalları ile başlayan “ligden düşme”, turizmde ulusal ve uluslar arası tanıtım eksikliği yüzünden albeninin kaybedilmesi, kentsel dönüşümün bir türlü başarılamaması yüzünden şehrin göbeğinde hilkat garibesi gibi duran sağlıksız yapılar, onların karşısında son yıllarda mantar gibi bitiveren gökdelenler, bir türlü temizlenemediği için kokan Körfez’in içler acısı hali. Say sayabildiğin kadar.

Dedik ya, son 25-30 yılda “köklü” yerine “palyatif” tedbirlerle yönetilen bir kentte yaşıyoruz. Bu kenti geçen bu sürede yönetenler, teşhisi doğru yapıp gereken ameliyatları yapabilselerdi, bugün biriken bu kadar sorunun altında ezilmezdik. 

Alın size Körfez. Dünyanın en müteşekkil sistemi, hala kredisini ödememize rağmen artık gerektiği şekilde işlevini yerine getiremiyor. Büyük Kanal Projesi’nden bahsediyorum. Burhan Özfatura’nın eseri nerede ise devre dışı kalacak vaziyette. Öyle olmasa idi, daha geçtiğimiz günlerde kentin göbeğinden denize atık su bırakılır mıydı?

İster “ihanet” deyin ister “cinayet”. Çok acı bir durumdayız. Bir de buna siyaseti karıştırdınız mı, gelin çıkın işin içinden. Olay ortaya çıkınca iktidar milletvekilleri eleştiri oklarını Büyükşehir’e yöneltti. Bakanlık jet hızıyla ceza yazdı. Önce sessiz kalan Başkan Cemil Tugay, sonunda “Sabotaj var” diyerek adeta patladı. Haklı olabilir, muhtemeldir. Ama bunu araştırıp ortaya çıkartacak yine kendisidir.

Bakın bu konuda İZSU’nun içme suyumuzu kontrol eden “Scada” adı verilen bir sistem mevcuttur. Bunun gibi bir diğer sistem de atık suların kontrolünde kullanılmaktadır. Kötü niyetli bir hareket varsa, ki artık bilgisayar çağındayız, o düğmeye basan kişi derhal tespit edilebilir. Bence bu iddialar havada kalmamalı, Cemil Başkan gereğini yaparak sabotajcıyı bulup ilan etmelidir. Bunu kendisinden ivedilikle bekliyoruz.

Büyükşehir şirketlerinden İZBETON’un asli görevi, cadde ve sokaklardan tutun da bulvarlara kadar kentin yollarının bakım, onarım ve yenilenmesidir. Ancak ne var ki, önceki dönemlerde hedeften saptırılan bu kurum, inşaat işlerine girdi ve 25 yılda eskiyen yama yapılarak idare yoluna gidilen İzmir’in karayolu altyapısı berbat hale geldi. Başta toplu ulaşım araçları olmak üzere tüm araçlar çukur ve tümsek dolu yolarda perişan oldu. 

Şimdi görüyorum ki, bir asfalt seferberliği başlatılmış durumda. Bu hamle asla kesintiye uğramamalı. Özellikle kentin ana arterleri, ulaşım yolları olan Altınyol ve Anadolu Caddeleri, viyadük yüzeyleri elden geçirilmelidir. Örnek verecek olur isek, 2008’de inşa edilen Çiğli Altgeçidi’nin iki tarafındaki yan yollar 17 yıl sonra asfaltlandı. Kim vesile oldu ise teşekkür etmek gerekiyor. 

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Cemil Tugay, gerçekten zor bir dönemde koltuğa oturdu. Önce işçileriyle büyük anlaşmazlıklar yaşadı. Kapısının önünden eylemler eksik olmadı. Ardından iktidarın “silkeleme” operasyonu ile belediyelerden alacaklarını tahsile kalkmasıyla, sıkıntı yaşadı ve hala da yaşıyor. Ayrıca, İzmir’in 30 ilçe belediyesi kendisine bakıyor. Festivalinden, çöpüne, çarşısından, köpek barınağına Büyükşehir’den gelecek desteği bekliyor.

Tüm bunların üstesinden gelmek kolay değil. Bir yanda ekonomik kriz, diğer yanda nüfusu 5,5 milyona dayanan bir kent. Su ister, ekmek ister, yol ister. İlgi alaka bekler. Hangi birine yetişeceksiniz. Başkanların koltukta bir yılları dolmak üzere. Bana kalırsa Cemil Başkan iyi dayandı. Altyapı sorunları hal olursa sıra üst yapıya ve İzmir’in yıldızının yeniden parlatılmasına sıra gelir. Ha gayret bu iş olacak… Bıkmak, usanmak, havlu atmak yok… Bu kent bizim…