Bayramlar, yüzümüzün güldüğü, çocuklarımızın büyüklerine ziyaret ettiği, eşimizle, dostumuzla hasbi hal ettiğimiz günlerdir. Ancak görülüyor ki ekonomik koşullar bu bayramda yüzümüzü güldürmedi. Emeklilerimiz başta olmak üzere, toplumumuzun pek çok kesimi bayrama, bayram alışverişinde değil, ekmek kuyruklarında, borç batağında girdi.

Ramazan Bayramı’nın olmazsa olmazı tatlı, şeker, çikolata gibi ürünlere emeklilerimizin ulaşımı oldukça zor. Tatlıların bir yıllık artış ortalamasının yüzde 70’ler seviyesinde olduğunu söyleyenler ekonomistler. Emekli maaşının 10 bin, asgari ücretin 17 bin lira olduğu, emekli maaşının ev kirasını ödemediği bir dönemde emekli nasıl bayram yapsın? 6 milyonun üzerinde emeklimiz 10 bin lira civarında maaş alıyor. Eskiden bayramlarda büyüklerin evleri ziyaret edilir, bayram tatlısı ikram edilirdi. Muhtemelen bu bayramda pek çok emeklimiz misafir gelmesin diye dua edecek. Bir kilo sıradan baklavanın 350-400 TL olduğu şu zamanda geçim zorluğu çeken vatandaşın tatlı alması, misafirlerine ikram etmesi zor. Gerçek, doğru habercilikten uzak, tek işleri bazı çevrelere yaranmak olan bazı gazete ve televizyonların, emekliye verilen bayram ikramiyesinin iki katına, yani 1500 TL’den 3000 TL’ye çıkarıldığını “Emekliye müjde! Bayram ikramiyesi yüzde yüz arttı! Emekli bayram edecek! Emeklinin yüzü güldü!” gibi haberleri anlamak mümkün değil. Bu tür haberlerle adeta emeklilerle dalga geçiliyor. Yılda iki kez ödenen bayram ikramiyesinin yerine, emekli maaşlarının mutlaka düzeltilmesinin, en düşük emekli maaşının asgari ücrete endekslenmesinin, emeklilerinin geçinemediğini vurgulamak yeri algı oluşturmak, bazı çevrelere şirin görünmek adına gerçeklerden uzaklaşmak gazetecilik değildir. Pazardan çürük sebze meyve toplayan, evine gelen misafirin yediğini içtiğini hesap eden, daha doğrusu hesap etmek zorunda kalan, bayramda dört gözle beklediği torunlarının, çocuklarının yediğini içtiğini düşünmek zorunda kalan bir emeklilik hayatı olabilir mi?  

Maalesef yaklaşık 10 milyon emeklimiz açlığa mahkum. Asgari ücretle çalışan bir vatandaşımızın evi kiraysa, eşi çalışmıyorsa, çocuğu varsa 17 bin TL ile nasıl geçinsin? 

Yapılan hesaplamalara göre, pek çok emeklimizin emekli maaşı, bir emeklinin evi kendisinin olsa, bir ay boyunca hiç kıyafet almasa bile, elektrik, su, doğalgaz, gıda ve benzeri harcamalarının toplamına yetmiyor. Emekli maaşı tek başına yaşayan bir emeklinin asgari yaşam şartlarını bile sağlamıyor. Ülkemizde bulunan emeklimizin, yaklaşık yarısının maaşı, emeklinin geçimini sağlayamıyor. Emeklilerimiz evlerinden dışarı çıktıklarında bir yerlere oturup bir bardak çay içeyim dese bile, içeceği çayı hesap etmek zorunda kalıyor. Pek çok emeklimiz, meyveyi sebzeyi taneyle almaya, çalışabilecek durumda olanlar iş aramaya, halk ekmek ve aş evlerinde yemek sırasına girmeye devam ediyor. Genel seçimlerden önce seçim vaadi olarak söz verilip yapılan zamlardan sonra ortaya çıkan kök maaşı tartışmaları ile pek çok emeklimizin maaşlarına zam yapılmaması ve seyyanen ödenen yaklaşık 8 bin TL’nin emeklilere ödenmemiş olması, bu gün 16 milyona yaklaşan emeklilerimizin çok büyük bir kısmının açlık sınırı altında maaş almasına sebep olmuştur.