Dünya Sağlık Örgütü (WHO), normal sezer yan oranının yüzde 10-15 oranında tutulması gerektiğini savunur. Bu oran gelişmiş ülkelerde yüzde 27.2 iken; az gelişmiş ülkelerde yüzde 6 oranındadır. Avrupa’da bu oran yüzde 47.9 oranındadır. Sağlık Bakanlığı 2025 yılı verilerine göre, ülkemizde sezaryen doğum oranını hakkında şu şekilde açıklama yapmıştır. Ülkemizde her doğumun yüzde 61’i sezaryenle olduğu gerçeğidir. 

Tıbbi bir gereklilik halinde sezaryen doğum, anne ve çocuğun hayatını kurtarmak için düşünülen cerrahi bir müdahaledir. İlgili uzmanlar, Sezaryen doğumun, gerekli hallerde hayatı önem arz ettiği halde gereksiz yapıldığı ölçüde anne ve bebeğin hayatında riskler oluşturduğunu beyan etmektedir. Bu nedenden dolayı dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de sezaryen doğum oranlarının düşürülmesine yönelik kamuoyu çalışmaları yapılmaktadır.  

AİLE YILI

Bu yılın “Aile yılı” ilan edilmesi ile başlayan “normal doğum” teşvikleri kendini geçtiğimiz günlerde futbol sahasına taşındı.  Sivasspor maçı öncesi futbolcular sahaya çıkarken ellerinde taşıdıkları pankartta normal olan normal doğum’dur.” pankartı kamuoyunda çok büyük tepki çekmiştir. Peki neden? Özellikle izleyicilerin büyük çoğunluğunun erkek olan bir spor karşılaşmasında kadın bedenini doğrudan ilgilendiren bir konuda verilen mesajın, erkekler tarafından erkek izleyicilerin yoğunluklu olduğu bir alanda cinsiyetçi bir söylem üzerinden verilmesi, ataerkil şiddetin en yoğun yaşandığı ülkemizde büyük tepki çekmiştir. Kadın bedenini, yaşadığı toplum gerçekliğinin bir kozmosu olarak gördüğümüzde, aslında yaşadığı dönemin, sahip olduğu kültürün tanığı aynı zamanda simgesi haline gelir. Dolayısıyla kadın bedenini doğrudan ilgilendiren doğum olayı, toplumsal beklentilerden ve değerlerin ötesinde kadın sağlığını ilgilendiren bir konudur. Açılan bu pankartta verilen mesaj, kadın bedeni üzerinde bir algı ve söylem oluşturması açısından çok yanlıştır. Verilen mesajın erkekler yoluyla, erkeklerin yoğunluklu olduğu bir alanda verilmesi, kadın bedeninin erkeğin denetimi altına alınması gerekli olduğu sosyo-kültürel bir mesaj içermektedir. Yanlış kişilerce, yanlış bir kitleye verilen mesaj, özellikle içinde bulunduğumuz şu günlerde ataerkil şiddetin yoğun olarak yaşandığı bu toplumda örtük bir şekilde ataerkil yapı pekiştirilmektedir. 

Ülkemizin gelişmekte olan sosyo-kültürel yapısı ve ataerkil yapının olumsuz etkilerinin yoğun yaşandığı gerçeğini göz önünde bulundurursak, yapılan sosyal politikalar ve bu politikaların kamuoyu oluşturmasında atılacak adımların bu bağlamda daha özenli ve daha hassas atılması önemli olacağı kanaatindeyim.