Kimya sektörü, ülkelerin kalkınmışlık göstergelerinin başında geliyor. Dünyanın en gelişmiş ve refah düzeyi en yüksek ülkelerinin, aynı zamanda kimya sektörünün önde gelen oyuncuları arasında olmal...

Kimya sektörü, ülkelerin kalkınmışlık göstergelerinin başında geliyor. Dünyanın en gelişmiş ve refah düzeyi en yüksek ülkelerinin, aynı zamanda kimya sektörünün önde gelen oyuncuları arasında olmaları kuşkusuz tesadüf değil. Zira kimya sektörü katma değeri en yüksek sektörler arasında başı çekiyor. Bilgi, teknoloji ve sermaye yoğun yatırımlar istemesi de bu sonuçta etken elbette... Türkiye, Kimya sektörünün önemini 1960’lı yıllarda kavrayarak kamu eliyle Petkim’i kurmasına rağmen, aradan geçen 50 yılı aşkın sürede, olması gereken başarı seviyesinin çok gerisinde kaldı. Türkiye ile aynı zaman aralığında sektöre adım atan ülkeler bugün birer üretim devi olurken, Türkiye dış ticaret açığının önemli bir bölümünü Kimya sektöründen verir hâle geldi. Özellikle de plastikte Avrupa’nın ikinci büyük üretim gücünü elinde bulunduran Türk plastik sektörünün, kilogram başına ihracat değeri Türkiye ortalamasının üç katı büyüklüğünde. Resmi kayıtlarda “Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatı” olarak geçen ihracat kaleminde Türkiye, 2020 yılında pandemi etkisine rağmen iyi bir performans göstererek 18 Milyar 300 Milyon Dolar ihracat gerçekleştirdi. 26 milyon tonun üzerinde ürün ihraç eden sektörün 2023 ihracat hedefi ise 30 milyar dolar… Türk sanayisinden aldığı yüzde 5’lik payla dev bir sektör olarak 300 binden fazla insana istihdam sağlayan Kimya sektörünün 2020 ihracatında 6,3 milyar dolar ile Plastik sektörü aslan payını alıyor. // EGE’NİN BİRLİĞİ NİYE YOK? Otomotivden sonra Türkiye’nin en fazla ihracat yapan ikinci sektörü olan Kimya sektöründe İzmir ve Ege Bölgesi hem üretim hem de ihracatta çok önemli bir merkez… Türkiye’nin en büyük petrokimya üreticisi Petkim’in Aliağa’da kurulu olması, sektörün hem İzmir ve çevresinde kümelenmesinde hem de gelişiminde çok önemli rol oynuyor. Petkim ile aynı yerleşke içinde faaliyet gösteren STAR Rafinerisi’nin 2018 yılında devreye girmesi ile Ege Bölgesi’nin Kimya sektörü ihracatı adeta sıçrama yapmış durumda. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) 2020 yılına ait “İlk 1000 İhracatçı” listesi henüz yayınlanmadı. 2019 verilerine göre değerlendirme yapacak olsak bile, bölgenin en büyük iki ihracatçısı Petkim’in (622 milyon dolar) ve STAR Rafinerisi’nin (783 milyon dolar) toplam ihracatı 1 milyar 400 milyon dolar seviyesini aşıyor. Sadece bu iki şirketimizin yaptığı ihtacat bile sektörün yüzde 8’ine karşılık geliyor. Sektörün Ege Bölgesi’ndeki varlığı bu iki şirket ile sınırlı değil kuşkusuz… Kimya sektörünün; Plastik, Boru, Boya, Ambalaj, Esnek Ambalaj, Gübre, Kauçuk gibi pek çok alt sektöründe ciddi bir üretim gücüne sahip Ege Bölgesi’nde; iş dünyasının sesi olacak, sorunlarını gündeme getirecek bir İhracatçı Birliği bulunmuyor. Petkim’de görev yaptığım yıllarda Ege İhracatçı Birlikleri bünyesinde 13’üncü Birlik olarak “Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği” kurulması girişimini yürekten desteklemiş ve hazırlık çalışmalarında bizzat yer almıştım. 2010 yılında dönemin TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi’nin “Yasadaki şartları sağlarsanız TİM olarak yeni bir Kimya İhracatçıları Birliği’nin kurulmasına engel olmayız” sözü üzerine, 2011 yılında harekete geçen Ege’deki kimya ihracatçıları, Tüpraş’ın ihracatının bir bölümünü Ege’den göstermeyi kabul etmesi ile yasada öngörülen şartları fazlasıyla karşılamaya başlamıştı. // ÇAĞLAYAN VE ZEYBEKCİ ENGELİ O yıl henüz STAR Rafinerisi devreye alınmadığı için Tüpraş’ın bu tavrı yaşamsal önemdeydi. Koç Holding’in merhum Başkanı Mustafa Koç da Tüpraş’ın ihracatının bir bölümünü Ege’den göstererek Birliğin kurulmasına katkı koyacaklarının sözünü vermişti. Ancak dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın “basının ve kamuoyunun önünde söz verdiği halde” Ege’nin hak ettiği İhracatçı Birliği’nin kurulmasına izin vermemesi üzerine tüm emekler boşa gitmişti. Çağlayan’dan sonra Ekonomi Bakanı olan Nihat Zeybekci ise -kendisi de bir Egeli olmasına rağmen- Egeli ihracatçıların bu haklı talebine kulaklarını tıkamıştı. Ege İhracatçı Birlikleri’nden (EİB) yapılan ihracat içinde önemli bir paya paya karşılık gelen Kimya sektörünü temsil eden bir Birliğinin olmaması, sektör adına tek karar verici mekanizmanın İstanbul Kimyevi Madde ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) olması sonucunu doğuruyor. // HÂLÂ ENGEL YOK Ege İhracatçı Birlikleri (EİB) bünyesinde, Egeli kimya ihracatçılarının kendi kararlarını alacakları bir İhracatçı Birliği’ni kurmak bugün hâlâ mümkün. Bu yıl 82’inci yılını kutlayan EİB, Türkiye’nin ilk ve en köklü ihracatçı birliği olarak, yıllar öncesinden teslim edilmesi gereken hakkını alabilmek için yeniden ve üst düzeyde temaslarını sürdürüyor. Deneyimli Başkan Jak Eskinazi, Türkiye’nin ihracatı 27 sektörde kayda alınırken, EİB çatısı altında 12 ihracatçı birliği bulunduğuna ve 15 sektörün temsil edilmediğine dikkat çekiyor. Temsil edilmeyen sektörlerin başında da Kimya geliyor. EİB’nin Kimya sektörü adına kayda aldığı ihracat ise son bir yıllık dönemde 1,5 milyar doları geçmiş durumda. Ege Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği olmadığı için üretimini ve ihracatını Ege Bölgesi’nde yapmasına rağmen ihracatını İstanbul ve Mersin’den kayda aldıran Egeli firmalarının ihracat rakamları da eklendiğinde Ege Bölgesi’nin kimyevi maddeler ihracatı 3 milyar doları aşıyor. Ege Bölgesi’nde Kimya sektöründe irili ufaklı ihracat yapan 3 bin 200 firma bulunuyor. 2020 yılında bu firmaların 175 tanesi 1 milyon dolar ve üzeri ihracat gerçekleştirmiş durumda. 2021 yılında bu rakamın 200’ü aşması bekleniyor. // “BAKAN ‘ENGEL OLMAM’ DİYOR” Tüm bu veriler, Ege Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin kurulması için 2009 yılında değişen yasadaki tüm şartların fazlasıyla sağlandığını gösteriyor. Son on yıldır Bakanların iradesine ve son imzasına takılan bu haklı talebin şimdiki mutabı ise Ticaret Bakanı Mehmet Muş. Süreci detaylıca konuştuğum Sayın Eskinazi, Bakan Muş’a bizzat konuyu ilettiğini ve kendisinden “İhracatçılar olarak aranızda anlaşarak bana gelin, Ticaret Bakanlığı olarak biz engel olmayız” yanıtını aldığını ifade ediyor. İşte sihirli sözcükler de zaten Sayın Bakanın ifadesinde yer alan “Anlaşarak gelme”de yatıyor. Türkiye’nin en yüksek ikinci ihracatçı sektörünü temsil eden İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhracatçıları Birliği (İKMİB), Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) bünyesinde önemli bir gücü de temsil ediyor.  Kabul etmek gerekiyor ki, TİM bünyesinde yapılan seçimlerde ve yönetim kurullarında yüksek sayıda temsil edilen İKMİB’in gücünü azaltacak bir girişime TİM yönetiminden onay çıkması çok zor. Zira EİB bünyesinde Kimyevi Maddeler ve Mamülleri İhtacatçıları Birliği kurulması demek, İKMİB’in finansal ve yönetsel gücünün yaklaşık üçte bir oranında azalması anlamına geliyor. // OLMAYAN BİRLİK, İHRACAT LİDERİ Marmara’dan sonra Türkiye’de ihracatta ikinci olan Ege Bölgesi, Türkiye’nin ihracatından yüzde 15 pay alıyor. İzmir ise İstanbul’dan sonra en fazla ihracat yapan ikinci şehir olarak 2020 yılında 11 milyar 597 milyon dolar ihracata imza atma başarısı gösterdi. Ege Bölgesi’nin 2021 yılı ihracat hedefi ise 30 milyar dolar... Türkiye’nin “İlk 1000 İhracatçı” listesinde 160 Egeli ihracatçı yer alıyor. İstanbul Sanayi Odası’nın açıkladığı “En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu” listesindeki 121 firma Ege Bölgesi’nde üretim yapıyor. EİB’de temsil edilmeyen sektörler içinde ihracatta en güçlü olan sektör Kimya sektörü. Öylesine güçlü ki, Temmuz ayında 152 milyon dolarla Ege Bölgesi’nde en fazla ihracat yapan sektör oldu. Kimya sektörü geçtiğimiz Mayıs ayında da Ege Bölgesi’nin ihracat şampiyonuydu. EİB Koordinatör Başkanı Jak Eskinazi, Ege Bölgesi’ndeki tüm ihracatı 27 sektörle birlikte temsil edecekleri bir yapılanma talepleri olduğunu vurgulayarak şu değerlendirmeyi yapıyor: “EİB, son 1 yılda 14 milyar 820 milyon dolar ihracat kayda alırken, bu ihracatın 4 milyar 803 milyon doları EİB’de birliği olmayan sektörlerden geldi. EİB’de temsil edilmeyen Kimya, Elektrik-Elektronik, Otomotiv, İklimlendirme, Makine, Toprak Çimento ve Seramik sektörleri başta olmak üzere her sektörün devlet destekleri ve diğer konulardaki tüm hizmetlerini biz veriyoruz. Hizmeti yüzde 100 verirken, gelirin yüzde 80’ini kendi elimizle İstanbul, Ankara ve Bursa’ya gönderiyoruz. Bu adaletsizliğin giderilmesini bekliyoruz” EİB’de temsil edilmeyen sektörlerin ihracatı 5,5 milyar doları aşmışken, Jak Başkan’a hak vermemek ve yürekten desteklememek mümkün değil. Egeli sanayicinin bu talebi Ankara’dan ne derecede karşılık bulur elbette bilemeyiz. Ancak bölgenin ihracatında lider olan bir sektörün EİB’de temsil edilmemesinin haklı ve anlaşılır bir yönünü de göremiyoruz. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesini diliyoruz.  STAR RAFİNERİSİ, BİRLİĞİN ÖNÜNDEKİ ENGELLERİ KALDIRDI “Türkiye’nin en büyük özel sektör yatırımı” olarak 2018 yılı Ekim ayında devreye alınan STAR Rafinerisi, aynı zamanda Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR’ın da en büyük yatırımı olma özelliğini taşıyor. 2019 yılında tam kapasite çalışmadığı halde 783 milyon dolar ihracat yapan şirketin 2020 yılı ihracatının 1 milyar doları geçmesi bekleniyor. 2011 yılındaki girişimlerde Kimya İhracatçıları Birliği kurulması için, Tüpraş’ın Aliağa Rafinerisi’nden yapılan ihracatın EİB kayıtlarında gösterilmesi hayati önem taşırken, STAR’ın devreye girmesi ile  bu bağımlılık çok daha azalmış durumda. İhracatını kendi sıvı yük terminalinden yapan 11 Milyon 500 bin Ton hem petrol işleme kapasitesine sahip Star Rafinerisi, 2019 yılında İlk 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesine 5’inci sıradan girmeyi başarmıştı. 2020 sıralamasında 6’ıncı sırada bulunan şirket, Ege Bölgesi’nin en büyük ihracatçı şirketi olma özelliği taşıyor. YASADA BİRLİK KURULMASI HANGİ ŞARTLARA BAĞLANDI? Türkiye’de yeni bir ihracatçı birliği kurulması, 2009 yılında gerçekleşen yasal düzenleme ile zorlaştırıldı. Mevcut kanuna göre, Ege Kimyevi Madde ve Mamülleri İhracatçıları Birliği kurulması için sektörün Türkiye genelinde son iki takvim yılında gerçekleştirdiği ihracat tutarının ortalamasının, toplamda en az %20’sini gerçekleştirmesi ve en az 75 firmanın imzalı talebi gerekiyor. Ortalama yıllık ihracat rakamının tarım ile ilgili sektörlerde 100 milyon ABD dolarının, sanayi ve madencilik ile ilgili sektörlerde 200 milyon ABD dolarının altında olmaması, kurulacak birliğin gelirlerinin giderlerini karşılaması şart. Bu koşulları sağlayan firmaların ihracatlarını gümrük beyannameleri ile belgelemeleri veya resmi dış ticaret kayıtları ile teyit ederek TİM’e başvurmaları gerekiyor. TİM’in teklifi kendi kurullarında değerlendiriyor ve ilgili Bakanlığın (Ticaret Bakanlığı) onayına sunuyor. Bakanlığın onay vermesini takiben Birliğin tüzel kişiliği tamamlanmış ve faaliyetlerine başlamış oluyor. +++++++++++++++++

BİR A4 KAĞIT YÜZÜNDEN İZMİRLİ DEPREMZEDELER  340 MİLYON DOLARI KULLANAMIYOR?

30 Ekim 2020’de yaşadığımız 6,9 şiddetindeki depremin üzerinden on ay geçti. Yıkılan ve ağır hasar gören binalar için merkezi ve yerel yönetimlerin eşgüdümü ile iyi kötü çözümler üretiliyor. Ama asıl sorun orta hasarlı binalarda… İkâmet ettiğim Karşıyaka’da da çok sayıda orta hasarlı bina bulunuyor. Bu binaların sakinleri evlerini  boşaltmak ve hiçbir yardım almadan kendi olanakları ile çözüm üretmek zorunda bırakıldılar. İzmir Büyükşehir Belediyesi bu kapsamdaki 7-8 bin binanın yeniden inşası için, 2021 başında muhteşem bir iş başararak, Dünya Bankası’ndan 340 milyon dolarlık kaynak bulmuştu. Ancak Hazine’nin onay engeline takılıdığı için her an kullanılabilecek durumda olan bu kredi için sekiz aydır adım atılamıyor. Oysa İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yıl başında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile sorunu yüz yüze konuşmuş ve onayını almıştı. 30 yıl vadeli, 0.92 faizli, 5 yıl ödemesiz ve 25 yıl ödemeli bu kaynak, binlerce İzmirli için umut ışığı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi referandumunda, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere Millet İttifakı üyeleri devletteki işleyişin çok daha hızlı olacağını, hantallığın sona ereceğini belirtmişlerdi. Ancak yaşananalar, durumun hiç de öyle olmadığını gösteriyor. Tek bir kişinin onayına ya da onaylamamasına dayalı bir yönetim sisteminin verimli sonuç vermesi  düşünülebilir mi? Bu konuda başta AKP’nin İzmir milletvekilleri olmak üzere herkesin üzerine düşen görevi yapması gerekiyor. İzmirliler Ankara’dan para pul talep etmiyor! İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yüksek kredibilitesini kullanarak, kendi göbeğini kendisinin kesme başarısını tescilleyen bir A4 kağıdı bekliyor, o kadar!   +++++++++++++++++ DAĞIN TEPESİNDE, SABAHIN 7’SİNDE NASIL YANGIN ÇIKAR? Son bir ayda yüreklerimizi yakan yangınların çıkış sebepleri üzerinde hâlâ net bir açıklama yapılmış değil. Ben bu ölçüdeki büyük yangınların tamamıyla doğal sebeplerle çıkabileceğine asla ihtimal vermiyorum. Sizin de şüphe bulutlarını kafanızda sürekli gezdirmenizi salık veriyorum. İşte İzmir’den somut bir örnek… Tarih 14 Ağustos 2021. Saat sabah 07:00 Yer Karaburun ilçesi Karareis Mevkii’nin üst kısımlarındaki sarp kayalıklar… Hava sıcaklığı 25 derece. Karaburun’un meşhur poyrazı o sabah kuvvetli esiyor. Ancak sabahın o saatlerindeki hava şartları bir yangının “doğal yollardan oluşmasına” uygun değil. Bölgede yazlığı olan bir dostum,  yangının çıktığı yerin asla bir insanın bulunabileceği nokta olmadığını belirtiyor, “Bırak insanı orada dağ keçileri bile yoktur” diyor. Ve testere gibi sarp olan Akdağ’ın tepelerinden birinde yangın başlıyor ve aşağı doğru yayılıyor. Son dönemde yaşananlar sonrasında duyarlılığı artan vatandaşların ihbarları ile karadan ve havadan müdahale başlıyor… Orman Teşkilatı, Büyükşehir Belediyesi, Çeşme ve Karaburun Belediyesi ekiplerinin mücadelesi, bu yazının kaleme alındığı dakikalarda bile sürüyor. Başlıktaki soruyu merkezi ve yerel yöneticilerimizin de kendilerine sormaları gerekiyor. Drone kullanımının yaygınlaştığı, handiyse her evde bile bulunmaya başlayan droneların rahatlıkla birer savaş aygıtı olabildiklerini, kullanıcıların bulundukları seviyeden 600 metre irtifaya kadar rahatlıkla yükselebildiklerini de hatırda tutmak gerekiyor. +++++++++++++++++ HAFTANIN SÖZÜ Halk dalkavukluğu; yönetenlerin iktidarlarını tehlikede gördükleri her dönem başvurdukları, kitlelerin en geri yanlarını okşama, en ilkel güdülerini harekete geçirme, deyim yerindeyse aşağılık komplekslerini içi boş bir özgüvenle doldurma çabasıdır. Halk dalkavukluğunun temelinde cehaletin övülmesi adeta bir fazilete dönüştürülmesi vardır. +++++++++++++++ E-posta: [email protected]