Neresinden başlasak bilemiyorum.

Neresinden başlasak bilemiyorum. Hangi yöne baksak, kamu kaynaklarının ne kadar hoyratça kullanıldığını görmemek mümkün değil. Yap işlet devret yöntemiyle yapılan, verilen teminat kadar müşterinin olmadığı, uçakların inip kalkmadığı hava alanları, araçların geçmediği otoyollar, köprüler, devlet arazilerinin üzerine yapılan 25 yıl kira garantisi verilen şehir hastaneleri, kamuda araç kiralama savurganlığı, kumada bina kiralama savurganlığı vs. vs. İktidarıyla muhalefetiyle bu savurganlığa bir dur demek lazım. Devlette israfın önüne geçmek için yasal düzenlemelerin getirilmesi elzem. Bu hafta kamuda bina kiralama savurganlığını ele alalım. Zorunlu kalınan durumlarda yapılan ya da yapılacak olan, yap işlet devret, veya kiralama varsa bile bunun çerçevesinin çizilmesi yani şartlarının belirlenmesi gerekli. Kamu ya ait pek çok bina yapılacak arazi, ya da tadilatla kullanılabilecek bina varken, biz neden özel şahıslardan bina kiralıyoruz ki? Diyelim ki kiraladık, neden kısa sürede kamu binasına geçmek için çabalamıyoruz? Yıllarca şahısların binalarına kira ödüyoruz? Kamuda kiralanan binalar kadar, binaların kime, ya da kimlere ait olduğu da önemli olsa gerek. Kamu da kiralanan binaların maliyetinin en fazla 8-10 yıllık kira karşılığı olduğunu da unutmamak gerek. ASKERİ HASTANE Mesela; İzmir ilimizde Sağlık Bakanlığı’na bağlı kuruluşlarımıza ele alırsak, Hatay semtimizde bulunan, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi’ne devredilen, eski askeri hastanemizin yarısının atıl durumda kullanılmıyor olması, Basmane semtinde bulunan Sağlık Bakanlığı’na ait olan eski Bağ-Kur binasının atıl durumda olması, Fuarın Kahramanlar kapısı karşısındaki eski sağlık ocağı ve verem savaş binasının bulunduğu arazinin boş durması, eski Karşıyaka Devlet Hastanesi’nin bulunduğu arazi vs. örnekleri çoğaltmak mümkün. Örnek verdiğim ve verebileceğim pek çok arazi ve bina varken kamu hizmetlerinin şahıslara ait binalarda hizmet vermesi doğru bir uygulama değildir. Bir an önce vazgeçilmelidir. Aile hekimliği sistemiyle birlikte pek çok aile hekimliği birimimizin, şahıs binalarında kiracı olduğunu, yüksek kiralar ödediğini, zaman zaman mal sahipleriyle mahkemelik olduklarını da unutmamak gerek. Aile hekimlerinin binalarının da kamuya ait olması gerekmektedir. Vatandaşlarımıza verilen en önemli kamu hizmetlerinden biri olan sağlık hizmeti sunucusu aile hekimlerimizi özel muayene işletiyor gibi vatandaşla karşı karşıya bırakmak doğru değildir. Mesela önümüzdeki beş yıllık süreçte aile hekimliği binalarının yenilenerek fiziki ortamlarının da hasta ve çalışan açısından uygun olması da planlanabilir. İzmir İlimizde açılacak olan şehir hastanemizle birlikte bir rivayete göre kapatılacak olan devlet hastaneleri, bir rivayete göre de, şehir hastanesine personel ve hasta aktarmak için, devlet hastanelerinin yatak ve personel sayıları düşürülerek, pek çok devlet hastanesinin boşaltılması uygun olmayacaktır. Ankara şehir hastanesine personel ve hasta aktarımını sağlamak için bildiğimiz kadarıyla 12 devlet hastanesi kapatıldı. Ya da süreç devam ediyor. Boşaltılan hastanelerin her biri harabeye dönüyor, ya da dönecek. Ankara şehir hastanesinin açılmasıyla Ankara’da yaşanan sürecin bir benzerinin de İzmir’de yaşanması beklenen durum. Ulaşım yönüyle hastaların mağduriyet yaşayabileceği, pek çok sağlık personelimizin düzenlerinin bozulmasıyla yaşayacakları sıkıntılar ve vatandaşlarımızın bölgelerinde bulunan rahat ulaşabileceği hastanelerin kapatılmasıyla yaşanabilecek sıkıntıları bu günlerden görmemek mümkün değil. Bize büyüklerimiz devlet malına dokunulmaz. Devlet malında tüyü bitmedik yetim hakkı vardır. Diye büyüttüler. Bu gün geldiğimiz ortamda ise devlet malından ya da devletin imkanlarından kim ne kadar çok faydalanacak diye bir yarış söz konusu. Gördükçe, duydukça, üzülüyoruz…