Cumhuriyetimizin kurucusu, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete uğurlayışımızın 83.yılında O’nu bir kez daha, özlem ve minnetle anıyo...

Cumhuriyetimizin kurucusu, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ebediyete uğurlayışımızın 83.yılında O’nu bir kez daha, özlem ve minnetle anıyoruz. O’nun, “Benim naçiz vücudum elbette bir gün toprak olacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözünü her dem hatırlayıp, yerine getirmek için çalışıyoruz. Kıymetli okuyucularımızın bu satırları okudukları sırada, bizler Atamızı bir kez daha anmış olacağız. Sabah saatler 9’u 5 geçtiği sırada yine sirenler çalacak, bayraklar yarıya inecek, yollarda caddelerde araçlar duracak, klaksonlara basılacak ve herkes bu ülkeyi düşman çizmeleri altından kurtarıp bizlere emanet eden Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarını hayırla yad edecek. Her yıl 10 Kasım’da tekrarlanan bu ritüel, bizi Ulu Önderimizin gösterdiği hedeflere kilitlenmemiz için bir hatırlatmadır. Bu gün tüm yurtta, dış temsilciliklerimizde ve yavru vatanımız Kıbrıs’ta anma törenleri yapılacak, tüm dünyaya Türkiye Cumhuriyeti’nin devleti ve insanı ile Atatürk’ün yolunda olduğu da gösterilecektir. Atatürk’ü anmak bir yana daha da önemlisi anlamaktır! Maalesef bugüne kadar Atamız’ı, ilke ve inkılaplarıyla tümden anlayabilmiş değiliz. Kendisi daha sağlığında iken bizlere yapmamızı istediklerini bir bir anlatmıştır. “Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız kafidir” diyerek, izlenecek yolu göstermiştir. Ulu Önder’in hayata gözlerini yumduğu 1938’in 10 Kasımı’na kadar hiçbir sorun elbette yoktur. Ardından yaşananlar ise bugüne değin 83 yıl boyunca hep tartışılmış, zaman zaman karşılıklı suçlamalara kadar bile götürülebilmiştir. Bence bunlara hiç gerek yoktur. Her fani gibi Atamızın da elbette hata ve yanlışları olmuştur. Bugün hangimizin ve hangi devlet büyüğümüzün olmuyor ki. Mühim olan Türk vatanı ve Türk milletinin birlik ve beraberliği ve geleceğidir. Atatürk Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş, devletin tüm kurumlarını hayata geçirmiş, iktisadi kalkınma için gerekli teşebbüsleri yapmış ve sonunda da, “muasır medeniyetlerin seviyesine çıkma” hedefini göstermiştir. Atamızın “muasır medeniyet” dediği, bugün gelişmiş ülkelerin adet ve gelenekleri değil, ilim ve fendeki ilerlemeleridir. Geçen 83 yılda, ilim ve fende Atatürk’ün gösterdiği hedefler doğrultusunda ne kadar ilerledik bu tartışılır. Evet Türkiye bugün bir 3.Dünya ülkesi değildir. Ben bildim bileli de kendini “gelişmekte olan ülke” konumunda değerlendirmektedir. Maalesef “Gelişmiş ülke” konumuna bir türlü gelemedik. Halbuki, Atamızın bize gösterdiği hedefler sıkı takip edilebilseydi, belki bugün farklı bir konumda olabilirdik. Bunlar nedir diyebilirsiniz. Mesela kendi otomobilimizi, uçağımızı ve kendi silahlarımızı çok daha öncelerden yapabilir, bugün tıpkı deniz araçları, İHA ve SİHA’lar gibi ihracata yönlenebilirdik. Kendi savunma silahlarımızı yapabilir, bu vatanın üzerinde gözü olanlara karşı daha caydırıcı olabilirdik. Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atamızın, bu sözlerini çok daha iyi algılayabilse idik, 1950’lerde kapısına gitmek zorunda kaldığımız NATO gibi Amerikan çıkarlarına hizmet eden örgütlere muhtaç kalmazdık. O NATO ki, bir yanda bizi Doğu Bloku’na karşı savunur görünürken, diğer yanda içerimize yerleştirdiği yerli ve yabancı unsurları, üsleri ile bence bağımsızlığımızın tartışılır hale gelmesine yol açmıştır. Bu konuda sayacağımız o kadar şey var ki. Ve son olarak; Atamız, Osmanlı’yı geri bıraktıran tekke ve zaviyeleri kapatarak, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler ve müridler ve meczuplar memleketi olamaz” demiştir. O’nun bu umdesine çok uzak kalmamızın bedelini en bariz şekilde 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi’nde yaşamadık mı? Elbette bu konularda yazacak çok şey var. Ama biz biz olalım, Ulu Önderimizin gösterdiği hedeflere çağımızın gelişmelerini de ekleyerek yürüyelim. O’nu minnet ve şükranla anıyoruz. Ruhu şad olsun!