Mart ayına yeni giriş yaptığımız şu günlerde, hepimizi baharın gelişinin heyecanı sardı. Elbette ki her mevsimin ayrı bir güzelliği vardır fakat ilkbaharın bendeki yeri hep başka olmuştur. Çünkü insanda doğanın yeniden uyanışı, tomurcukların filiz vermesi, yağan yağmurların etkisiyle barajların yeniden dolması gibi pozitif hisler uyandırır. Haliyle bu da içimizdeki umutların çiçeklenmesini tetikler. Yemyeşil doğada açan renk renk çiçekler yüreğimize hayat verir. Duygularımızın çoşmasına neden olur. 

İlkbaharda doğa, adeta yeniden canlanır, hayat bulur. Ağaçlar, beyaza, pembeye bürünür. Havanın yeniden ısınmasıyla ışığını yavaş yavaş gösteren güneş, bizlere enerji ve mutluluk verir. Kuzular bile neşesinden yeşilin her tonunun hâkim olduğu doğada zıp zıp zıplar. Kuşların çıkardığı cıvıl cıvıl sesler huzur verir.  Her canlı doğaya yeniden içten bir halde “merhaba” der. 

Bu “merhaba” bireyin kendisiyle yeniden barışması için bir fırsattır. Ağaçlar yapraklarını sonbaharda dökmüştür, hatalar, yapılmaması gerekenler geçmişte kalmıştır. İlkbahar, yapılan hatalardan ders çıkarıp hayata ve kendisine yeniden merhaba deme dönemidir. Hatta kendisini yenileme mevsimidir. Doğa bile kendisini yenileyebiliyorsa, insan neden yenilemesin deme dönemidir. Çünkü hatalarından ders çıkarmayan, kendisini yenilemeyen, çağa ayak uyduramayan her canlı zamana yenik düşmeye mahkûmdur. 

Bir düşünün, şimdiye kadar başkalarının hangi hataların üstüne sünger çekmek zorunda kaldık? Nelere tahammül ettik? Neler canımızı acıttı da ona rağmen sesimizi çıkarmadan yolumuza devam ettik ya da etmek zorunda kaldık? Başkalarına bile tahammül edebiliyorken kendimize karşı neden bu kadar acımasız olduk? Oysaki herkesin hak ettiği sevgi, merhamet gibi duyguları ve tolerans gösterilmeleri sadece insan olduğumuz için biz de hak etmiyor muyduk?
İnsan olmak, mükemmel olmadığımızı kabul etmek demek. Çünkü hata insana mahsustur. İyisiyle, kötüsüyle kendimizi olduğumuz gibi kabul edip, artı ve eksi yönlerimizin farkında olmalı, hatta mümkünse artılarımızı çoğaltmaya çalışmalıyız. Yaşamak, mutluluk ve mutsuzlukların toplamıdır. Mutluluksa içimizdedir. Olaylara nasıl baktığımız yaşadığımız ya da yaşayacağımız mutlulukla doğru orantılıdır. 

Her insan, kendi hayat romanının kahramanıdır. O yüzden kendimize karşı acımasız olmamalıyız. Bu bahar, bizim için bir yenilenme dönemi, şöyle bir silkinip kendimize gelme, yaşadıklarımızdan ders çıkarma, kendimizi geliştirerek çağa uyum sağlama mevsimi olsun. Öyle bir gelsin ki bize, içimizde çiçekler açsın. 
İnsanın kılavuzu, bazen de içinde yaşadığı coğrafyadır. Hepimiz içinde yaşadığımız coğrafyanın düşünce yapısına göre şekillenir, mevsimlerine göre duygularımıza yön veririz. O yüzden bu bahar, aşkın baharı, yüreğimizdeki taşkın mutluluğun baharı, kendimize sevgi gösterdiğimiz ve merhamet ettiğimiz bir senenin baharı olsun. Unutmayın çiçekler açtıran bahar geliyor! Doğa bile yeniden doğmaya hazırlanıyorken, biz neden yeni umutlara “merhaba” demeyelim ki!